30 Kasım 2011 Çarşamba

2012'de Formula 1 TV Yayın Hakları Ne Olacak ? Ne olabilir ?


Yarışların heyecanlı sezonun sıkıcı olduğu bu ilginç sezonun ardından değerlendirme yapmak isterdim fakat önümüzde büyük bir sorun var. 90'ların ortasından bu yana Türkiye'de tv'lerde yayınlanan Formula 1 bu sene sahipsiz kalma tehlikesi ile karşı karşıya. Istanbulpark'ı kaybettiğimizden beridir bir de bu telaş sardı beni. Bu yüzden sezon değerlendirmesinden önce bu konuda küçük de olsa bir destek vermek gerek diye düşündüm. F1 severler Senna filmini nasıl Türkiye'ye getirdiyse bunda da bir etkisi olacak diye düşünüyorum. Türkiye'de toplumsal hareketler yavaştır ve etkisizdir genelde bu yüzden ufak çapta da olsa sıkı bir hareket etkili olacaktır Senna örneğinde olduğu gibi. Ben Ntv'den başlayarak Türkiye'de Formula 1'in Tv evrimiyle yazıya başlayayım.

Ntv'den önce Formula 1 nerede yayınlandı bilmiyorum ama Emre Tilev'in anlattığı Cine5 kayıtlı bir video görmüştüm. 6-7 yıllık Ntv yayının ardından 2005 yılında yayın haklarını Doğan Grubu Cnn Turk aracılığıyla almıştı. Bu yıldan sonra cumartesi günleri de basın toplantısı izlemeye başladık. Ben mesela o sene öğrenmiştim cumartesi de basın toplantısı olduğunu. Yarış dışı yayınlar Ntv'ye göre arttı. 4 yıllık Cnn Turk macerasından sonra Serhan Acar'ın anlattığı gibi kriz dolayısıyla çok umutsuz bir durum varken Trt olaya el attı ve yayın haklarını aldığı gibi F1Racing'in yeniden Türkiye'de çıkmasına ön ayak oldu. Trt burda klasını gösterdiği gibi yarış dışı yayınları artırarak F1'e değer verdiğini gösterdi bence. Trt HD'de yarış izlemek de ayrı keyif verici olduğunu söylemeden olmaz bu arada. Ve yıl 2011 sonu. 2012'de Formula 1'i hangi kanalda izleyeceğimizi bilmiyoruz.

Bu tarihçeden sonra tabloya bakarsak F1 Türkiye'den gitmişken kanallara pek çekici gelmeyebilir yayın haklarını almak. 2008'e nazaran durum daha umutsuzken ben nedense pek öyle olumsuz bakmıyorum olaya. Bunda spor kanallarının artmasının yanında Doğuş Grubu'nda yaşanan gelişmeler de umudumu artırdı. Doğuş Grubu Ntv'nin yanına Star'ı da alarak kendi kanalını kurmaktan vazgeçti. Burada çok durmayarak Ntv Spor'a gelmek istiyorum. Her ne kadar futbol odaklı da olsa Ntv Spor reklamlarında farklı spor dallarını kullanıyor. Yani Futboldan başlayarak, basketbol, voleybol görüntülerinin yanında bir tenis, bir motorsporları koymak işte gerçek spor kanalı imajına önemli katkıda bulunuyor. Burda Ntv'nin samimiyetini sorgulamıyorum kesinlikle çünkü bence elllerinden geldikçe diğer sporları da yayınlamaya çalışıyorlar. Kenan'ın gidişinden sonra MotoGp yayınlarını almayacaklardır ve motorsporları yayınına ihtiyaçları var bence. Üstüne üstlük Türkiye'ye biraz olsun motorsporları kültürü aşılayan -aynı atletizm gibi- Ntv'nin F1'e F1'in de Ntv'ye ihtiyacı var Türkiye'de. F1'in Türkiye'de futboldan sonra bu kadar uzun süredir tv'den naklen verilen tek spor olduğunu unutmayalım ayrıca. Çok ilginç ama doğru, basketbol, voleybol ve hentbol bazen yayınlandı bazen yayınlanmadı. Şu an da basketbol yayınlanıyor ama Digiturk'den. Diğer sporlar bir var bir yok tv'de. Bu da iyi kötü Türkiye'de bir F1 izleme kültürü yaratmış durumda yani aşinalığı.


Muhtemel bir Ntvspor ve F1 evliliği çok uzak durmuyor aslında ama en önemli konu Ntv'nin niyeti bu konuda. Şu an düşünmüyor olabilirler ki öyledir, bu konuda da aklıma hep Serhan Acar'ın bu işlerin Türkiye'de hep son dakikada yapıldığını aklıma gelip tekrar ümitleniyorum. İşte bu yüzden işi baştan sıkı tutup küçük ama etkili F1 lobisiyle bu konuda baskı yapabilirsek en azından bu işi biraz daha garantilemiş olabiliriz.

Her şeye rağmen umutsuz olmaya gerek yok kesinlikle, Ntv olmazsa Sports Tv var, o olmadı Top Gear'in yayın haklarını alan Digiturk var. D-Smart da zor durumda gözüküyor, F1 onlara bir bakımdan çekici gelebilir vs. vs... F1'i Türkiye'de kaybetmemek için facebook'da da bir sayfa açılmış durumda, linkini aşağıda paylaşacağım. Ne kadar çok olursak o kadar iyidir.

Benim gönlüm Ntv'den yana çünkü kafelerde, evlerde, marketlerde denk geldiğimiz her yerde Ntv Spor açık, ister istemez F1'in Türkiye'de izleyeci sayısı artacaktır ve çevremizdeki Hakkinen-Schumacher nostaljisi yapan eski izleyicilerin kalmadığını göreceksiniz. Umarım internetten takip etmek zorunda kalmayız diyerekten yazıya nokta koyalım.


7 Eylül 2011 Çarşamba

Monza'ya Giderken


Spa'dan sonra bir nevi prestij meselesine dönen İtalya Gp var önümüzde. Özellikle de Ferrari için. Artık gına gelmiş cümle ile başlayalım kafa patlatmalarımıza ; RedBull'a uymayan bir pist burası. İyi ama geçen seneki kadar kötü olacaklar mı burada ? Ferrari'nin özel hazırlandığını biliyoruz, Mercedes'e en çok uyacak pist burası Force India'larla. Mclaren ise tam bir kapalı kutu bence burda. Elimizdeki bilgileri derlemeden önce geçen seneki yaşananları unutmayalım. Mclaren ve Force India'ya uyacak denen pist hiç de öyle olmadı hem Mclaren hem de Force India rakiplerine geçildi diyebiliriz. Tur derecelerine bakarsak Alonso Button'un 0.1 Massa'nın 0.3 Webber'in 0.5 Vettel'in de 0.7 sn önünde polü aldı. Hamilton'u söylemedim çünkü onun aracında F-kanal varken Button'unkinde yoktu. Düzlüklerde işe yarayan bir sistemi en çok düzlüğün olduğu pistte kullanmamak, demek ki kazın öyle değil.

Şimdi 2011'e gelirsek Rbr geçen sene burda rekabetçi değildi, peki bu sene 0.5 sn'lik farkı azaltabilirler mi ? Turun çoğunda açık kalacak olan Drs ile farkı azaltabilirler. Bu düzlük hızı meselesi biraz kafa karıştırıcı çünkü virajları iyi bir momentumla alan veya iyi bir çekişi olan araç düzlükte 3-4 km yavaş kalması çok sorun değil. Zaten Mclaren de buna karar veremedi geçen sene ve sonunda F-Kanalsız Button sıralamalarda Lewis'in önündeyken yarışta Alonso'ya karşı farkı açamasa da virajlardaki üstünlüğüyle yerini çok kolay olmasa da korudu. Üç büyük takım arasında düzlüklerde öne çıkan takım Ferrari. Burda sert frenlemeler olacağı için Kers de önem kazanacak ; burda da az da olsa Mclaren ön planda. Drs konusunda Rbr avantajlı. Yine üç takım arasında bu piste en çok uyan araç F150İtalia. İşte geçen sene de Mclaren'e daha çok uyacak dediğimizde Ferrari öndeydi. Mp4-26 da yavaş virajları seviyor ve çekişi iyi olan bir araç. 2010'da ise RBR6 ve Mp4-25 zır karakterli iken bu sene bu iki takımın aracı yakın karakterli. Bu yüzden bu pist direk Mclaren'e uyacak diyemiyoruz sadece Rbr'ye en uymayan bir pist. Peki ya Mercedes ? Geçen sene Alonso'dan 1.1 Vettel'den de 0.4 sn geride 7.başlamış. İlk altıda sorun yaşayan pilotlara sorun çıkartabilirler. Takım içi mücadeleleri de izlemek ilginç olacak grilerde. Senna Petrov'a karşı ne yapacak ? Sutil'in ilk ona gireceğini tahmin etmekle beraber Di Resta'nın da ilk onda yer bulması gerekiyor takım içi savaşta. Bu mücadelede Sutil bence tecrübesini çok iyi konuşturuyor ve hala onun tartışılmasını hoş bulmuyorum.

Takımların avantajlarını ortaya serdik, bu yarışı şu takım veya pilot kazanır gibi bir iddaamız yok. Tahmin edilmesi çok güç bir yarış bence ki tüm saydıklarım cumartesi gününe yönelik şeyler. Pazar günü çok ihtimalli bir yarış olabilir. Havanın da sıcak olacağını söyleyelim. 25 C civarında olacak. Açıkçası Ferrari için yarış kazanabilecek en iyi ortam. Red Bull ise beklediğinden fazlasını alabilir. Mclaren burda kilit nokta olacaktır, ne yaparlarsa yapsınlar şaşırmam. Mercedes de diğer yarışlara nazaran daha yakın olacağı kesin. İki drs bölgesi, sert lastiklerin performansı da yarışa baya etki yapacak. Hava sıcaklığı Ferrari için iyi ama yine de lastik ısıtmada gerideler. Demem o ki Ferrari gerekli sıcaklığa ulaştırabilir lastikleri ama diğerleri ya daha fazla ısıtırsa ? Bu da onlara daha fazla lastik aşınması getirebilir. İki Drs bölgesi ile bir tane fazla pit yapabilen pilotlar çıkabilir. Düzlüklerdeki azami hızla virajlardaki gereken tutunmayı sağlayacak denge her zamanki gibi burda kilit nokta. Açıkçası bir tahmin yapmak için çok zor bir yarış olacak. Bu yüzden antrenman turlarındaki turlar çok önemli, üzerine Spa'da tam olarak denenemeyen ve buraya yeni getirilen güncellemeler olacak. Q1'deki tabloyu şimdiden çok merak ediyorum ben...Karmaşık ve heyecanlı bir hafta sonu bekliyorum zira benim de okul başlamadan rahatça tv'den izleyebileceğim son yarışım olacak. Ondan sonra ver elini internet kafeler...


5 Eylül 2011 Pazartesi

Ne umduk ne Bulduk : 2011 Spa-Francorchamps GP




Yarış çok heyecanlı olmasa da konuşulacak çok konu var sanırım ; Red Bull'un ikinci dublesi, Schumi'nin 20.yılı, Hamilton'un kazası, Ferrari'nin sert lastik performansı vs. Ben dahil herkesin sezon bitti dediğini duyar gibi oluyorum sadece noktası kaldı bu işin. Yarışın özeti sanki sezonu bize anlatıyordu ; Vettel ufak mücadeleler dışında hep liderdi, Webber kötü startın ardından yarışta birçok kişiyle kapışıp ikinciliği kazandı, Button yine iyi bir pazar performansıyla üçüncü oldu, Alonso elinden geleni yaptı ama Ferrari iyi değildi, Hamilton ise aksiyonlarına devam etti, Massa arka sıralarla kapıştı, Rosberg geri kalanların en iyisiydi Schumi de cumartesiyi telafi etmeye çalıştı yine. Sezon gerçekten bitti mi peki ? Bence hayır, her zaman ufak bir umut vardır, birazdan onlara değineceğiz, nokta koyulana kadar durmamak lazım.


