5 Aralık 2013 Perşembe

2013'ün Teknik Özeti

2013'ü bir kelimeyle özetleyecek olursak birçok açıdan 'garip' bir sezondu. Sanki birçok şey 'mış' gibi yapıldı. 2013'ün teknik incelemesine girerken üç tane ana başlığımız olacak, Mercedes'in başarılı projesi, McLaren'in başarısız projesi ve Red Bull'un sezonun ikinci yarısını domine etmesi. Sırasıyla nedenlerine bakmaya çalışalım.

Mercedes'in Hamilton dahil herkesin şaşırtan hızı nereden geldi. Gümüş grilerin 2012'den 2013'e bu kadar ivmelenmeleri en çok BMW'nin 2007'den sonra 2008'de ön gruba daha çok yaklaşmalarına benziyor. İkisinde de öndeki takımlar sezonun son virajına kadar (2007, 2012) şampiyonluk için mücadele ettiler, ikisinde de önemli kural değişiklikleri yoktu. İlk faktör Mercedes için eksiyken, ikincisi artı. Hangisinin etkisi daha fazla bilmek mümkün değil fakat Mercedes'i değerlendirirken bunları kesinlikle unutmamak gerekiyor.



























Mercedes'in artan hızına rağmen lastikleri kontrol etmede hala büyük sıkıntıları olduğunu gördük. Lastikler değişmeden önce Red Bull'la beraber en hızlı lastik ısıtan takımdılar. İlk iki yarışta pist ıslakken fena değildiler. Şu var ki, lastiklerin değişmesi Mercedes'e o kadar yaramadı. Evet, lastikleri pazar günleri erken bitmedi ama bu sefer de en ön çizgide değildiler.

Burada paragraf açalım. Lastiklerin değişmesi 2013'ün belki de en önemli 'teknik' olayıydı. Red Bull haklı çıktı, diğerlerinden fersah fersah uzaktalarmış. Peki bu değişiklik neyi ifade ediyor ? Red Bull kampının aero olarak diğerlerinin çok önünde olduklarını. Bir takım hariç, ona birazdan geleceğiz. Bu şu açıdan dehşet verici, 2012'nin başında EBD'siz RB8 diğerleriyle yakın noktadaydı, kazanan bir araç değildi. En azından böyle kazanamıyordu. İki sene sonunda aradaki fark inanılmaz. Özellikle de Ferrari ile. Hadi Lotus'un imkanlar kısıtlı, Mercedes zaten gerideydi. 2014 her ne kadar motorlarla gündeme gelse de RBR'nin bu aero gücünü hiçbir şey durduramayabilir. Hele de 2014'de Red Bull istediği gibi bir araç üretemezse Newey ve adamları 2015'i ilk yarışından bile bitirebilirler. Belki uçtuk ama Red Bull çok güçlü, bu işin şakası yok.

Mercedes'in 2013'deki hızı lastik ısıtma ve gelişen paketten oluşan bir karışımdan geldiği muhakkak. Sezonun ilk yarısı lastik tartışmalarıyla geçtiği için Mercedes'in çıkışı biraz güme gitti. Dolayısıyla nedenleri de. Her ne kadar bazı soru işaretleri olsa da bu çıkış sıradan bir çıkış değil. Takımın üzerinden 'loser' gömleğini atmasını da sağladı. Artık 2014 için daha mutlu ve umutlular. Hamilton'ın seneye daha iyi olacağı da kesin. Muhtemelen griddeki en iyi ikileye de sahipler, en azından en oturmuş. Seneye neler yapabilecekleri de başka yazıya artık.

2013'de tarihin en kötü McLaren aracını da gördük sanırım. McLaren açıklamalarıyla, özellikle de Whitmarsh'ın, biraz kapalı bir takım. Peki ne oldu da böylesine berbat bir sezon geçirdiler. Cevabı Whitmarsh'ın bir açıklamasında gizli. Dominant bir araç üretmek için yapılan radikal hamleler -muhtemelen bizim göremediğimiz- ellerinde patladı ve ortaya saçma bir araç çıktı. Yoksa MP4-27'i Marussia'a verseydiniz 2013'de bu McLaren'den daha fazla puan toplayabilirdi. Özetle McLaren'in yaşadığı şey Williams'ın yıllardır içinde bulunduğu durumdan çok farklı, merak edenler için söylüyoruz.

































Eğer McLaren herkesin gittiği yoldan gitseydi özellikle sezonun ikinci yarısı çok güzel mücadeleler izleyebilirdik, daha kötümser -aslında iyi- ifadeyle bu kadar sıkılmazdık. Belki de Button'ın gerçek şampiyonluk yarışında yetersiz olduğu düşünülüp, onun yerine Hulkenberg veya Magnussen gelebilirdi. Perez de koltuğunu koruyabilirdi. Çünkü şu an Red Bull'la aero olarak gerçekten mücadele edebilecek tek takım McLaren.

2012'de Mercedes'in iki polü ve Alonso'nun yağmurlu polleri dışında zaten bütün poller McLaren ve Red Bull arasında dağılmıştı. 2011'in ikinci yarısı yine RB7 ve MP4-26 arasında geçmişti. Tabii burda saf hız/saf aero'dan bahsediyoruz. Pirelli geldiğinden beri yarış hızı kavramı daha bi önem kazandı ki Ferrari üç yıldır biraz bundan ve Alonso'dan kurtarıyor. Keza Lotus'un son iki yıldır bu noktada olmasının sebebi de yarışta lastiklerine iyi davranması. Yetenekten başarıya giden yolda McLaren kaybediyor, Ferrari kazanıyor.

Button'ın sene boyunca berbat bir araç sayesinde hiç bakmadıkları noktalara baktıklarını söyledi. Muhtemelen daha fazla öğrendikleri şeyler vardır. Yine de kaçırdıkları şeylerin yanında bunlar Pollyanna'nın bile güleceği şeyler. Özellikle lastiklerin değişmesinden sonra takımlarda ve pilotlarda 2.'liği güle oynaya kazanabilirlerdi. 2013'ün sıkıcı olmasının asıl sebebi McLaren'dir, kesin bilgi yayalım.

Üstüne basarak söylersek MP4-28 F1 tarihinin en saçma aracı olabilir. Bunun yanında biraz da McLaren'in neden podyuma çıkamadığına gelelim. 2002, 2004 veya 2006'da da McLaren pek iyi araçlar üretmemesine rağmen galibiyetler ve podyumlar kazanmıştı. 2013'de bunları başarıamasının asıl sebebi ise önlerinde 4 takım olmasıydı, yani N.Ş.A.'da McLaren'in podyuma çıkması için 8 araçtan 6'sına anormal bir şeyler olması gerekiyordu. 2006'da ise Raikkonen'in Massa ve Fisichella'yı geçmesi için podyum yeterliydi, dayanıklılık seviyesi de bu kadar yüksek değildi. İlginçtir McLaren BMW'nin en çok turu tamamlama oranında geçerek tarihin en yüksek dayanıklılık seviyesine çıktı, yüzde 98 küsur.

Hatırlarsak birçok yarışta Button bir az pitle bazen Massa'yı bazen Grosjean'ı bazen de Mercedes'leri geçtiği yarışlar oluyordu. Ne tek tur, ne de yarış hızında öndekilerle güreşmek zordu. Dayanıklılıkta son yılların zirvesine çıkınca podyum imkansız hale geldi. Peki Hamilton olsaydı işler değişir miydi ? Belki Hindistan'da podyuma çıkabilirdi, zaten McLaren o yarış biraz daha cesur davransaydı Perez de podyuma çıkacaktı. Q3'e daha fazla kalabilirdi takım ve dolayısıyla 20-25 puan daha gelebilirdi toplamda. Q3 yarışının nasıl geçtiğini öğrenmek için Hulkenberg ve Ricciardo'nun yaptıklarına bakın.

İki Mercedes motorlu takımdan sonra Renault motorlu Red Bull'a dönelim. Aslında biraz biraz bahsettik Red Bull'dan. Newey'in de birçok kez dediği gibi değişen lastikler onları yenilgisiz yaptı. Biz de ufak bir iddia ortaya atalım madem işler bu denli sıkıcıyken. Red Bull 2014'de değişen kurallarla beraber son rahat yılını yaşıyordu ve elindeki şansı riske atmak istemedi diye düşünüyoruz. Nasıl mı oldu, yaz arasından önce çıkışta olan bir Mercedes vardı ve değişen lastikler eğer onların da işine gelseydi sezonun son kısmında önemli mücadeleler görebilirdik. Red Bull'da elindeki şampiyonluğu kaçırmamak için 2013'e daha fazla odaklandı. Diğer takımlara göre. Bunu da Newey'in sürekli geç kaldık demeçlerinden anlıyoruz. Yani ikinci yarıdaki devasa farkın ufak veya boyutu bilinmez bir kısmı da 2014 çalışmalarını biraz ötelemekten kaynaklanıyor olabilir. Gecikmelerin Newey için pek bir anlam ifade etmediği ayrı bir mevzu.





''Ferrari veya Lotus'u niye yazmıyorsuınuz lan'' diyenler olabiltir. İki takım da 2012'deki lastik koruma meziyetlerini koruyarak sezona başladı, işe de yaradı. Lastikler değişince de 3. ve 4. olarak sıralandılar. Bunun yanında görebildiğimiz büyük teknik değişikler olmadı. Lotus'un zaten parası yok. Ellerindeki paraya göre yine en iyi işi çıkartan takım oldular.

McLaren'in yanında 2013'de hayal kırıklığı yaşayan diğer takımlar Sauber ve Williams oldu. İki takım da 2012 araçlarını özlettirdi. Özellikle Sauber'in 2 yıldır lastiklerini en iyi koruyan özelliklerini kaybetmesi garip oldu, muhtemelen farklı bir yola saptılar, olmadı. Onların aksine kurnazlık edip sezonun ilk yarısında lastiklerini koruyan Force India takımlarda 6.'lığı kaptı. 2012'den 2013'e geçişte bu değişimi başarabilmiş olmaları aslında önemli başarı Hint takımının.





Toro Rosso, Marussia ve Caterham hakkında iki kelam etmek için açıkçası pek bilgi yok elimizde. Toro Rosso'nun orta grupla mücadele edemediğini gördük genellikle, Ricciardo'nun Monza'da düzlük hızıyla kazandığı puanları saymazsak. Zaten Avustralyalı genellikle ilk 10'da başlayıp 12 veya 13. bitirdi yarışları, Vergne'nin yarışlarda daha iyi olduğu imajı da biraz da burdan geliyor açıkçası. Ricciardo altındaki araçla yarışlarda direnemiyordu doğal olarak. Marussia ve Caterham da bildiğiniz gibi, yine yaklaşamadılar ön tarafa. Marussia sene başındaki hızını iyi pilotla birleştirince 10. olmayı başardı, en azından iyi pilotun hala değerli olduğunu gösterdi.

2014'de neler olabilir sorusu başka bir yazıya kalacak. 2013 parçalarının bir kısmının 2014'de de kullanılacağını düşünürsek ve Red Bull'un sezonu erkenden bitirmesi, McLaren'in çok önceden çalışmaya başlamasını da göz ardı etmemek lazım. Orta sıradakileri de. Şimdilik bizden bu kadar, diğer yazıda görüşmek üzere.