Yarış haftasına Schumi şenliğiyle başladık, dolu dolu bir haftaydı açıkçası. Uzun zamandır F1 dünyasını ben bu kadar aç görmedim üstelik şampiyonada pek bir heyecan yokken. Bunda hem Spa'nın heyecanı hem de Schumi'nin 20.yılının katkısı çok büyüktü. Bir de Pirelli, bu lastiklerle yarışlar çok heyecanlı geçiyor, herkesin yarışları özlemesine onlar da etkendi. Micheal Schumacher'in ilk yarışından önce yaşanan ilginç gelişmeler, Ali Ünal'ın minik yazı dizisi ve pilotların onun hakkında röportajları en çok dikkatimi çeken şeylerdi onun hakkında. Açıkçası ona her gün daha çok saygı duyuyorum ben ve bazen farkında değilsin ama Schumi de pistte diyorum kendi kendime. Ne yaparsa yapsın o pistteyken keyif almalıyız. Üstelik bu sene performansını artırdı, Rosberg'e biraz daha yaklaştı. Şu anki puan durumu Rosberg 56 Schumi 42. Cuma gününün yağmurlu geçtiğini belirtip cumartesi gününe geçelim bir an önce.


Cumartesi günkü antrenman seansı da yağmurlu geçince sıralamalardan önce seçilecek ayarlar çok önemli hale geldi, üzerine sıralamalar da ıslak geçecekti. Q1'e ıslak zeminde başladık ve sürekli gelişen tur zamanlarıyla 24 pilot da sürekli tur atıyordu. Allah'dan pist oldukça uzun yoksa bu yağmur Monaco'da falan olsaydı neler oldu tahmin bile edemezdik. Unutursak olmaz ; Schumi'nin arka lastiği düzgün takılamadığından Les Combes'den sonra mini düzlükte spin atarak sıralamaları sonuncu bitirdi. Tam elenenler belirlendi derken Di Resta'nın hatasından yararlanan Kovalainen Q2'ye kaldı. Q2'de Sutil'in kazasının ardından bi ara Alonso ilk onun dışında kaldı, sonra Hamilton ve en sonunda Button. Button bir yanlış anlamayla pite geldi ve gelişen derecelerle beraber kendini 13.sırada buldu. Buraya kadar olanları anlatmak gerçekten çok zor çünkü sürekli dereceler gelişiyordu, ilk onun dışındaki bir isim birden ilk sıraya çıkabiliyordu. Yine genel tabloya bakarsak Button ve Red Bull'lar iyi gözüktüler Q1 ve Q2'de. Q3'de ise genellikle Hamilton ve Rbr çekişmesi izledik, son anda en iyi turu yapan Vettel polü kaptı, Hamilton üç yarıştır üst üste ikinci cebi kazanıyor, Web 3. Mas 4. oldu. Alonso ise pek ortalıklarda görünmedi Q3'de ve 8.olabildi. Q3'ün kuru lastiklerle dönüldüğünü söylemezsek ayıp olur, artan sıcaklıkla beraber ilk üç çizgidekiler Massa hariç lastiklerde kabarcık sorunundan bahsetti ve yeni lastik talep etti. Pirelli ise reddetti bu isteklerini takımların, lastikleri en çok ısıtanların şikayetçi olması da başka bir püf nokta bu seneki lastik savaşlarında. Heidfeld'in yerini alan Senna'nın 7.olması da başka bir önemli noktaydı.


Yarış çok ilginç başladı, Senna'nın bence basit hatası Algersuari'nin yarışını bitirdi, arkada Glock'un hatası da Button'un arka kanadına hasar verdi, Schumacher Les Combes'de 16.sıradaydı. İlk sıralar da oldukça karıştı Les Combes'e Rosberg 1, Vet 2, Mas 3, Ham 4 ve Alo 5 olarak geldi. Rosberg çok iyi bir startın ardından Eau Rouge'a hemen Vettel'in arkasında geldi ve uzun düzlükte onu geçti. 3.turun ardında da Vettel cevabı verdi. Burda ilginç olan nokta ise Hamilton'un iki tur üst üste Ferrarilere Drs olmadan düzlükte geçilmesiydi, galiba Lewis yanlış bir ayarı seçmişti. Biraz da bunun için sezonun özeti dedim bu yarışa, Rbr'nin en büyük rakibi Mclaren Button'un Q2'de elenmesine yol açmış Lewis'in düzlük hızı da zaten onu bitiren şey olmuştu. Vettel'in erken piti, Alonso'nun liderliği ele geçirmesini sağlamış, ilk pitlerin ardından bir Alonso-Vettel mücadelesi izleyeceğiz derken Hamilton'un kazası geldi. Hamilton Drs ile Mercedes'in arkasına yapıştığında bile Mercedes'in daha hızlı olduğunu görmek benim için şaşırtıcı oldu, aynı olay Kobayashi'de de başına gelince tipik olmayan ilginç bir yarış kazası yaşandı, bir ara Lewis'in kazalarına özel olarak değinmek istiyorum ama kaza yapıyor diye sadece Lewis hatalı olmak zorunda değil, ayrıca illa bir hatalı bulmak da gerekmiyor sonuçta bu bir yarış. Öyle veya böyle Lewis'in daha dikkatli olması gerekiyordu, insan Mp4-26'yı gördüğünde bu ne downforce Yarabbi diyesi geliyor sanırım bu yarış için. İşte Lewis'in kaybettiği nokta fazla downforce ve arkasından gelen düşük düzlük hızı.


Bu noktada akıllıca bir hareketle temiz yumuşaklara geçen Vettel güvenlik aracının arkasında üçüncüydü. Sc'den hemen sonra Webber ve Alonso'yu geçen Vettel hemen farkı açarık 4-5 sn. civarında dolaştırdı sonunda. Bundan sonra yarış biraz sıkıcı hale geldi ama Mclarenci Hamdi'nin de dediği gibi Button'un içine Hamilton kaçtı. Button'un ilk geçişiyle biraz heyecan yaptım ; kaskına dikkat ettim hala İngiliz bayrağını gördüm, sarı değildi. Herhalde seven sevmeyen insan birçok insan Hamilton'un yarış dışı kalmasını istemiyordur. Button'un güzel geçişlerinden sonra yarış Vet-Alo-Web-But sıralamasına dönüştü. Sert lastiği ilk takan Alonso oldu, klasik bir biçimde Vettel bir tur sonra onlara cevap verdi. Sert lastikleri önceden takmış olanlardan Webber yine serti tercih ederken Button yumuşaklara geçti. Lastik ısıtamayan Alonso önce Webber'e sonrasında da Button'a geçildi. Bu da bir bakıma Ferrari için sezonun bitimi anlamına geliyor. Bir sözümüz de Mercedes'e, ne gerek vardı Rosberg'e tasarruf yapacağız 'emrini' vermeye. Zaten Micheal'ın buna ihtiyacı yoktu. Burda bir parantez açalım, öncelikle bu Mercedes'in zor bir durumda ilk önce Micheal'ı tercih edeceğini işaret ediyor sanki, ayrıca Mercedes çok fazla gündemde değil ama burda da gizli bir savaş yaşanıyor bence : Schumi-Rosberg. Bu tür bir savaş Kubica-Heidfeld arasında da yaşandı ama medyada çok gündeme gelmedi. Seneye burda işler kızışabilir söyleyelim.


Vettel 1, Webber 2, Button 3, Alonso 4, Msc 5, Ros 6, Sut 7, Pet 8, Mas 9, Mal 10. olarak klasmanı oluşturdular. Hemen Vettel şampiyonluğu nasıl kaybeder sorusuna gelelim, bir yarış dışı, iki kere ilk dördün dışında kalsa kaybedeceği puan 55. Bu üç yarışı Webber kazanırsa fark 37, Alonso kazanırsa 47, Button kazanırsa 55'e, Hamilton kazanırsa 58'e inecek. Diğer yandan Vettel şampiyonluğu Singapur'da garantileyebilir. Gerçek bir şampiyonluk savaşı değil de en azından bir heyecan yaşamak istiyorsak Vettel'i düzenli geçecek bir araç ya da Vettel'in başına gelecek olağanüstü şeyler olması gerekiyor, iki defa yarış dışı kalmak gibi. Ben yine de Monza'yı görelim derim ve hislerim Rbr'nin Monza'da beklediğinden daha iyi sonuç alacağı. Tezatlık oldu sanki ama ne yapayım ; hislerim böyle. Bu arada gülücük koyasım geliyor, F1 ile komik videolar izledim yazıyı yazarken ; kafa falan kalmadı...




Not : Fotoğraf trf1.net sitesinden alınmıştır.

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Ortaya Karışık Macaristan GP

Trulli bu sefer başarabilecek mi ?

Turkiyef1.com'dan













Ben ikinci pitlerin sonuna kadar yazmışken blogger yazdıklarımın hepsini aldı götürdü, şimdi ben ne yapacağımı bilmiyorum. Acaba kafama göre mi yazsam, birçok tur derecesi not etmiştim, tur zamanlarına baya bir yoğunlaşmıştım. Sanırım Macaristan'la beraber ortaya karışık bir yazı yazcam. Macaristan aslında takvimin en sıkıcı pistlerinden fakat her zaman sürpriz yapmayı seviyor bu pist.Burda olaysız yarış geçmez, Toro Rosso, Rosberg ve V8 motorların 100. Button'un ise 200.yarışı oldu bu haftasonu. Diğer bir ifadeyle Button 2000'den, diğerleri ise 2006'dan beri bizimleler. Ayrıca Alonso, Kovalainen ilk galibiyetini burda aldı, Massa'nın büyük kazası 2009'da yine burda yaşandı.

Direk dank diye Hamilton'un nasıl yarışı kaybettiğine gelmek istiyorum. Pilotlar yağmur lastiklerinden sonra süper yumuşakları takınca stintlerin başlarında Hamilton bunlardan iyi performans çıkarmayı bildi fakat bir noktadan sonra Hamilton'un lastikleri öyle bir eriyordu ki 23.turda Hamilton 8.5 civarında öndeyken Button'dan Hamilton 27.turda içeri gelmeden önceki son fark 3.5 sn idi. Tur başına 1 sn'den fazla bir düşüş. Muhtemelen Hamiton Button'la aynı taktiği uygulasaydı eğer son turlarda liderlikten olması kuvvetle muhtemeldi. Mclaren'deki ilginçlik gridin en çok ve en az lastik harcayan iki pilotunu aynı anda bulundurması. Hamilton lastiklerini hızlı harcayan bir pilot evet ama burda liderliğin getirdiği bir duyguyla lastiklerden çok iyi performans çıkardı stintlerin başında, stintlerin sonunda bunları yerken pit-stop zamanları geldiği için yine avantajlı çıkan pilot oldu. Birbirlerini götürdüler yani, Hamilton pite rakiplerinin önünde gelerek iki defa avantajlı çıkmayı da başardı ayrıca. Tek turda hızlı olan bir Button gridde herkese korku salabilir. O zaman da lastikleri bu kadar iyi koruyamayabilir, onu da unutmamak lazım ; hayat biraz da denge işi.