14 Kasım 2013 Perşembe

Bundan Sonra Ne Olacak 2 - Genjler

Bugünkü yazıda Kevin Magnussen, Daniel Ricciardo, Daniil Kyvat gibi pilotların geleceği ve orta ile alt sıradaki takımları tercihleriyle ilgili bir şeyler karalayalım dedik.


2010 Spa-Francorchamps



Her şeyden önce gridin çoğunun geleceği sponsorlara bağlı. Son yıllarda artış gösteren bu trend 2014'deki artan maliyetlerle pik yaptı. Şu an en çok konuşulan konu Lotus'un Quantum'la anlaşma yapıp yapamayacağı. Ona göre pilot alacaklar çünkü. 30 Milyon Euro'luk desteğiyle Maldonado sırada bekliyor, yine belki ondan daha fazla parasıyla Perez Telmex'iyle ortalığı karıştırabilir.

Lotus'a değinmeden Hulkenberg'e geçelim. Aslında ona da pek değinmeye gerek yok, yaptıkları ortada. Bugünkü haberlere göre son 2 yarışta Lotus'a geçmeyi istememiş. Lotus gelecek sene için koltuk garantisi veremiyorken çok yerinde bir karar olmuş. Sauber'e geçmekle aceleci davrandı sanki, çünkü Sauber 2012'de iyi bir performans gösterse de onun için yatay bir geçiş oldu, dikey değil. Hem de Force India'nın Sauber'e göre daha az sponsorlara bağlılığı olan bir takım. Şimdi atıp tutmak kolay tabii, belki de Sauber Ferrari'ye geçmek için bir araçtı.







Ferrari demişken Kırmızıların diğer pilotu Bianchi de Marussia'da kalmaya devam ediyor. Bianchi'nin de hayalinde muhtemelen Ferrari koltuğu vardır fakat Ferrari bu konuda biraz acımasız. Raikkonen fırsatı çıkınca Hulkenberg'i elemekten çekinmediler. 1-2 yıl sonra Bianchi bu koltuğa oturmaya hazır olunca eğer pazarda Vettel veya Hamilton fırsatı olursa Bianchi'nin yüzüne bakmayabilirler, kimse de şaşırmaz. Özetle Ferrari kendi pilotlarına karşı McLaren veya Red Bull gibi yumuşak değil, aslında Bianchi için Lotus'u düşünmüştük ama bizi pek kaale almadılar.

2013 için hem Button'la takım arkadaşlığı hem de sezonu en hızlı bitiren araca oturmasıyla Perez için rüya gibi bir sezon bekleniliyordu. Şimdi ise Perez koltuk arıyor. Peki McLaren neden Magnussen'i seçti ? Öncelikle şu habere bakmanızı öneririm. Kaba bir tabirle McLaren Perez'den yeni bir Button yapmaktansa, Magnussen'den yeni bir Hamilton çıkarmayı tercih etti. McLaren'in içinden de gelen görüşlerle takım ön sıralardaki en güçsüz pilot dizilimine sahip. Button'ın da diğer şampiyonların seviyesinde olmadığına inanılıyor. Button biraz değişik bir pilot, şimdi ona hiç girişmeyelim ama bi şekilde Button'ın ufak da olsa bir farkla diğerlerinin seviyesinde olmadığını kabul ediyoruz. Yeri geliyor bunu sebebi tek tur, yeri geliyor yumuşak stili oluyor.






Perez'in sıralamalarda sadece 9-8 geride olduğunu hatırlamak gerek, daha Formula 1'de 3. yılı. Yarışlardaki agresifliği de çekici aslında. Bu seneki şanssızlığı McLaren'in artık hataya tahammülü kalmaması. Abu Dhabi'den sonra ciddi şekilde Magnussen mi Perez mi daha iyi tartışıldığı gelen haberler arasındaydı. Perez'in takımda kalmasının diğer şartı, belki de asıl şartı, Button'la mücadele edebilmesiydi. Birçok kişiye göre yenilmiş olsa bile ortadan net bir yenilgi durumu yok. Üstelik Perez'in asıl çıkışı ancak 2014'de mümkün olabilirdi. Kararın doğruluğu veya yanlışlığı bir kenara acımasız olduğu bir gerçek, Perez ilk başta yeni bir Coulthard veya Kovalainen olarak görülebilir fakat ikisinin yapamadığı katkıyı takıma yapabilirdi. Kararın bu kadar geç verilmesi de hem onun adına hem de pazardaki diğer sürücüler için kötü oldu, Gutierrez'in şansı da hemen hemen hiç kalmadı.

Perez konusunu kapatmadan birkaç şey daha eklemek gerekiyor. Perez'in takıma alınmasında Hamilton'a misilleme amacı vardı. Hatırlarsanız Perez açıklaması Hamilton'ın Mercedes açıklamasından önce gelmişti. Bunun yanında Ferrari Akademisi'nden birini transfer etmek de rakip takıma ayrı bir çalım oluyordu. McLaren misilleme yapmak uğruna pazar günkü Singapur Gp'den sonra 4 gün içinde Perez'le tamamen anlaşıp imzayı attırmıştı. Ki, daha o günlerde Massa da Ferrari ile anlaşma imzalamamıştı. Takım birkaç yarış daha beklese muhtemelen Hulkenberg'le sözleşme imzalar ve bu sene Button'a yol görünebilirdi veya Magnussen için bu kadar zorlamazlardı. Kader işte.

Ricciardo'ya geçelim. Avustralyalı pilotun geleceği çok açık. Birçok kişi onun yeni bir Webber olacağı görüşüne sahip olsa da durum daha pozitif. Tabii Red Bull'un onu nasıl bir pilot olarak gördüğüne bağlı. Vettel gizli lider olarak devam mı edecek yoksa McLaren tipi bir savaş mı olacak. Yine de 2010 İngiltere veya 2013 Malezya gibi takımın alenen Vettel'e tutmayacağını söyleyebiliriz. Önceden de dediğimiz gibi Ricciardo'nun 4 şampiyonluğu bulunan pilota karşı savaşması ona diğer bütün koltukları açabilir, özetle Red Bull'a muhtaç olmayabilir. Mark kariyerinin sonundaydı, Daniel ise başında. Hem de Vettel'in ayrılık ihtimaline karşı Red Bull'un da geleceği. Yendiği takım arkadaşı da hiç fena kariyeri olmayan birisi. Özetle Ricciardo Webber'in devam filmi olmayacak sanki.


Sahi bu kadar gülecek ne vardı ? 


Red Bull'un diğer genç yeteneği Daniil Kyvat'a gelirsek. Hem Red Bull hem de Rus sponsorları sayesinde onun da geleceği çok açık. Sirotkin koltuğa oturamazsa gridin de en genç pilotu olacak 94'lü elemanımız. Vergne de onun için iyi bir kıyas noktası olacak. Vergne'in de son şansı olabilir, alttan gelecek sürücülere de bağlı olarak. Şu an Akademi'de ses seda yok, Felix da Costa'nın son bir şansı daha olacaktır.

95'li Sirotkin ise yaşına göre fena iş çıkartmadı bu sene. Şampiyonluğa oynayan McLaren elemanlarından 3 yaş daha küçüktü. Tam gerçek bir pilota dönüşecekken kurtlar sofrasına atmak istiyorlar onu. Biraz Raikkonen havası var, gerçekten soğuk duruyor. Eğer gerçekten Raikkonen gibiyse 1 sene er ya da geç fark etmeyecektir onun için. Şu an için takım arkadaşı belli değil ama gelecek pilota göre onun da gerçek hızını görebiliriz. Aday çok, ne desek boş şimdi.

90'lardan bahsetmişken Magnussen'e de değinelim. 2014 onun için hazırlık senesi olacak öncelikle, Hamilton efekti beklememek gerek, onunla karşılaştırmamak da. Button'ın seviyesine ulaşması bakalım kaç yarış alacak ya da ulaşabilecek mi ? Özellikle cumartesi günlerine bakmak gerekecek, Button'a birçok kişi burun kıvırsa da pazar günü ne yapıp edip aracın potansiyelinin üzerine çıkabiliyor. Hamilton'la 3 yıllık puan karşılaştırması ortadayken birinin Button'ı net şekilde geçmesini beklemek saflık olur. Hamilton'ın 2007 Avustralya'da Q3'de Alonso'nun 0.25 sn gerisindeydi, Magnussen ne yapabilecek..




















95'li Sirotkin, 94'lü Kyvat, 92'lü Magnussen, 89'lu Ricciardo, Bottas ve Bianchi. Perez'in 90'lı
olduğunu unuttuk bak. 91'li Chilton da var. Şimdi baktım da Pic de 90'lı. Kusura bakmayın Chilton + Caterham'ı pek kaale alamıyor insanlar. Bugün varlar, yarın yoklar. Gerçi Van der Garde ve Chilton'ın arkasında sağlam sponsorlar var deniyor. Caterham'ın da eğer birini değiştirecekse bu Pic olabilir. Pic'in Fransızlığı yetmeyebilir takıma, Hollandalıya karşı net bir üstünlük de sağlayamadı. Van der Garde'yi sorduğunuzu duyar gibi oluyorum, o Hamilton'la yaşıt.

Sanırım bu grid birçoğumuzu yaşlı hissettirecek cinsten. F1'e 2000 yılında giren Button ve 2001'de giren Alonso ve Raikkonen artık gridin en yaşlıları. Geçen akşam bir F1 gazetecisinin bir tweeti vardı Magnussen'in Nigel Mansell'in şampiyonluğundan sonra doğduğuyla ilgili. Hamilton, Rosberg, Vettel, Hulkenberg gibi isimler de artık orta yaşlı olacak. 2014 yukarıda saydığımız genç pilotların hepsi için çok kritik bir sene olacak, çoğunun gerçekten kıyaslamak için önemli takım arkadaşları olacak.



11 Kasım 2013 Pazartesi

Bundan Sonra Ne Olacak 1 - Veteranlar

2014 dizilimlerinin açıklanmasıyla önümüzdeki birkaç yılın şekli şemali de ortaya çıkacak gibi görünüyor. Geçen sene Hamilton'ın McLaren'den ayrılışı bu sene Webber'in emekliliği ve bozulan Ferrari Alonso ilişkisi pazarı hareketlendiren temel etkenler gibi oldu. Tabii bir de orta sıra takımlarının maddi sıkıntıları. Yazımızda sadece 2014 değil önümüzdeki yıllar pilot pazarında daha neler olabileceğini konuşacağız.

Konuya artık yaşlanan pilotlar üzerinden başlasak fena olmayacak gibi. Webber'in emekliliğinden sonra en yaşlı pilot ünvanı Raikkonen'e geçecek, en tecrübeli pilot ünvanı da Schumacher'den sonra olduğu gibi Button'da kalacak. Raikkonen 79, Button 80, Massa ve Alonso 81'li. Raikkonen büyük ihtimalle 2015 sonunda 36 yaşındayken eyvallah der. Massa da daha bugün Williams'la sözleşme imzaladı Williams'la ve F1 klasiği olarak anlaşmanın birden fazla yılı kapsadığı belirtildi. Massa'nın da Williams artık son durağı gibi. Büyük ihtimal 2, belki 3 yıl sonra o da emekli olabilir. Peki diğer şampiyonlar Button ve Alonso ne yapacak ?