İkinci pitler 26-27-28. turlarda geldi ve 29.tura girerken Hamilton Button'dan 8 sn (dediğimiz önce girmenin yararı bu daha çok) Vettel'den 14.8 Webber'den 16.2 Alonso'dan 18.8 sn önünde. 35.tur Ham lider 6.9 sn But, 11.9 Vet, 18.6 Web, 19.3 Alo farkları mevcut. 37.turda Alonso son set süper yumuşaklara geçiyor, 38. turda Ham 7.7 sn But, 12.5 Vet, 20.8 Web farkı. Bu turdan itibaren Lewis de dramatik düşüş yeniden başlıyor, 40. turda 6 sn olan fark Hamilton'un pite gelmeden son fark 4.3 sn, neredeyse 2 sn.'lik bir düşüş. Tabii ki Button'a göre, pite gelmeden Vettel ile farkı da 9 sn. İkinci pitler öncesi 3.5 sn olan fark şimdi 4.3 sn. Birbirlerini götürüyorlar, Hamilton da 14 turluk stinti tamamlıyor. Ardından 42.tur Vettel, 43.tur Button içeriye geliyor.

Artık en heyecanlı kısma gelelim, üçüncü pitleri en erken başlatan Alonso 3.sırada unutmayalım. Hamilton lider 43.turda 7.3 sn arkada Button, 8.3 Alo, 11.7 Vet, 19.6 Web farkları. Hamilton ve Alonso süper yumuşaklarda, diğerleri yumuşakları takmış durumda. Alonso'nun lastikleri 6.turunda olduğu için yumuşaklara göre bitmiş vaziyetteler, bundan sonra Alo-Vet farklarına da bakalım bir yandan. 43.turda 3.4 sn olan bu fark 44.turda 2 sn 45.turda ise 0.2 sn'e düşüyor ve düzlükte Vettel Alonso'yu geçiyor. Hamilton'la Button farkı ise 44.turda 7.5 sn, 45.turda 6.7, 46.tur 6.3 sn oluyor, 47.tura 5.7 farkla giren Hamilton bu turda spin atıyor, yağmur da başlıyor bu turlarda. 48.tura But-Ham-Vet üçlüsü 1.5 sn içerisinde giriyor, 50.turda ise Button lider, 1.5 sn arkada Ham, 3.5 arkada ise Vet var. 14.4 sn arkada olan Webber 4. ve 48.turda pite giren Alonso ise 27.2 sn geride. 51.turda yine herkesin dışarı çıktığı 2.virajda Ham liderliği ele geçiriyor, bu sefer 52.turda ilk virajda Button Lewis'i tekrar geçerken 2.virajın kralı Hamilton yeniden Button'u geçiyor bu virajda. İşte bu an yağmurun en şiddetli anıydı ve derecelerin 1.35'lere düştüğü vakitte Hamilton pite gelip geçiş lastiklerini takıyor. İki turda bunun kötü bir taktik olduğu anlaşılıp 55.turda Hamilton yumuşaklara geçiyor ve yarış bu noktadan itibaren bitiyor. Hamilton bunun üzerine bir de pitten geçme cezası alınca 6.sıraya kadar düşüp Webber'i güzel bir atakla geçip bize son bir enstantene izletiyor. Webber'in de geçiş lastiklerine geçip Hamilton'la aynı duruma düştüğünü unutmayalım. Bundan sonra Button, Vettel, Alonso, Hamilton, Webber, Massa, Di Resta, Buemi, Rosberg, Algersuari sıralaması yarışı ilk onda bitirdi. Sahi Rosberg'e ne oldu, anlamadık.

Ortaya karışık demiştik, Vettel ikinci şampiyonluğuna gidiyor ve hala onun hakkında birçok soru dolaşıyor. Herhalde bu kadar galibiyet alıp da yeteneklerinden şüphe edilen yoktur. Ama bir türlü sıçramayı yapamıyor yani akılda kalan müthiş bir yarışı yok. Bu yarışta mesela Hamilton'un spininden sonra üç yanyana geldi, Mclaren'lerin mücadelesine katılıp onları mağlup edebilse 'vay be' derdik, süper bir galibiyet olabilirdi. Sanırım bize böyle bir yarış izletmesi gerekiyor, ben hala Lewis ve Alonso'nun daha iyi pilot olduklarını düşünüyorum. Şüphe etmek derken bir şampiyon pilotun seviyesinden bahsediyoruz, tabii ki Vettel yetenekli ama ne kadar yetenekli daha doğrusu iyi bir pilot. Macaristan her ne kadar yağmuru gösterse de bize saf hız ve yarış hızı manasında Mclaren'in Rbr'yi geride bıraktı desek yanlış olmayabilir. Ferrari de hemen enselerinde 0.3-0.4 sn arkasında.

Sutil'in başına ne geldi ilk turda bilmiyoruz, Heidfeld ise yine kendisi dışında bir şeyler yüzünden yarış dışı kaldı, evet Nick bildiğimiz Nick değil ama ne araç hızlı ne de Nick şanslı. Di resta sessiz sedasız kritik 6 puanı kaptı ve takımda biraz rahatladı. İkisi arasında bir savaş olabilir, Buemi 4 puanı kaptı, Algersuari de 1 puan. Onlarınki tam bir yılan hikayesi oldu. Williams ise yine puan alamadı, bi ara not ettim, Barrichello 9.'du, onlar puan barajında dolaşıyorlar ama bir türlü diğer rakipleri gibi puan alamıyorlar. Sezonu 9.sırada tamamlayacak gibiler, tarihin en kötü Williams'ı.

Bundan sonra şampiyonada ne olur ona gelelim, Rbr'ye tam uymayan bir Spa, hiç uymayan bir Monza var önümüzde. Eğer ciddi manada heyecan görmek istiyorsak Spa'da Vettel'e birşeyler olmalı, Monza'da galibiyet için savaşamayacaklarını düşünürsek son 6 yarışa acaba diye girebiliriz Asya'ya doğru. Ama aynı iki isim kazanmalı bu yarışları, Hamilton, Button veya Alonso. Bu iki yarışta 25 puan farkı azaltarak giren isim 55-60 civarına indirip heyecan yaşatabilirler. Son 6 yarışta, 60 puanlık yarışta 23-24 olan farkın kapanması yine zor ama şu anda acaba demek de bize yeter. Her şeye rağmen bütün yarışların heyecanlı olacağına inanıyorum ben özetle benim hala umudum var şampiyonadan, unutmadan İstanbulpark'dan da umudu kesmedim. Son olarak hata yapsa da agresif Alonso'yu izlemek çok daha güzel, umarım bunu biraz daha gösterir bize, yağmurda Hamilton'u izlemek ise ayrı bir zevk, Button'u izlemek de fazlasıyla eğitici. Mclaren çok şanslı, çok ilginç bir ikiliye sahip, aynı zamanda Mercedes de.

29 Temmuz 2011 Cuma

Alamanya Gp:Round 10





Nürburgring : Hep ilginç yarışlara tanıklık ettim burda, ilk olarak 99'da izlemiştim. Hakkinen-Irvine mücadelesinde geçen sezonda Stewart Ford duble yapacaktı ki tanıdık bir isim Barrichello'yu engelleyerek buna mani olmuştu : Jarno Trulli. Şu adama pazar günü de hızlı olan bir araç verseler ne güzel olacak, Trulli fantezilerini de sezon arasında yazabilirim. J.Herbert 1. Trulli 2. ve Barrichello üçüncü olmuştu. Hakkinen de Irvine'ı geçerek 5. olmuş ve şampiyonada çok kritik puanlar kazanmıştı. Özetle bu pist insanı şaşırtmayı başarıyor bir şekilde bu hafta da bizi şaşırtmadı desek yalan olur. Cuma günü artık klasikleşen gerçek hızları yansıtmama festivali devam etti, ben de diyordum ki derecelerden çok pilotların açıklamaları daha doyurucu olur dedim ve baya bir doyurdular o gün beni. İki Ferrari pilotunun olumlu açıklamaları ve iki Mclaren pilotunun oldukça karamsar açıklamaları geldi, hatta Hamilton bir saniye yavaşız dedi.



Evet cumayı böyle bitirdik de burda bir parantez açalım Mclaren ile ilgili. Pilotlar ve takım arasında hiç mi bağlantı yok ben anlayamadım, pilotlar takımın ne denediğini bilmiyor mu ? Mclaren antrenmanlarda daha az tur atar ve genellikle listenin en üstünde görmeyiz. Kanada'da sıralama sonrası pilotlar umutsuz konuşurken Whitmarsh yağmura yakın ayarlar yaptık dedi. Ya da bu bir taktik mi ? Böyle yaparak cumartesi sıralamalar öncesi önemli iki rakibinin hafta sonu planlamasını Mclaren'i çok dikkate almadan yapmasını mı istiyorlar. Her ihtimal mümkün ama durup dururken Hamilton neden 1 sn. yavaşız dedi her cuma böyleyken üstelik. Mclaren ilginç stratejilerin takımı olmaya başladı, tabii bu olay daha farklı bir şey. Geçen sene strateji babında belki de en iyi takımdı, bu sene Red Bull'da onlar kadar iyi Ferrari ise daha 'vay be' dedirten hareket yapamadı ve Ross Brown da Mercedes'de ise Ferrari dönemini özletti.





Motor haritalarındaki cumartesi-pazar arası ayar değişikliği yasaklandı ama Rbr yine Q3'de şalvardan bir şeyler çıkartmayı becerebiliyorlar. Q1 ve Q2'de Hamilton az farkla da öne çıksa da Red Bull'lar Q3'de Hamilton'a 0.5 Alonso'ya 0.6 sn fark attı. İkinci denemelerde ise herkes derecesini geliştirdi ama en çok geliştiren de Hamilton oldu, oldukça iyi bir turdu. İkinci denemelerde Hamilton 0.6 Alonso 0.4 Webber 0.2 Vettel 0.1 sn geliştirdi derecesini. Sanırım Q3'de bu dereceler lastik ısıtma sıralamasını da gösteriyor : Rbr-Mc-Fer. Alonso'nun sıcak hava istemesinin nedeni de bu olabilir, asıl nedeni bu mudur bilemiycem ama Rbr'nin lastik ısıtmada iyi olduğunu da bilinen bir şey artık. Yine de tek turdaki hızlarını açıklamak her geçen gün karmaşık oluyor sanki çünkü işin içinde Drs de var artık. Hamilton'un turu ise kendinden 0.15-0.20 gibi birşeyler katarak geldi, tahminimi Q1 ve Q2'de 0.150 civarında olan farkın ve Q3'de 0.3 sn olması. Bu seviyede pilotlar zaten limitlerde sürüyorlar, aracın ıncığını cıncığını çıkarıyorlar bunun üzerine de birşeyler katmak gerçekten zor. Alonso da İspanya'da çok iyi bir tur atmıştı Q3'de. Massa'nın geri kalmasına alıştık fakat Button'un bu kadar geride kalması çok şaşırttı, önceki gün denge sorunlarından bahsediyordu ve lastik ısıtmada da sorun yaşamış olabilir. Açıkçası hiç iyi bir haftasonu geçirmiyordu ve kötü kokular geliyordu burnuma. Rosberg de altıncı olarak iyi bir iş çıkardı, Schumi sorun yaşadı, Sutil 8.olarak çok bir iş yaptı ve Heidfeld tam takımda sazı eline aldı derken yine Petrov'a geçildi cumartesi.