Button sene sonunda 247 yarışı tamamlamış olacak. Artık Formula 1 sezonları ortalama 3-4 yarış daha uzun sürüyor. Yani Button'ın 4 sezon daha yarışması Barrichello'nun rekorunu geçmesi demek. 2014 sonunda McLaren'le yolları ayrılacak gibi. O zaman 267 yarış olsa, üç sezon daha gerekecek İngiliz pilota. Button bu yıl da fena iş çıkarmıyor, 2014 sonunda emekliliğini düşünür mü, zor. Ki, artık Formula 1 testsiz çok daha kolay bir spor. Rahatlıkla bir pilot ara vermeden 30'lu yaşların sonuna kadar iyi performans verebilir. Button ve Alonso gibi pilotların ne kadar zinde olduğunu da biliyoruz. Yine de İngilizin işi zor, çünkü ilk 4 takım dışındaki diğer takımlar sponsora bakıyor ve alttan gelen birçok yetenek veya sponsorlu pilotlar var.





Alonso ise 2016 sonunda 35 yaşında olacak ve 35 yaş onun gibi bir pilota göre emeklilik yaşı değil. Sene ortasında takımla atışmaları ve Raikkonen'in iki yıllığına takımla anlaşması artık ilişkinin eskisi gibi olmayacağını gösterdi. Özellikle Raikkonen'in iki yıllık anlaşması belki Fin pilotun takıma gelmesinden bile önemli. Kimi bir yıllığına gelseydi takıma, bir yıl daha Ferrari ile takılıp emekli olacak, bu da Fernando'ya gözdağı olacak, duruma göre de 2015'de tekrar ikinci pilot mahiyetinde birinin transfer edilebileceği şeklinde yorumlanabilirdi. Alonso iki yıl takım lideri olamayacak, son senesinde ise Vettel veya başka bir pilotun dedikodularıyla uğraşacaktır. Bu yüzden beklentiler Alonso'nun 2014'de Raikkonen'le dişediş dövüşeceği ve 2015'de McLaren'e geçeceği yönünde. İspanyol bu sefer 2007 sonunda yaptığı hatayı yapmadı, savaşıp öyle ayrılacak takımdan, eğer ayrılırsa. Görünen bir şey var, o da Alonso ve Ferrari aşkının bittiği, çünkü sadece Vettel değil, Hulkenberg, Bianchi hatta 94'lü Marciello bile İspanyol'un tahtına göz koyabilir.

Vettel'i yaşlı değil ama kurt olarak tarif edebileceğimiz için onu da konuşalım. 2015 sonunda bitecek anlaşması her an yeniden uzatılabilen cinsten. Ne sosyal medya hesabı var, ne de menajeri. Ne yapacağı hiç kestirilemese bile 2016'ya yeni bir takımda başlayabilir. Mercedes, Ferrari veya McLaren. Mercedes başarılı olursa Almanlığı, Ferrari büyüsü ve McLaren de transferde Real Madridliliği sayesinde Alman pilotu kadrosuna katabilir. Formula 1'de gelecek sene bile belli değilken 2016 üzerine hesaplar veya tahminler yapmak hiç akıllıca ve sağlıklı değil. Üzerine Vettel'in ne yapabileceğini tahmin edemiyoruz hiç. Çünkü açıklamaları falan da çok klişe, bir ipucu yakalamak çok zor. Tek söyleyebileceğimiz 2016'da artık takım değiştirmesi gerektiği yönünde. Bakalım Red Bull Newey ve Vettel sonrası için planlar yapıyor mu...







2013 sezonunda muhtemelen Vettel, Rosberg ve Hamilton dışında her pilotun geleceği hakkında yazıldı çizildi. Bu sezon beklentilere göre belki de en başarılı takım Mercedes için 2014 en kritik yıl olacak. Şu an için en stabil ikiliye sahip takım gibi görünüyorlar, belki de en güçlü.


2001'in meşhur çaylakları


Lotus ise Romain Grosjean'la devam edecek, diğer pilot ise takımın bulacağı sponsorla direk bağlantılı. Hulkenberg'in geleceği ilgili ise ne söylesek boş şimdilik. Açıkçası 2013'ün F1 gridi çok genç, seneye bile en yaşlı pilot 35 yaşında olacak. Bu yüzden Rosberg, Hamilton, Sutil veya Vettel-Hulkenberg jenerasyonuna şimdilik girmeyelim.


Öndeki takımlardan bahsetmişken Red Bull'un gelecek planlarına geri dönelim. Takımın muhtemel bir Vettel ayrılığı üzerine diğer güçlü pilotlara yönünü çevirebilir. Bu sezon RBR koltuğu için Raikkkonen, Toro Rosso koltuğu için de Vandoorne'la görüşmeleri her zaman akademiye bağlı kalmayacaklarına gösteriyor. Alonso ve Button şimdiki takımlarından ayrıldıklarında RBR ile görüşebilir. Horner'ın zamanında Button'la Toro Rosso için görüştük demesi, gelecek için de bir işaret aslında. Yukarıda belirttiğimiz gibi Button en çok yarışa çıkma rekoru için bulduğu takımla yardırabilir, gerçi tam bir İngiliz beyefendisi Button'da o hırs olur mu bilemeyiz.. Ha unutmadan Button 2014'de şampiyon olursa veya gerçekten süper bir sezon geçirirse McLaren planladığı gibi yine Alonso veya başka birini takıma getirecek mi ? Muhtemelen hayır.