Pazar günü yine yağmur yoktu fakat hava serindi. Bu arada Trulli'nin yerine yarışan Chandkok olayı kafamı bozmuştu ama takım Trulli'nin değerini anlamıştır umarım, yine de Chandkok'un kaliteli bir pilot olduğunu düşünüyorum. Glock da 2014'e kadar kontrat yeniledi takımıyla ama ben acele ettiğini düşünüyorum. Keşke takımın 2012 performansını görseydi, gerçi çok falz koltuk şansı olduğu da söylenemezdi. Burdan Toyota'yı analım ; F1'e sadıktılar diyebilirim ama olmadı. Startı verirsek Webber'in Hamilton'a geçileceğini az buçuk tahmin ediyorduk, Vettel'in Alonso'ya geçilmesi de kritik oldu. Sonra Alonso 2.turda yaptığı hata ile yerini kaybederken sonra atakla yerini tekrar kazandı. Button ise startta da yer kaybederek berbat hafta sonuan devam etti ve pitlere kadar Petrov'un arkasına yapıştı. Alonso'ya geçilen Vettel hafif dışarı kayarak podyum şansını kaybetti ; görünen o ki Vettel hem iyi gününde değildi hem de araçta sıkıntı yaşıyordu, denge problemleri olabilir bunlar. Hamilton pitlerden önceki son 3-4 turda lastikleri daha çabuk yiyen pilot oldu ve ilk pitleri Webber başlattı. Bu da ona ilk sırayı getirdi pitler sonunda. Bu arada Button farklı bir taktik deniyordu eğer yarış dışı kalmasaydı 4.lüğü zorlayabilirdi. Button bu tip pistlerde lastikleri daha iyi koruyabiliyor. Sözgelimi Silverstone'da Singapur'a göre çok daha fazla dayanabiliyor lastikleri Jenson'un. Vettel de yarışın başında Rosberg'e takılan Massa'ya bütün yarış takıldı. İlk pitlerin sonunda Web-Ham-Alo-Mas-Vet sıralaması oluştu. Önceden değindiğim gibi bu sene orta ve arka sıralara hiç takip edemiyorum, ön taraf da o kadar çok hareket oluyor ki bazen. Onun için maalesef klişe sözlerle geçiştircem onların hareketlerini.





İkinci pitlere kadar ki mesafe nispeten daha sakin geçti. Bu yarışta Fom ekibi de sezonun en kötü yarışını geçirdi sanırsam, starttaki Heidfeld-Di Resta olayını izleyemedik, birçok geçişi kaçırdık vs. Bu sefer da Webber'in lastikleri erkenden bitti, önde olan daha çabuk mu yiyor lastikleri anlamadım. Bunu bir de Ferrari'de görmek lazım. Bu noktada erken davranan Rbr oldu fakat çok ilginç bir şey oldu, pite erken gelen isimler yer kaybetti. Webber ikisine de Hamilton da Alonso'ya. İki tur üst üste pit çıkışlarında 'agresif' Hamilton'un hamleleri yarış galibiyetini getirdi. İlk önce soğuk lastiklerle Webber'in önüne çıkıp yerini korudu, diğer turda ise Alonso'nun arkasında ikinci virajda sıcak lastikleriyle onu çok zor bir noktada geçmeyi başardı. Geçtikten sonra da aynı Vettel gibi ilk birkaç tur içinde farkı açtı ve son pitlere yakın 3 sn. civarında döndü dolaştı fark. Sert lastiklere ne zaman geçilecek derken ilk giren Petrov oldu ve yeni lastiklere kendinin en iyi derecesini yaptı. Burda Ferrari pit duvarına bir eleştirim olacak, Hamilton pite gelmeden son beş tur içerisinde 0.2-0.3 kaybetmeye başladı ve pit öncesi son sektörde fark 1.6 sn idi. Burda riske girip pite erken gelmeleri onlara yarış kazandırabilirdi çünkü kaybedecek bir şey yoktu; Webber 5 sn. gerideydi ve Hamilton'un fazladan bir tur atması onun için felaket olabilirdi. Üstelik Lewis'in ilk turunda soğuk lastikleri ile yaptığı tur derecesini de ciddiye aldılar. Alonso-Lewis farkı 17.6 iken alttan takip ettiğim kadarıyla 16.8 civarına düştü iki turda. Yani Mclaren daha hızlıydı, Alonso hızlı pit-stopa rağmen çıkışta 2 sn. gerideydi ve yarış o anda bitti. Ferrari pit duvarı hatırlanacak bir strateji hamlesi yapamadı son zamanlarda Almaya'da da devam etti bu. Motorsporları'nın da takım işi olduğunu son turda pite giren Massa-Vettel ikilisi gösterdi bize yeniden. 1.5 sn daha hızlı iş gören Rbr pit ekibi takıma yine önemli puanlar kazandırdı. Son turdaki pit ekşını ise yine yıllar sonra hatırlanacaktır.


Lewis kritik bir galibiyet aldı ve hafta sonunun kesinlikle en iyisiydi. Alonso yine oldukça istikrarlı sürdü ve formunun zirvelerinde. Webber de yine kötü bir pazar geçirdi, insan geriye düşünce bu kadar kolay bırakmamalı. Vettel en kötü pazarında 4.oldu, Massa pit yolunda 5.liği kaybetti. Sutil ise 'German of the weekend' ı oldu. Sutil'e gerçekten çok sevindim artık cumarteside Di Resta'yı geçmesi beni çok sevindirdi, Mercedes'leri geçmesi de kaymak oldu. Schumi yine pazar günü iyiydi ve yine hata yaptı. İki şampiyon Alman pilot aynı yerde aynı hatayı yaptılar, ilginç. Koba iki puanı katı ve Petrov da son puanı alarak puan kazanabiliriz ama Mercedes'leri yenmemiz imkansız mesajı verdi bana. Rbr 6 Mclaren 3 Ferrari 1 oldu. Button iki yarıştır yaşadıkları olmasa belki puanlamada ikinciydi şu an. Vettel 219 Webber 139 Hamilton 134 Alonso 130 Button 109 ve Massa 62 puanda. Rosberg saturday istikrarıyla Schumi'yi geçecektir ama onların asıl mücadelesi seneye. Schumi üzerine bir şey koyuyor ama Mercedes koymuyor. 9.'luk için Petrov-Heidfeld çekişir. 11.'lik için Sutil-Kobayashi'yi izleriz aynı zamanda bu takımlarda 6.'yı da belirler. Herkesten geçer not alan çaylaklar Perez ve Di Resta ise pazar günleri için tecrübeye ihtiyaçları var sanki ama haklarını yemeyelim gerçekten şanssızlar. Di Resta oldukça sakin ve sanki gelecekten şampiyon olacakmış gibi konuşuyor, bu hissi size de veriyor üstelik. Maldonado'da bir Alonso istikrarı seziyorum belki Chandkok'u da dahil edebiliriz buna. Sanırım Jerome de Ambrosio seneye koltuk bulamayabilir, takım arkadaşının gerisinde kalıyor çünkü. Ricciardo ise Liuzzi'yi zorlayacak gibi, zorlasın zorlamasına da Liuzzi de napıp edip bir koltuk buluyor, yarışma aşkına burdan tebrik ediyoruz. Fransızlardan sonra İtalyanlar da pilot çıkarmakta zorlanıyorlar sanki. Sanırım Britanyalılar Lewis-Jenson-Di Resta ile yine ön plandalar. Çok sohbete kaçtık, Macaristan'a dönüp yazımızı bitirelim.





İlk sektörde bariz iyi olan Mclaren'i Macaristan'da da iyi olacağını düşünebiliriz, farklar benzer olacaktır. İşin bu kısmından çok Vettel'in ara öncesi son hamleyi indirme şansına değinmek istiyorum. Vettel bu yarışı da kazanırsa bu iki yarışlık bahar bitebilir ve takımlar 2012'ye yoğunlaşabilir. Vettel Hamilton'un 82 Alonso'nun 86 puan önünde. Açıkçası Webber'e hiç şans tanımıyorum ben. En iyi ihtimal Vet 1 Ham 2 olursa puan farkı 89 olacak Alo'yu da 3 yapalım onunla da 96 olacak. 8 yarış kala neredeyse 4 yarış galibiyeti kadar fark. Kazanamazsa farkın azaldığını düşünürsek psikolojik bir etki olabilir. İleride Vettel'in yarış dışı kaldığında puan farkının 25 düşmesi 'vay be aslında o kadar çok fark yokmuş' etkisi yaratabilir. Tabii bütün bunlar sezonun son bölümünü heyecanlı kılmak için. Yoksa Vettel'in elinden şampiyonluğu almak çok ama çok zor. Onun yerine şahsen Vettel'in ünvanı garantileme ihtimali olan yarışa kadar kendimi kandırmak. Kimbilir belki müthiş bir geri dönüş yaşarız. Alonsoo geçen sene Hamilton'un 48 puan ardından gelip son yarışa 24 puan farkla önünde girmişti. Her şey mümkün diyerek yazımızı bitirelim, heyecan bitmiş bile olsa her yarış ayrı bir heyecan olacak bunu unutmayalım. Belki de efsane yarışlar bile izleyebiliriz...



28 Temmuz 2011 Perşembe

Britanya ve Alamanya Gp'leri








10 Temmuz ve 24 Temmuz'da gerçekleştirilen Britanya ve Alamanya GP'leri 'Vettel aslında o kadar kolay kazanmıyor'un bir çeşit ispatı oldu, İngiltere'de Alonso, Almanya'da ise Hamilton kazandı. Bütün hafta sonu çok iyi süren Hamilton Singapur 2010'da Alonso'dan sonra böyle bir lezzet yaşattı bize, Vettel'in galibiyetleri de çok iyiydi ama bu tür sürüşleri göremedik, göstermesine gerek de yoktu. Bana göre griddeki en 'bütün' sürücüler Alonso ve Hamilton, bu ikisine Rosberg ve Kubica'yı da sayabiliriz ama onların ispat etmeleri gereken şeyler var daha maalesef (Schumacher'i ayrı tutuyorum tabii, karşılaştırmak doğru olmaz gibime geliyo). Burdan yarışlara dönersek Silverstone'u izleyemedim ama sonradan bu eksiğimi telafimi ettim bi şekilde. İngiltere'de olan şey tam bir istisna idi, sanırım sene sonunda da orda tam olarak ne oldu anlayamayacağız. Yine de sıralamalardaki farkların gerçek performansları yarattığını söylemiyorum. Egzoz beslemeli difüzörlerle ilgili yasaktan bahsetmiyorum sadece yağmurdan dolayı yapılan ayarlar da bunun içine katılmalı. Ayrıca takımların muhtemelen bu yasağa karşı bir önlemleri vardı fakat yağmurdan dolayı onu da tam deneyemediler. Yani yarış tam bir bilinmezler yarışıydı.