Yazımızdaki düşüncelerin yüzde 80-90'ı varsayım, tahmin falan filan. Çoğu gerçekleşmeyebilir bile, onu baştan söyleyelim de. Ama şunu iddialı söyleyebiliriz ki Alonso 2016'da emekli falan olmaz. Onun için Ferrari'den sonra bir tane daha büyük takım macerası olacaktır. Alonso ve Button'ın emekli olma konusunda acelesi olmayacakları kesin gibi, yayalım.

Sanırım veteranlar için bu kadar sallama yeter. Gridin en yaşlılarının Raikkonen ve Button olacak olması da ayrı bir gariplik bizim açımızdan. Son yılların, belki de F1 tarihinin en genç gridinin göründüğü kadar pozitif bir şey olmaması da muhtemel. İkinci yazıda bu genç pilotların durumunu ele alacağız. Ve alt ve orta sıra takımların. Görüşmek üzere.


23 Ekim 2013 Çarşamba

Dr. Helmut Marko Neden Haklı ?

Daniil Kyvat'ın Toro Rosso'nun ikinci koltuğuna oturmasıyla Red Bull yine herkesi şaşırtmaya başardı. Da Costa veya Carlos Sainz Jr. konuşulurken Rus pilot Daniil Kyvat'ın koltuğu kapmasını sanırım kimse beklemiyordu. Peki Toro Rosso neden bu kararı aldı, biz de buna bakalım.







Öncelikle Toro Rosso takımının varlık sebebine değinelim. Herkesin bildiği gibi Toro Rosso Red Bull'a genç pilot yetiştirmek için kurulan bir takım. Lükse gel. Aslında Toro Rosso'nun varlık sebebi bile Red Bull'un F1'deki başarısını açıklıyor. Toro Rosso iki yıl önce de Algersuari ve Buemi'yi takımdan aniden kovarak Ricciardo ve Vergne'i koltuğa oturtmuştu. Şaşkınlığın bir nedeni de Algersuari ve Buemi'nin devam edeceği şeklinde haberlerin olmasıydı. Açıkçası Kyvat'ın şoku öncekini geçti.

Algersuari ve Buemi, biri 2009'un başından biri de ortasından beridir takımdaydı ve 2.5 yıldır birbirlerine net üstünlük sağlayamadı. Yani ikisinden de yeni bir Vettel olmayacağı belli olmuştu. Toro Rosso da yeni Vettel'ler yetiştirmek için kurulan bir takım olarak diğer adaylar Ricciardo ve Vergne'e bakmayı tercih etti. O gün herkesi şoke etse de bugün birçok kişi o radikal kararın ne kadar doğru anlamıştır sanırım. Ricciardo yeni Vettel adayı olarak üst takıma transfer oldu.

Toro Rosso'nun 2014'deki ikinci koltuğu için düşünürken aslında bu takımın gridde takımın olmasının o kadar da gerekli olmadığını düşünmedik değil. Birçok pilot harıl harıl koltuk ararken Helmut Marko koltuğa oturtacak adam bulamadı.

Antonio Felix da Costa geçen yıl Formula Renault 3.5'a geç katıldı. İlk yarışlarda gerilerde kalarak pek iyi başlayamasa da son 7 yarışta 6 podyum, 4 galibiyet bir de 4.'lüğü vardı. Abu Dhabi testlerine katıldıktan sonra Toro Rosso'nun yeni adayı olmasına kesin gözle bakıyorlardı. Aslında bu yıla da fena başlamadı. Monza bir 3.'lük ve galibiyetle başladı sezona. Aslında sene başı da en büyük şampiyon adayıydı. Monza'daki sonuçlar Da Costa'nın en büyük rakibinin McLaren programındaki Magnussen ve Vandoorne olacağını gösterdi.



Da Costa, Magnussen ve Vandoorne




Da Costa'nın şampiyon olamasa bile gerçekçi bir üçüncülüğü bile Toro Rosso koltuğuna yetebilirdi. İlk yarıştan sonra çok fazla gelgit yaşayan Portekizli iki birincilik daha alsa bile şampiyonayı 172 puanla üçüncü bitirdi. Yani Magnussen'in 102 puan gerisinde. Üstelik Danimarkalının ihracı sonucu bir galibiyet de fazladan aldı Da Costa. 17 yarışlık bir şampiyonada Magnussen'in bir ihracına rağmen 4 yarışlık farkla geride kalmak büyük bir soru işareti oldu Doktor Marko için. Sonuçta Da Costa Magnussen'leri yenmek için yetiştiriliyor.

FR 3.5'un son yarışı hafta sonu Katalunya'da yapıldı. McLaren'in Magnussen'i Japonya'ya kadar götürmesi, hafta içi sürekli onun hakkında haberler çıkması Danimarkalı'yı gevşetir mi diye düşünürken o tam tersi bir şekilde antrenmanlar, sıralamalar, yarışların hepsinde birinci olarak şampiyonayı rahat şekilde kazandı. Bir anlamda Magnussen'in baskınlığı da Da Costa'nın sonunu getirdi. Da Costa Hungaroring ve Fransa'nın ilk yarışında galibiyet ve ikinci yarışında da podyumda olmasıyla umutlanmıştı. Geçen hafta bu saatte Da Costa muhtemelen bir adım öndeydi fakat son iki performansı soru işaretlerini tekrar çoğaltmaya yetti muhtemelen Toro Rosso kampında.

Da Costa Torro Rosso koltuğuna otursaydı ne olacaktı peki ? Bunun aslında başka bir anlamı da var Red Bull akademisi için. Da Costa'nın o koltuğa oturması hak edenin değil de sırası gelenin Toro Rosso'ya geçeceği gibi bir algı oluşturabilirdi. Da Costa başarılı olduğu için değil de akademideki en yüksek seviyede yarışan genç pilot olarak o koltuğa oturacaktı.

Peki Carlos Sainz Jr. niye olmadı diye soranlar olabilir. Ünlü ralli pilotunun oğlu Alonso-Red Bull dedikodularında gündeme gelse de aslında o kadar ciddi bir aday değildi koltuk için. Bu seneki sonuçlarıyla koltuğa oturması çok zordu. 2013'de GP3 ve FR 3.5'da mücadele etti, iki seride de elle tutulur sonuçları yok, dediğimiz gibi ciddi bir aday değildi, sadece popüler bir isim şu an. Seneye FR3.5 ya da GP2'de tam sezon yarışsa daha iyi olur, çünkü bu serilere sene ortasında girip uyum sağlamak ve başarı kazanmak daha zor.



Da Costa ve Carlos Sainz Jr. iyi arkadaş




Daniil Kyvat'a gelirsek. Rus pilotun kariyerine bakınca bu çocuktan adam olabilir diyorsunuz. Geçen yıl Eurocup FR 2.0'da Vandoorne ile güzel bir çekişmeye girmiş ve şampiyonluğu Belçikalı'ya kaptırmış. 2013'de şu an GP3'de ikinci sırada ve Ferrari Akademisi'nden Marciello ve Rosenqvist'in domine ettiği F3'e ise misafir sürücü olarak katıldı. F3'de 21 yarışa katılmış, 1 galibiyeti ama 5 polü var. Son iki yarışı kalan GP3'de ise lider Facu Regalia'nın 7 puan gerisinde. 94 doğumlu bir pilot olarak başarılı bir kariyeri var. Genellikle kendinden büyük ve daha tecrübeli isimlerle mücadele etmiş, Vandoorne 92, Regalia 91 doğumlu. Üstelik Regalia'nın seride üçüncü yılı. Kyvat'ın özetle GP3/FR 2.0/F3 seviyesinde yaptığı işler önemli. Rus pilotun 2014'deki Sochi yarışı için de takıma katıldığını söyleyenler de var bu arada. Hem Rusya Gp'nin hem de Rus patronların karar verme sürecinde asıl etkenler değil de yan etkenlerden biri olması muhtemel. Yani sırf bunlar için Kyvat koltuğu kaptı demek biraz acımasızlık olur.

Marko'nun da kabul ettiği gibi Kyvat bir risk. Çünkü kendini FR 3.5 veya GP2'de kanıtlamamış bir pilot. Rus sponsorlar, 2014'de Sochi yarışı falan filan derken Toro Rosso koltuğunun satılık olduğuna kadar geldi eleştiriler. Belirttiğimiz gibi millet koltuk ararken Marko gerçekten F1'e geçecek birini bulamadı akademiden. Bi ara acaba akademi dışına çıkarlar mı diye düşündük. Zaten Vandoorne'a getirilen teklif bunun apaçık kanıtıydı. Da Costa'yı yeterli görmediklerinin de. O teklif de aslında çok ilginç ama şimdilik konumuz değil.

2014'de Felix da Costa ve Carlos Sainz Jr'ın FR 3.5'da yarışması muhtemel. Özellikle Da Costa'nın son şansı olabilir. Şöyle bir baktığımızda Vergne'in de. Sonuçta Ricciardo'ya yenilmiş bir pilot. Takım onu puan olarak net bir şekilde yenilmediği için takımda tuttu sanki. Pazar günleri biraz kurnaz pilotlardan. Yoksa tek turda Avustralyalı'nın çok gerisinde kaldı. Kendisinde Vettel'in tek tur yeteneği yok gibi görünüyor ama Button veya Alonso kumaşı olabilir. Bunun olduğunu kanıtlamak zorunda. Seneye hatasız sürmesi gerekiyor yani. Çünkü en ufak hatasında akademiden birine yerini bırakabilir.





Toro Rosso'nun 2014 sürücülerine bakarsak iki pilotun da tam anlamıyla orada olmayı hak etmediklerini söyleyebiliriz. En azından Red Bull kanunlarına göre. İşte bu yüzden acaba Toro Rosso gereksiz mi diye sorduk. Sauber gibi Ferrari ile iyi ilişkileri olan takımı tercih ederdik. Ya da en iyisi Force India.

Seneye daha çok Red Bull'a benzeyecek Toro Rosso hızlanabilir. 2008 gibi olmasa da bir kıpırdanma görebiliriz. İki Red Bull takımında da daha genç pilotlara zaman tanınacak. Ricciardo ve Kyvat bekleneni verirse belki 2016'da Red Bull'da beraber bile yarışabilirler..



13 Ekim 2013 Pazar

Bir Galibiyetin Anatomisi - 2013 Japonya GP

4 yarış sonra Vettel'in ilk turu lider bitirmediği ilk yarışı izledik. Her ne kadar sonu farklı bitmese de. Yarış çok heyecanlı geçmese de taktik savaşlarına sahne oldu, biz de Vettel'in nerede kazandığına ve Grosjean ve Webber'in nerede kaybettiğine bakalım.

Grosjean'ın liderliği almasından sonra ilk stint sakin geçti. Webber 11, Grosjean 12 ve Vettel 14. turda ilk pitini yaptı. Grosjean Webber'den atak yemedi fakat farkı da çok fazla açamadı bu zamana kadar. Zaten ilk turlarda öndeki pilot farkı açamıyorsa arkadaki ondan daha hızlı demek zor değil. Lotus orta sertlerle fena değilken sert lastikle Red Bull'un temposuna ayak uyduramadı. Bugün Grosjean'ın yarışı kaybetmesindenki en büyük ve birinci etken buydu.