Eskiden en hızlı olan araç yarışta da kopar giderdi açıkçası Schumacher'in 30 sn. önde bitirdiği bir yarış bana bunlardan çok daha 'gerçekçi' geliyor. Ne oluyor da yarışta farklar azalıyor, bunun birçok sebebi var diyorlar ama temelde 'yakıt ikmali' yasağı olabilir diye düşnüüyorum. İngiltere'de ise bir saniye olarak beklediğim fark 0.1'e kadar inmişti Rbr ve en yakın rakipleri arasında. Saydığımız nedenlerden doalyı bunun gerçeği yansıtmadığını söyleyebilirim. Yine de Nurburgring'deki farkı gördükten sonra Ferrari'nin çok öenmli bir adım attığı gerçeğini değiştirmez. Webber ve Alonso farkı 0.363 idi eğer kabaca egzoz beslemeleri araçlara eklersek ve Almanya'daki farkın İngiltere'den daha az olması gerektiğinden yola çıkarsak Rbr-Ferrari farkı İngiltere'de 0.550-0.650 civarı olması normaldi ve bu bile Ferrari'nin çok iyi adım attığını gösteriyor. Tabii bunların hepsi fantezi ve ben bunları seviyorum. Çok konuştuk, Webber'in Valencia'da Vettel'e en çok yaklaştığı yarış oldu cumartesi bazında. Mesela Vettel o yarışta son pitleri kadar en fazla 4 sn. fark açmıştı yani bir hatayla veya pitle eriyebilecek bir farktı, yani elini kolunu sallayarak kazanmadı yarışları. Eskiye kıyasla diyorum 30 sn. farkla kazanılan yarışlara göre. En bariz örneği İspanya gp; Hamilton erken pit ile yarışı kazanabilirdi. Webber İngiltere'de ise Vettel'i az bir farkla da olsa geçti ve ilk 'net' olarak takım arkadaşını geçti ama ilk virajda yine her şeyi berbat etti. Hamilton ise çok iyi bir yükselişle pitlerin ardından öndeki üçlünün arkasına yetişti ve yumuşaklara geçişte Mclaren Ferrari'ye göre adeta 'uçtu'. Sanırım lastik ısıtmadan kaynaklanan bir sorundu bu. Hamilton Alonso'yu, Button Massa'yı geçti ama ondan sonra rayına oturan yarışta Alonso Hamilton'u drs'nin de yardımıyla geçti, ikinci pitlere kadar biraz durgunlaşan yarışta Mclaren'in biraz daha erken bitti lastikleri ve Hamilton ikinci pitleri başlattı, ardından Alonso ve Vettel, olan burda oldu ve Vettel'in pitinde sorun oluştu ve Alonso, Ham, Vet ve Web sıralaması oluştu. Burdan sonra yavaşlamaya başlayan bir Mclaren vardı, öte yandan pitte lastiği takılamayan Button yarış dışı kaldı. Mclaren için her şey tersine döndü birden ve bu noktadan sonra Alonso'nun galibiyeti neredeyse tescillendi. Vettel son pitlere kadar Hamilton arkasında kalınca en erken pite giren isim oldu ve hamlesiyle ikinciliği kurtardı.Son pitlerde yerini Vettel'e kaybeden Hamilton pitten sonra Webber'e direnmeye çalışacaktı, telsizi bu son stintte duyduk ama bence ikinci pitlerden sonra Hamilton tasarruf moduna geçti çünkü o pitlerden sonra dramatik bir düşüş oldu derecelerinde.











Yarışın son bölümünde daha yeni lastiklerle Massa tur başına neredeyse 1.5-2 sn civarında bir hızla gelerek Hamilton'a yetişti ve son turda inanılmaz bir heyecan yaşattı. 4. mücadelesi olduğu için çok göze batmadı ama yıllar sonra da hatırlanacak bir an. Hamilton öncesinde ise Webber'e geçilmişti. Mclaren neden tasarruf moduna geçti Hamilton çok mu agresif davrandı yarışın başında yoksa yanlış bir hesaplama mı oldu takım tarafından. Belki de Mclaren'in temposu yoktu o kadar ve Hamilton baştakilerle güreşmek için zengin karışımla yarıştı. Bu pek akla yatmıyor çünkü Mclaren ve Hamilton yarışın ilk kısmında sürekli zengin karışımı açıp rekabetçi olmaya çalışmak çok mantıksız, bu seviyede yapılmayacak türden bir şey kesinlikle. Diğer ihtimal ise muhtemelen Mclaren yağmuru veya Sc'yi düşünerek daha farklı bir yaklaşıma gitti. Her ne olursa olsun önemli olan bu sorun sadece bir yarışa özel miydi yoksa Mclaren pazar günleri de mi geride kalmaya başladı. Vettel ise gaz kesti ve Alonso'yu takip etmeyi bıraktı ve 18 puan gayet iyi diyerek kendi yoluna koyuldu fakat Webber arkadan onu rahatsız edecek gibiydi tur dereceleri ile.











Bu noktada yeniden takım emirleri gündeme geldi, Webber'e farkı koru dendi, Avustralyalı ise onları dinlemedi. Her ne kadar Webber haklı olsa da ben burda Webber'i samimi bulmuyorum sanki geçen seneki gibi bir atmosfer yaratmaya çalıştı. Ama Rbr'de bir çok şey farklı geçen seneye göre. Açıkçası takım emirleri tartışması da yersiz, geçen sene kaybettik bu kuralı. Takımlar pilotlarına izn vermeyebiliyor bazen yarışma konusunda ve kağıt üzerinde 'sporun itibarını zedelemek' gibi yuvarlak bir şeyden başka bunu engelleyen bir şey kalmadı. Her zaman olduğu gibi 'F1 düzgün yönetilmiyor ve F1'i kim yönetiyor ?!'. Diğer tartışma konusu ise egzoz beslemeli difüzörler oldu. Bu ise iyice karmakarışık bir hal aldı ve klasik bir F1 yönetim acizliği daha ortaya çıktı. En iyisi hiç girmeyelim bu konuya. Ama yasağın kaldırılması tam bir FOTA başarısı demek istiyorum, nasıl anlaştılar merak ediyorum hala. Sanırım Whitmarsh bu işlerde çok iyi.











Ve yarış Alonso-Vet-Web-Ham-Mas-Ros-Per-Hei-Sch-Alg sıralaması ile bitti. Yarışın şanssız ismi ise Di Resta idi. Çok iyi götürdüğü yarışta pitte yaşadığı sorun yüzünden puanlar alamadı ve yine bir pazar günü hüsranla geçti. Williams yine puansız geçerken, Q1'in favori ismi Algersuari ise yine puan alaraktan yerini sağlamlaştırdı. Schumacher yine olaylara karıştı ve ağır bir ceza aldı, Perez hele şükür temiz bir hafta sonu ile rahatladı, Heidfeld kendinden bekleneni yaptı ve sıralamadan üst noktada bitirdi yarışı. İlk beş takımın ardından Sauber-Force India-Williams geliyor ve sıralamada daha geride olan Toro Rosso ise Williams'ın önünde. Renault ve Mercedes dahil bu grubun asıl sorunu üstten dökülmelerin olmaması. Bu sene mekanik arıza ile yarış dışı kalma çok azaldı ve dayanıklılık açısından çok iyi bir dönem yaşıyor Formula 1. Bu da orta gruptaki takımların puan alma şansını azaltıyor ve onlar için her puan artık daha değerli. Sauber sezonun ilk yarısı önemli puanlar topladığından bu grupta avantaja sahip. Yine de gelişen bir Force India'ya karşı işleri zor çünkü iki Force da cumartesileri daha özel pilotlar. Williams ise cumartesileri çok fena değil ama hem dayanıklılık hem de bu takımlarla pazar günü yarışamadığından dolayı sadece 4 puanları var. Ardından gelen de Team Lotus, Vrigin ve Hrt. Trulli de sanki eskisi gibi istekli değil cumartesileri geçilmesi hem de önemli farklarla beni üzdü -Kovalainen de tek turda hiç fena değildir-. Glock da benim pistteki favorilerimdendir ve kesinlikle önemli bir potansiyele sahip. İlginç stratejilerin adamıydı Toyota'da ve umarım bol döküntülü bir yarışta puan alabilir çok zor da olsa. Ricciardo'nun performansı ise soru işareti, bir şey diyebilmek hem zor hem de erken. Diğer yarışlara bakacağız onun için.









17 Temmuz 2011 Pazar

Istanbulpark ne olacak ve motosikletçiler





Bu yazıyı biraz da Ntvspor'daki Motogp yayınlarından sonra yazmaya karar verdim. Kenan Sofuoğlu sayesinde Motogp'ye olan ilgim arttı ve daha sık izler oldum. İyi ki de izlemeye başlamışım çünkü bu yayınlarda Türkiye'de pek göremeyeceğimiz incelikte bir yorumcuyu, bir motosikletçiyi keşfettim : Hamit Abbasoğlu. Kenan çok iyi giderken yarış dışı kaldığında 'olur böyle şeyle yarışta' diyen bir kişi bu insan ve 'inanılmaz' derecede olgun yorumlarıyla bizi fanatizmden de uzak tutuyor. Özeti bu işten zevk alıyor. Amacım Abbasoğlu'na methiyeler düzmek değil tabii ki. Onun da bazen dile getirdiği gibi Istanbulpark'ın ne olacağı veya neden böyle olduğu ?

Istanbulpark ilk iki yılında gerçekten büyük bir seyirci oranını yakaladı ülkemize göre ne zaman işletme Bay E'ye verildi o zaman pist yılın 51 haftası ölüme terkedilir oldu. Burda hata tam olarak kimin bilmiyorum ama bu hakkı ona vermekle büyük hata yapıldı, herkes hemfikirdir galiba bunda. Bay E'yi de suçlamıyorum kesinlikle, herhalde o kadar işinin içinde Istanbulpark'a yarış çekmeye çalışmasını beklemiyorduk değil mi ? Bu pist daha çok F1 amaçlı yapıldı, evet. Peki ya diğer dallar ne olacaktı ? Bir F1sever olarak empati yapmamız gerektiğini düşünüyorum ayrıca benim fikrime gelirsek ben bu pistin Türkiye'nin -belki de yakın çevremizin- motorsporları mabedi olmasını diliyorum. Bu iş için en uygun pistimiz.

Bunu açarsak Maracana Brezilyalılar için nasılsa, Wembley İngilizler için nasılsa Istanbulpark da Türk motorsporlarının mabedi olabilir. Verdiğim örnekler ürkütmesin, şöyle de düşünülebilir. Eskişehir'de yarışan küçük bir karting pilotu ileride 'Ben de bir gün Istanbulpark'da yarışacam' diye hayal kurması gibi birşey bu. Aynı her küçük Beşiktaşlı futbolcu adayının İnönü'yü hayal etmesi gibi.

Hamit Abbasoğlu Istanbulpark'ı eleştirirken güzel bir şey dedi, kült yaratmada üstümüze yok cidden. Ayrıca Türkiye'nin tanıtımı gibi çok açık bir cümle de yeterince doyurucu değil. Hıncal Uluç gibi yazarlar severler, aslında bizim bir şey bilmediğimizi, gerçeğin çok farklı olduğunu falan filan. Istanbulpark'ın çok kötü bir pist olduğunu söyleyecek falan değilim, seyir zevki için gayet ortalamanın üstünde bir pist. Bir motosiklet seyircisini yerinize koyarsanız kendinizi Türkiye'de güzel bir pistiniz var ve bundan yararlanamıyorsunuz, şahsen ben çok kızardım ; gayet sinir bozucu bir durum. Ve bu insanların da konuşmaya hakkı var, motorsporları F1'den ibaret değil. Bir yandan da amacım zaten minicik olan motorsporları camiasını karşı karşıya getirmek değil. Abbasoğlu yayında Tahincioğlu'nu mu kast etti anlamadım ama demem o ki önemli olan daha başka. Zaten nitelikli tartışmalar her zaman yararlıdır diye de düşünüyorum.

2012 yılı için F1 anlaşması muammada fakat önemli bir yol kat ettik, bu konuda GSGM başkanı Yunus Akgül önemli adımlar attı diye düşünüyorum, ayrıca çok sevilen bir pist burası F1 medyası tarafından da. F1 elimizden gidecek mi tartışmaları çıktığı zaman medyada çoğu kişinin -nitelikli spor haberi yapanlar da dahil- artık umudumuzun kalmadığını falan söylüyordu. Dayanakları ise İto ve İBB başkanlarının yaptığı açıklama! Araştırma, soruşturma hak getire ,tabii ne gerek var (Bu arada ilerleyen yazılarımda da Türk medyasında F1 ve motorsporları konusunu da açmak istiyorum fazlasıyla) ! Her neyse artık işletmeyi de kendimiz alarak diğer dallara da açacağız pistimizi diye duydum. En mantıklısı da bu hem F1 hem de diğerleri için. Orayı karnaval yerine çevirmemiz lazım.

Türkiye gerçekten her kulvarda benzer oranlarda olmasa da büyük bir gelişim trendi içinde. Bunlar çok klişe olacak ama büyük ve güçlü bir devlet olmak istiyorsak olaylara daha geniş ve uzun vadede bakabilmeliyiz. Evet gelişiyoruz diye F1'e gerek yok veya onlarsız olmaz diye uç yorumlara kaymak çok sakıncalı. Sakince oturup konuşulmalı bunlar, bunu yapabilirsek zaten 'büyük' oluruz.

7 Temmuz 2011 Perşembe

Valencia Gp'de ne oldu ?

Herhalde herkes hemfikir sıkıcı bir Avrupa Gp'i izlediğimiz konusunda. Açıkçası çok da üzülmedim çünkü seneye takvim 21 oluyor ve Valencia hakkında da bazı dedikodular dolayısıyla bu sene bile sıkıcı geçiyorsa bu gp elimiz bir nebze güçlenebilir. Açıkçası Valencia'da ne olduğuna lastikler üzerinden bakmak istiyorum. Geçen sene birçok yarışta Bridgestone'nun tahminin ötesinde dayanırken lastikler bu sene de tahmin edilenden daha az sürede aşınıyor lastikler. Button'un dediği gibi gerçekten orta sert lastikler fazla mı sertti buraya göre. Öyle veya değil Mclaren burda kaybeden taraf oldu. Aslında geçen seneden çok farkı yok bu senenin; fark yaratan şeylerin Webber'in Vettel'i rahatsız edememesi ve Mclaren ile Ferrari'nin hata yapmaları. Vettel'in takımda lider konumda olması sadece Webber'in yavaşlığından değil aynı zamanda kendisinin kusursuz sürüşünden kaynaklanıyor. Her ne kadar domine gibi gözükse de yarış Vettel son pitlere kadar çok önemli farklara ulaşmadı. Aslında bu sene çoğu zaman öldürücü bir farka ulaşmadı. Üstüne üstlük Vettel'in fazlasıyla hata yapma lüksü var artık.

Valencia'da ise kaldırılan agresif motor haritalarıyla neler olacağını hep beraber bekliyorduk. Açıkçası bu sene ve geçen sene saf hız anlamında sıralamalara bakmak en doğrusu oluyor. Çünkü garip bir şekilde yarışta birden bütün farklar kapanıveriyor. Bu arada bu yakıt ikmali yasağını çok saçma bulduğumu belirteyim, takımların ellerinden önemli bir silahı almış oldular ve önemli bir heyecan etmenini kaldırarak ne amaçladılar hala anlayamıyorum. Q1'de hafta sonu yavaş görünen Mclaren oldukça hızlydı keza Hamilton sadece 0.1 sn arkasındaydı Vettel'in. Açıkçası burda baya bir şaşırmıştım çünkü Ferrari'nin de çok önündeydi Mclaren.Q2'de ise Rbr-Mclaren farkı 0.4'e çıkmıştı. Acaba sertlerde sorun yaşan Mclaren sert lastiklere yönelik mi ayar yapmıştı ? Bu fark böyleyken Ferrari ve Rbr arasındaki fark da 0.6 sn ile korunuyordu. Bu farklara bakarken genelde Vet-Ham ve Alo'yu kıstas aldığımı söyleyim. Keza bu sene Button da Hamilton'a fazlasıyla yakınlaşmış durumda en azından geçen seneye göre. Q3'de ise Vettel ile Hamilton arasındaki fark 0.4 sn olurken 0.5 sn arkadan da Alonso gelmekteydi. Bu ikilinin hemen arkasında ise Webber vardı. Q1'de sanırım Ferrari yumuşakları harcadı ve bu Q3'ün ikinci denemesinde hangi lastiklerle çıktı emin değilim. Webber de ikinci turunda oldukça hızlı bir turla 0.2 sn arkasına yerleşti Vettel'in. Fakat Vettel de iyi bir turla geliyordu ama Webber'in turundan sonra gerek görmedi. Rbr'yi Ferrari'ye göre baz alırsak bu sefer Rbr daha Q1'de hızlıydı zaten.Ceplerinden çok bir şey çıkarmadılar sanki. Ayrıca Q1 ve Q2'de sönük olan Webber de Q3'de hızıyla şaşırttı bizi.

Hamilton'un Ferrari'nin önünde olmalarına şaşırmasına ben şaşırdım. Monaco-Montreal ve Valencia'ya yönelik görüşlerim ve gözlemlerim diyordu ki bu üç yarışa rbr-mc-fer arasındaki fark azalacak fakat yerler değişmeyecek. Bu doğrulanır mıydı bilmiyorum ama bu üç yarışta da Mclaren normalin dışına çıktığına söyleyebilir. Monaco'da Q3'de yaşananlar, Kanada2da yağmur ayarı ve Valencia'da lastik ayarları. Artık önümüzdeki artık tek cadde pist olan Singapur'u beklemek gerek galiba. Neyse Mclaren'in yarış içinde yumuşakları erkenden bitirmesi ve daha yavaş turlar atması yarışı Ferrari ve Rbr arasında geçmesine yol açtı. Normal koşullarda Hamilton startta ikinciliği alabilseydi pitlerde kızgın bir savaş bizi bekliyor olabilirdi. İki pist arasında aerodinamik olarak fazla bir fark yokken durup dururken Mclaren'in yavaşlamasını özetle bu lastik ayarlarına bağlıyorum; sert lastiklere yapılan pozitif ayrımcılık Mclaren'i mücadeleden uzak tuttu. Zaten Mclaren yönetimi de bunun bir istisna olduğunu söylüyor ve hataları anladık diyor. Bakalım göreceğiz.

Yarışta göze çarpan Massa'nın yine süper kalkışıydı. Mclaren'ler yavaş kalırken Massa neredeyse 5.likten 2.liğe kadar çıkacaktı. Fakat Webber'i geçeyim derken Alonso'ya geçildi. Hamilton ise çok garip bir şekilde kötü start aldı çünkü Alonso'yu zorlama şansı varken enteresen biçimde yavaştı viraja doğru, olaylardan mı kaçıyordu anlamadım. Starttan sonra Vet-Web-Alo-Mas-Ham-Ros-But sıralaması vardı. Rosberg cumartesi 7.cebi alarak sadece Schumi'nin önüne geçmemiş aynı zamanda temiz tarafı kazanarak Schumi'yi de kirli tarafa göndermişti; bir taşla birden fazla kuş. Sutil'in kılpayı Di Resta'yı geçişi ve Heidfeld'in Petrov'un 0.3 sn önünde olması ise Renault yönetiminin istediği bir şeydi. Açıkçası Heidfeld'in önderliği Mercedes'le yarışma konusunda kritik. Diğer konu da Sutil'e karşı bir önyargı sezmem. Di Resta'nın performansı ve Sutil'in olaylara karışması ile oluşan durum bana geçen seneki Webber-Vettel ilişkisini hatırlattı. Yaşlı bir kurt ve sempatik, genç bir yetenek. Aynı Sylverster Stallone'nin 'Yarışçı' filmindeki gibi. Her ne kadar Valencia'yı bilmese ve cuma günü Hulkenberg'in araca hasar vermesinden bir günü boşa geçirse de Sutil fırsattan yararlanarak Di Resta'yı Q2'de geçti ve yarışta tam olarak ne yaşandı göstermese de Fom Heidfeld'i geçmesini bildi. Puanlar da 10-2'i oldu Force India da bu durumda takımın Sutil'den vazgeçmesi daha da zorlaşacak,takım içinde de gizli bir rekabet bizi bekliyor açıkçası. İlk pitlere kadar bir da Button'un Rosberg'i geçişi dışında bir hareket olmadı. Pitlere ilk gelen de ön taraftan Hamilton oldu.

İlk pitlere kadar Mclaren'in performansı çok sırıtmıyordu açıkçası fakat akıllı bir hamle ile Massa'nın önüne geçen Hamilton bu ilk pitlerden sonra sanki daha da yavaşladı. Zaten pistin kenarlarındaki duvarlarıyla iç bayıltan Valencia Gp hiç bir umut vaat etmiyordu. Alonso Türkiye'dekine benzer bir geçişle Webber'i alt etti fakat bu üstünlüğünü ikinci pitlerde kaybetti. İkinci pitlerden sonra bi ara fark 1.5 sn idi Vettel ve Webber arasında. Erken gelmek yine işi yaramıştı yaramasına ama Vettel tekrar farkı 2.5-3 sn'ye çıkardı. Ferrari açıkçası bu sene birçok yarışta hep pilotlarını geç pite çağırdı rakiplerine göre ve stratejik olarak son yıllarda çoğu yarışta gölgede kaldılar. Todt-Brown-Schumi üçgeninden sonra belki fena araçlar çıkaramadılar fakat hep bir şeyleri eksik kaldı sanki. Açıkçası bu hafta sonu lastikler arasındaki fark sanki 1 sn'den fazlaydı. Webber'in erken pite gelmesi yine yerini Alonso ile kaptırmasına yol açtı diğer yandan Massa da ilk pitlerde kaybettiği zamanla Hamilton ile mücadele etme fırsatını kaybetti. Button ve Rosberg de kendi halinde 6. ve 7. oldular. Temiz lastikleri ile Algersuari iki pitle 18.sıradan 8.liğe kadar çıkarak hafta sonunun diğer adamı oldu ve Sutil ile girdikleri bir mücadelede iki sevdiğim pilot arasında kaldım açıkçası. Heidfeld de 10. olarak yapabileceği şeyi yaptı ve Silverstone için performansını merak ediyorum şimdiden. Schumacher de ilk pitlerin çıkışında yine Petrovla temas yaşayarak puan şansını bitirdi. Schumi sanırım startta da kötü kalkmıştı. Bu sene de ilk defa tekrarları izlemediğim bir yarış oluyor ve maalesef ayrıntılara vakıf değilim. Yine de yarış boyunca ekranın altından özellikle Sutil-Heidfeld mücadelesini izlemeye çalıştım artık ne kadar olabilirse.

Silverstone'da ne olur şimdi herkesin sormaya başladığı soru bu ? Egzoz gazlarıyla beslenen difözörlere getirilen önemli sınırlama ile nelerin değişeceği. Birçok söylenti olsa da Newey'in de dediği gibi araç bu sisteme göre dizayn edilmiş olması Rbr için büyük handikap. Yine de F1 kamuoyu'nun Rbr'nin en fazla etkilense de sıralamada değişikliğe yarayacak bir farklılık getirmeyeceği. Mclaren'in İspanya'da difüzöründe yaptığı önemli değişikle sezon başında tasarladığı modele mi geçmişti tam bilemiyorum ama Ferrari ve Mercedes de bu sistemler mevcut. Ek olarak takımlar buraya önemli güncellemelerle geliyorlar bunlarla beraber bilinmeyenler iyice artıyor. Ferrari daha birkaç yarış önce Silverstone'a dikkat çekmişti, Mclaren'in de Valencia'da kullanmadığı ve Silverstone getirilecek güncellemeleri var. Rbr de iki yıldır ön sırada olduğu için açıkçası onların ne tür güncellemeler getirdiğini bilemiyoruz ve hep arkasındaki takımların gelişimine odaklanıyoruz. Bu yazıyı yazdığım sırada Silverstone'da yağmur ve bu güncellemeleri test etmek açısından çok kötü bir durum. Normal şartlarda İspanya benzeri bir yarış bekliyordum fakat birçok bilinmeyenle beraber ben de artık pek bir şey bilemiyorum. Artık umudumuz eğlenceli bir yarış olması ve Vettel'in geçilmesi...İyi haftasonları.

17 Haziran 2011 Cuma

Geride Kalan 7 Yarışın Ardından F1 2011 Sezonu : Part 1 : İlk 6 Yarış

Sezonun üçte biri geride kalıyorken ben sezonu kendi açımdan üçe ayıracağım. Birincisi ilk altı yarış, ikincisi Kanada Gp, üçüncüsü Lewis Hamilton. Neden Sebastian Vettel değil de Lewis Hamilton diye sorulabilir çünkü bu ayrımı dediğim gibi kendi açımdan yaptım ki zaten Vettel'den bu üç başlıkta da bol bol bahsedeceğim. Red Bull ve Vettel ortaklığı şu ana kadar 7 yarışın 5'ini kazandı ve bu şampiyonluk için çok büyük bir avantaj ve istatistik, ayrıca her yarış zorlanmadan polü alacak hızları var. Benim de temennim tabii ki sezonun geri kalanının aynen bu seneki yarışlardaki gibi heyecanlı gitmesi ve bunun puan tablosuna yansıması. Umarım geçen seneki sıkıcı yarışlar-heyecanlı sezon bu sene heyecanlı yarışlar-sıkıcı sezon haline dönüşmez.





Öncelikle her zaman birincinin ön plana çıkarılıp diğerlerinin ve önemli detayların gözden kaçmasına her zaman üzülmüşümdür ve isyan etmişimdir. Mesela futboldan örnek vermek gerekirse geçen sene Rijkaard'ın kovulduğu Galatasaray'ın evinde Ankaragücü'ne yenildiği maçta Gs o zamana kadar en düzgün oyununu oynamış ama biraz da basit gollerle yenilmişti. Şimdi siz bunu kimseye anlatamazsınız, çünkü Gs açık şekilde yenilmiştir skora bakarak, aynı şekilde Ferrari de İngiltere'de 13. ve 15. olduğunda aslında Ferrari o kadar da kötü değil desek yine anlatamazsınız derdinizi. Sezon sonunda Gs orta sıralarda çırpınırken Alonso son anda şampiyonluğu kaybetti. Demem o ki futbol belkide sporların en teknik olmayanı -ki o da son 20-30 yılda önemli bir gelişm kaydetti teknik yönden-. Sporların içinde en teknik olanı belki de Motorsporları, onun içinde de Formula 1. Yani F1'de gerçekleri saklamak çok zor olabiliyor ama Çanakkale Geçilmez taktiğiyle dünyanın en iyi takımları da yenilebilir. F1'e bakarsak Monaco'da bile Hrt takımı bu taktikle Bir Red Bull'a dayanması imkansızdır. Buraya neden geldiğimizi söylersek, uzun zamandan beri düşündüğüm Futboldan başlayarak sporların 'teknik' ile olan ilgisini yakın zamanda sık sık aklıma takıldığı için ve bu teknik kavramından F1'de detayların kaçırılmaması gerektiğini vurgulamak istedim biraz da. Artık gelelim sezona...





En hızlı ikilinin sezona damga vurduğunu söyleyip bu kazanılan 5 yarışın Türkiye hariç Vettel'in diğer yarışlarda birinciliği kaptırmasına şaşırmamak gerekirdi. Avustralya'da Vettel Hamilton'dan pite girişler öncesi 2 sn. kadar öndeydi sadece. Sezonun Pirelli ile ilk pit-stoplarından Rbr avantajlı çıkmış ve pit-stop çıkışı fark 6 sn. olmuştu. O zamana kadar bu lastiklerle çok gidemez denilen Hamilton'un lastiklerini en çok koruyanlardan biri olması ise şaşırtıcıydı. Tabii sonra Hamilton sorun yaşadı ve 30 sn.arkasında bitirdi Vettel'in. Benim demek istediğim ise kazın ayağının aslıdna öyle olmadığı. Vettel bu yarış zorlanabilirdi aynen Malezya'da olduğu gibi. Fakat bu sefer Startta Renault fırtınası esti, iki pilot da ikişer, üçer sıra kazandılar. Burda bir noktaya dikkat çekmek istiyorum Vettel burda Hamilton'a çok da kibar savunma yapmadı, çok sıkıştırdı onu, Heidfeld'in geçişinde bunun da payı var. Aynı şeyi Çin'de de yaptı bu sefer Vettel iki sıra kaybetti. Hamilton bu sefer kapıyı açabilmişti, Button ise çoktan çekip gitmişti. Malezya'da Heidfeld'in arkadakileri yavaşlatmasıyla yarışın başında yeteri kadar fark açmıştı Vettel Malezya'da. Çin'de ise üç pit ile Mclaren'ler kazanırken, Türkiye'de Vettel en rahat yarışını geçirdi. İspanya'da Mclaren'in önemli güncellemeleri işe yaramış, yarış boyunca Hamilton Vettel'in ensesinde geçirmişti Vettel bu sefer şanslıydı çünkü Drs ile bile İspanya'da geçiş çok zordu. Monaco'da ise Q3'e kadar tam bir Lewis fırtınası geliyor dedik, çünkü Q1 ve Q2'de en hızlı zamanları elde etmişti. Yine de Q3'e her zaman cebinden bir şeyler çıkararak gelen Rbr avantajlıydı ama bu sefer farkın çok az olacağını kestiriyordum. Ondan sonra olanlar oldu diyelim. Gerisi felaketti Lewis için. Yarışta ise hepimiz gördük Vettel liderliği kaybedebilirdi, şansının yardımıyla yanlış lastiği takarak yarışı kazandı. Yine de Red Bull'un pit duvarı bu sene çok iş çıkard;, Avustralya, İspanya ve Monaco'da çok iyiydiler özellikle, diğer yarışlarda da iyi bir görüntüleri vardı ve pit ekibi de genellikle en hızlılardandı.





Bu ilk altı yarışta Ferrari en hızlı üçüncülüğü kesin olarak gözüktü. Sıralamalarda genelde Mclaren'in gerisinde, diğerlerinin de genelde önünde. Alonso'nun 4 5.'liği, 2 de 4.'lüğü bunu gösteriyor zaten. Mercedes Çin ve Türkiye'de iyiydi, Monaco'da çok çabuk lastikleri aşındı, Renault iyi başladığı sezona devamını getiremedi ve sanki gelişim problemi yaşıyorlar. Sauber bu sene geçen seneki 8.' likten sonra 6.'lığı ele almış, daha üçte biri yeni geçmemize rağmen zannetmiyorum. Williams çok kötü başladı ama son iki yarışta puan alarak azıcık nefes aldılar ama yine de sezon içinde 7. olacaklar gibi. Force India orta sırada yerini Sauber'e kaptırmış gibi çaylak Di Resta cumartesiyi pazara taşıyamıyor. Toro Rosso ise kendi aleminde, iç savaş hali var orda, 2009'da bence haksız yere gönderilmişti Bourdais ayrıca. Bu pilotların üzerine çok eğilmiyoruz ve çok çok belirgin bir iş yapmayınca büyük takımlarda süremez diyebiliyoruz fakat Toro Rosso'nun bu iki genç pilotu da ne kadar önyargısız davranmaya çalışsak da sanki o kumaşları yok gibi. Belki de zaman bizi yanıltır. Yine de orta gruptaki bu dört takım Sauber, Force India, Toro Rosso ve Williams birbirlerine çok uzak sayılmaz. Geçen yıl sezon başında Force India ve Toro Rosso ön plandayken Williams ve Sauber ağırlığını koymuştu ikinci yarıda. Team Lotus ise büyük atılım gerçekleştirdiler. Kanada'da ise Lotus Toro Rosso'dan 0.5 sn yavaştı, inşallah bu farkı sezon sonuna doğru kapatırlar ve bu üç yavaş takımdan en azından birinin kırıcı bir yarışta puan almasını istiyorum. Hrt de Liuzzi ile nasıl önemli bir hamle yaptığını gösterdi, tecrübesiyle Hrt'yi bir adım öne çıkarmış gibi Kanada da diğer iki takımı geçerek 13.oldu. Virgin ise Glock için üzülüyorum gerçekten çok daha rekabetçi bir aracı hak ediyor özellikle değişken havalarda çok ilginç işler yapabiliyor. Herkes onu Brezilya 2008 ile hatırlıyor ama Malezya 2009'da ikinci olmuştu aynı taktikle. Trulli ve Glock iyi bir ikiliydi Toyota için.





Önümüzde Valencia ve Silverstone var. Valencia'nın geçen seneki derecelere baktığımda çok yakın dereceler gördüm. Ondan sonra gerçek bir pist Silverstone var. Açıkçası egzoz beslemeli difüzörün yasaklanması ve aero pisti Silverstone'da sezonun geleceği için daha net kararlar verebiliriz. Hamilton, Ferrari, Alonso için kritik iki yarış olacak. Yine de Valencia da Rbr-Mclaren-Ferrari sıralaması görürsek şaşırmayız ama bu iki yarışa önemli güncellemeler gelecektir, bu yasaktan sonrasını düşünerek sezonun geri kalanı için antrenman niteliğinde ilginç güncellemeler görebilir miyiz Valencia'da ? Ya da bu yasak o kadar etkilemez mi ? Bazıları Rbr'nin sıralamalardaki yıkıcı üstünlüğü sona erebilir diyor, Rbr de Kers'e yoğunlaştığı haberi geliyor. Kritik nokta bu yasağın ardından takımların bu derece downforce'u nasıl elde edeceği ? Burdaki temennim temeli sağlam Mp4-26'ının burda öne çıkması, bu aracın önemli aero pistlerinde öne çıkması beni umutlandırıyor, Ferrari ve Mercedes'in de bu yasaktan etkileneceği söylüyor, Renault'u ise düşünmek istemiyorum ama Renault yenilikçi bir takım, yeni fikirlerle yeniden güzel şeyler yapabilirler. Açıkçası bu sistem ne kadar getirisi var bilmiyoruz ama Rbr ve Renault bundan en fazla etkilenecek takım gibi duruyorlar. Rbr'nin ne kadar etkilendiğini Silverstone'da göreceğiz. Ufak da olsa fark azalırsa sıralamardaki heyecanın artacağı kesin, şunu da söylemek istiyorum, 2011 sezonu birçok açıdan 2006'ya benziyor. Genç Vettel Alonso gib en genç şampiyonluk unvanını da elde ettikten sonra ikinci yılında da rekabetçi bir araçla ilk yıl kazanamadığı yarışları da kazanarak sezonun ilk yarısına damga vuruyor. Ama ikinci yarı yasaklanan kütle amortisörü ile güç kaybeden Renaulta karşı Schumacher ve Ferrari rüzgarı arkasına alarak puan farkını sıfıra kadar indirmişti. Bu sene ise Hamilton ve Mclaren bunu yapabilirler mi ? En yakın ikili onlar oldukları için diyorum, Webber'in bu ortamda takım arkadaşını yakalaması imkansız gibi Button'un ise sıralama turlarındaki hızına bağlı açıkçası. Alonso'nun durumu ise takımı ne kadar gelişeceğiyle ilgili tabiiki. Burda kritik nokta bence eğer Hamilton kendine gelebilirse Button ve Alonso'nun şampiyonluk için ona yardım edebilirler. Bu gidişle Alonso podyum çevresinde dolanacaktır ve yarışlar da kazanabilir. Button da hemen Lewis'in arkasında olacaktır. Webber ilginçtir Vettel'in nispeten kötü olduğu yarışlarda öne çıkıyor Çin ve Kanada'da olduğu gibi. Demek o ki Lewis ya da Button'un önde olduğunu düşünelim Vettel bu yarışlarda Alonso ve Webber'le çekişip arkada kalabilir ardından da Mercedeslerle uğraşmak zorunda kalabilir. Vettel'in yarış içinde ikinciliğe veya üçüncülüğe düştüğünde başına birçok olay gelebilir mesela Hamilton'un başına geldiği gibi Monaco'da. Yeter ki onu polden uzak tutabilsinler ondan sonrası açık diyorum ben ve umudumuzu kesmeye hiç gerek yok.

17 Şubat 2011 Perşembe

2010'da Ne Oldu ?

( turkiyef1.com'dan, Abu Dhabi'deki düğümü çözen olayların başlangıcı )


'Kuru' bir tabirle Redbull Racing tüm yıla damgasını vurdu denilebilir ilk başta bu soruya. Bu sezon yarışlarda genellikle ilk çizgide bu lacivert araçları görsek de diğerlerinin hakkını vererek bu 'damga'yı anlatmak gerek. Yine 'kuru' tabirle devam edersek 2010 sezonunu kabataslak giriş gelişme ve sonucunu anlatmaya başlayalım.





Sezon önceleri ulusal basınımızda televizyon, gazetelerde çıkan haberler dışında özel olarak F1'i takip etmezdim. 2010'un başında da böyle olmuştu, sadece Micheal Schumacher'in pistlere geri dönüşü ve Jenson Button'un Mclaren'e geçişi beni biraz heyecanlandırmıştı (Alonso, Kubica gibi diğer önemli transfer haberlerinden önceden haberimiz olmuştu). Sanırım ilginç bir sezon bizi bekliyordu ve her sezonun başında olduğu gibi bilinmeyenlerin çokluğu. Vettel'in ilk polü almasıyla sezon da benim için başladı. İlk yarış sonunda ise acaba sezonu Ferrari mi domine edecek soruları başlamıştı herkes için. Button'un Avustralya'daki harika galibiyeti ve RedBull'ların Malezya'daki sessiz galibiyeti ile taşlar biraz yerine oturdu.





Artık sıralama belli olmaya başlamıştı, en azından kim en hızlı biliyorduk. En hızlı Redbull'un arkasından yarıştan yarışa Ferrari-Mclaren olacaktı, arkalarından da Mercedes ve Renault'un altın çocuğu Kubica. Çin'deki harika yarış Mclaren'in dublesiyle biterken, Avrupa sezonu öncesi önemli bir özgüven sağladı. Ardından İspanya ve Monaco'daki yanına yaklaşılamaz olan Webber'in galibiyetleriyle tekrar Redbull'un sezonu domine etmesi endişeleri sardı. Bence Türkiye'deki malum olayla bu şansı teptiler. Çünkü bu yarışın kazanılması kritik bir eşik olup hafiften de olsa puan sıralamasındaki tabloyla beraber gerçekten RedBull alıp başını gitme şansını elde edecekti. İlginçtir Webber Monaco'dan itibaren puan olarak Vettel'in önüne geçip son yarışa bu yerini korudu. Art arda gelen iki Mclaren galibiyeti ile bu sefer sezona Redbull-Mclaren soruları sorulmaya başlandı. Fakat bu tahmin de yanlış çıktı çünkü bütün bunlar olup biterken Ferrari de boş durmuyordu ve sezonun iki büyük icadı egzoz beslemeli difüzör ile F-kanal'ı F10'a adapte etmeye çalışıyorlardı. Birkaç yarış geç de olsa bu uğraşların sonucunu aldı Ferrari. Valencia'da Webber'in kazası ve Vettel'in galibiyeti, Silverstone'da Vettel'in ilk turda son sıraya kadar düşmesinin sonucunda Webber'in 3.galibiyeti. Bu iki yarışta Ferrari'nin başına gelen binbir bela ile sezon ortasında RedBull'un 5 Mclaren'in 4 Ferrari'in 1 galibiyeti vardı. Tablo daha netleşmişti aslında ama Silverstone'da Mclaren'in Ferrari'den yavaş kaldığı gözüküyordu. Gerçekten öyle olduğunu çok net biçimde Hockenheim'de gördü Mclaren taraftarları ve F1 camiası. Başa güreşirken birden en hızlı üçüncü araç konumuna düşmüşlerdi. Bu konumdayken şampiyonluğu kovalayabilecek miydi griler, kovaladı kovalamasına ama başarıya ulaşması gerçekten zordu (Zaten 9.yarış Avrupa Gp'de iki pilotla podyuma çıktıktan sonra 19.yarış Abu Dhabi'ye kadar bu başarıyı tekrarlayamadılar). Kanada'dan sonra hızlanan Ferrari ise sezonun diğer bölümünde Alonso ile tam dört galibiyet aldı. Redbull da en hızlı araç ünvanını Monza hariç korudu.





Sezonun diğer kısmı nasıl mı başlıyor ? Tabiyki Hockenheim'daki takım emirleriyle. Sezon içi gelişimde genellikle Mclaren'in gerisinde kalan Ferrari ise bu sefer önemli bir yol kat ederek Hockenheim'da RedBull'u zorlayacak kıvama gelmişti. Mclaren ise bu yarışta muhtemel 5. ve 6. adayları gibi durmaya başlamışlardı. Aslında Mclaren'in 4 galibiyetine ve diğer puanlarına baktığımızda oldukça iyi bir pilotaj ve pit duvarı kararlarını görürüz. Çoğu zaman ellerindekinden fazlasını çıkarmayı başarmışlardır ve bu 4 galibiyete baktığımızda bu yarışların hepsini rakiplerden birisi kazanmış olsaydı çok da şaşırmazdık. Almanya'ya dönecek olursak, Vettel'in yine üstün sıralama turları performansıyla 0.002 sn farkla da olsa polü almayı başardı ama -deyim ağır da olsa bu duruma karşı- bir çuval inciri berbat etti. Bu noktada genel kanının aksine Alonso'nun sıralamalarda Massa'dan üstün olsa da Çin'deki ve Kanada'daki Massa aleyhine gelişen olaylar olmasa puan olarak çok yakın olabilirlerdi. Takımın tüm desteğini alıp adeta takımla bütünleşen Alonso'nun farklılaşması da gözle görülür oluyor. Bundan sonra Alonso ve Ferrari'nin yükselişini ve Mclaren'in düşüşünü görüyoruz. Açıkça en hızlı üçüncü araç olan Mclaren'in Macaristan'da bir de dayanıklılık problemleri oluşunca meydan tamamen Redbull ve Ferrari'ye kalıyor. Webber de sahneye çıkıp şimdiden 4.galibiyetini alarak sezonun son bölümüne en şanslı aday olarak giriyor.



Spa'da grilerin dönüşü ve Vettel-Hamilton ve Button'un puansız geçen yarışları ile son bölümde Webber-Hamilton çekişmesi mi izleyeceğiz derken ip yine kopmuyor ve son 5 yarışa 5 iddaalı şampiyonluk adayıyla giriyoruz. Alonso'nun İtalya ve özellikle Singapur'daki kusursuz sürüşü ve Hamilton'un sanki ona inat bu iki yarıştaki kazasının üzerine bir de Japonya'daki şanssızlıklarından sonra son üç yarışa Redbull-Alonso çekişmesi ile giriyoruz. Kore'de rakiplerinin hatasını çok iyi değerlendiren Alonso'nun galibiyeti ve Vettel Webber'e Interlagos'da yol vermeli mi diye konuşurken son yarışa ciddi manada 3 puan olarak 4 şampiyonluk adayıyla giriyoruz. Abu Dhabi'de sezonun en acemi pilotu Petrov'un 40 tur Alonso'yu arkasında tutması ve son yarışlardaki gelişimin meyvesini atı alanın Üsküdar'ı geçtikten sonra almasıyla McLaren'in de yardımlarıyla Vettel yarışı kazanarak tarihin en genç şampiyonu oluyor.

Oldukça 'kaba' bu sezon özetinin ayrıntılarını sonraya bırakarak sezonun 'en'leri ile yazıya noktayı koyalım. Çünkü böyle bir özet hem tek tek bütün takımlara ve pilotlara ayıptır.

Sezonun en iyi takımı : Red Bull Racing
Sezonun en iyi sürücüleri : Vettel, Kubica, Alonso, Hamilton
Sezonun en iyi çıkış yapan sürücüsü : Mark Webber
Sezonun en iyi çaylağı : Nico Hulkenberg (Kamui Kobayashi)
Sezonun en takım patronu : Martin Whitmarsh
Sezonun en büyük hayal kırıklıklığı : Micheal Schumacher
Sezonun sürprizi : Reanult F1 Team
Sezonun sempatiği : Lotus Racing
Sezonun çılgını : Kamui Kobayashi
Sezonun en sessizi : Di Grassi
Sezonun en iyi yarışları : Çin, Türkiye, Kanada, Kore, Abu Dhabi
Sezonun en sıkıcı yarışları : Bahreyn, Valencia
Sezonun en istikrarlısı : Rosberg, Kubica
Sezonun kötüleri : Liuzzi, Petrov, Di Grassi
Sezonun durağanları : Buemi, De La Rosa
Sezonun en iyi pit duvarı : Mclaren Mercedes
Sezonun en iyi gelişenleri : Ferrari, Williams, Sauber
Sezonun en sansasyonel olayları : Türkiye'de RedBull'ların kazası, Hockenheim'deki takım emirleri
Sezonun en kötüsü : Kore Gp'sinin son anda yetişmesi
Sezonun en iyi taktiği : Button'un Avustralya'daki kuru zemin lastiğine erkenden geçerek yarışı kazanması
Sezonun en kötü taktiği : Abu Dhabi'de Alonso'nun erken pite çağrılması
Sezonun en iyi sürüşleri : Button(Avustralya), Webber (Monaco), Hamilton (Spa), Alonso (Singapur)
Sezonun en iyi sıralama performansı : Alonso (Singapur), Vettel (Hockenheim, Abu Dhabi)
Sezonun en iyi yükselişi : Hamilton (Malezya), Kobayashi (Japonya)
Sezonun en iyi startı : Massa (Avustralya)
Sezonun en iyi geçişleri : Barrichello (Macaristan), Hamilton'un Avustralya ve Çin'deki geçişleri, Kobayashi'nin Valencia ve Japonya'daki geçişleri
Sezonun en tehlikeli kazası : Webber (Valencia)


Ayrıca Fom'un her yarışın ardından çok güzel yarış özetleri(klip) oluyor. Biz de Abu Dhabi'deki Fom'un hazırladığı bu klibin linkini aşağıya koyalım dedik.