Box this lap !




























kinci stintte Mark 2 sn civarında dolaşırken pite girmeden önceki 4 tur içinde 1.5 sn fark kapatarak Lotus'un 0.8 sn arkasına kadar geldi ve pite daldı. Bu noktada hepimiz trend acaba 3 pite mi dönüyor diye sormaya başladık. 2 numaralı araç pite 25. tur geldi. Sadece 14 turluk bir sert lastik stintiydi. Yarışın başında full depoyla 11 turun ardından, daha sert lastikle 14 turluk stint çok akıllıca değildi. Aslında şu karşılaştırmadan bile biraz zorlama duruyor 3 pit taktiği.

Gelelim en çok şaşırdığımız ve belki de birçok kimsenin gözden kaçırdığı noktaya. 20 turun ardından 5 sn civarında dolaşan Vettel ve Grosjean farkı ilk birkaç tur ortalama 0.4 sn azalırken, sonrasında Vettel'in Webber'in önünde çekildiğinde iyice vites yükseltmesiyle ortalama 0.6 sn azaralarak 27. turda 1.3 sn'ye kadar düştü. Vettel'in gaza iyice yüklenmesi de Webber'in pite girmeden bir tur öncesinde başlıyor. Öyle ki Vettel 23. turda birden farkı 0.8 sn indiriyor. Ardından 0.7 ve bir 0.7 sn daha. Ortalama 0.6 sn olmasının nedeni de bi ara tur bindirirken zaman kaybetmesi. Webber'in 3 piti tartışmaları bir yana Vettel'in yarışı kazanmasında Webber'le aynı takımda olmasının etkisi de inkar edilemez, Vettel cephesinin Webber'in ne yapacağını bilmesi onlara yardım etti.

Daha en şaşırtıcı yere gelmedik. 29. turda Grosjean'ı da içeri soktuktan sonra Vet, Web, Gro sıralaması oluştu. Grosjean'ın temiz lastikleri taktığı söylendi. Pitten çıktıktan sonra Grosjean'ın Vettel'le farkı 20.9 sn idi. 30. turdu. Vettel ise 37. tur içeri geldi. Girmeden bir tur önceki farkı ise, 36. tur, 19.5 sn. 6 turda sadece 1.4 sn kapatabildi Grosjean. Hem de temiz lastiklerle hem de gridin en iyi lastik koruyan aracıyla. Vettel'in 15 tur daha eski lastikle yaptıklarına bakınca boşa heyecanlanmışız biz dedim. Webber'in piti ve Vettel'in piti arasındaki sürede Lotus garajında olmak istemezdim. Galibiyet için savaşırken 2.'liğin bile gideceğini o an anlamıştır Lotus elemanları. Bir yanda yeni lastiklerle hızlı ve taktik değiştiren Webber, bir yandan aniden hızlanan Vettel.






























Vettel 37. tur pite giriyor. Yani 12 tur temiz lastikleri var Webber'e göre. Grosjean'ı zaten geçecek. Zorlanmadı da. 13 tur kala Webber'le fark 14.5 sn. Kesinlikle riske girmeye değer. Fakat Red Bull kampı bu riske girmiyor ve Avustralyalı'yı içeri alıyor. O noktadan sonra da Webber Grosjean'ı erken geçse bile Vettel'e yetişemezdi diye düşünüyordum ki işin aslı öyle değilmiş. Webber pitten sonra 2 turda 2.8 sn fark kapatmış Vettel'e göre. Fakat 8 numaralı Fransızın arkasında fazla kalınca galibiyet şansı kalmadı.

Öndeki üçlünün dışında diğerleri kafalarına göre takıldılar. Geçiş, bol bol ceza falan vardı. Hulkenberg bu sefer direnemedi, Gutierrez'le beraber 6-7 oldular. Rosberg 8, Button 9 ve Massa 10. Genel bir yarış değerlendirmesi değil de galibiyet mücadelesine odaklandık, bugünlük kusura bakmayın. Dumanlı Hindistan GP'de görüşmek üzre..


Birkaç Gereksiz İstatistik

  • Hulkenberg 4 yarıştır üst üste puan alıyor.
  • Gutierrez 2013'ün puan alan ilk çaylak pilotu oldu.
  • Webber takım arkadaşı Vettel'i sıralamalarda ilk defa geçmeyi başardı.
  • Vettel Suzuka'da yarıştığı 5 yarışın 4'ünü kazandı, 1'inde 3. oldu.
  • Ferrari Suzuka'da kazanamama serisini 9 yıla çıkardı.
  • 12 yıl sonra ilk defa Japonya Gp'de bir Japon pilot yarışmadı



Hafta Sonu Boyunca Top 3

1. Romain Grosjean
2. Nico Hulkenberg
3. Esteban Gutierrez

12 Ekim 2013 Cumartesi

2013'de Takım İçi Rekabetler

İşlerin fazlasıyla sıkıcı hale geldiği 2013 sezonunda biz de başka şeyleri kafaya takmaya başladık. Aslında pilotların sıralama performansları hep kafaya takmışızdır. f1fanatic.com.uk'un şu haberindeki muhteşem verilerinden sonra bize de yazmak kaldı. Bakalım bu sene kim neler yapmış cumartesi günleri.
























Bu yıl rakiplerini bütün sıralama turlarında geçen bir tek Vettel var. Ama yazıda pek Vettel'e
odaklanmayacaz. Vettel'in bu seneki başarısı ve Webber'e karşı üstünlüğü hakkında çok şey yazıldı ve çok iyi bir örnek değil artık takım arkadaşlarını kıyaslamak için. Vettel'den sonra takım arkadaşlarını 13'e 1 geçen Hulkenberg ve Bianchi var. Ardından Vergne'i 10'a 4 geçen D. Ricciardo var.



























Zaten bu yılın sıralama kahramanları da Hulkenberg ve Ricciardo gibi duruyor. Sürekli orta grupta hem takım arkadaşlarına göre hem de kendilerinden daha hızlı araçlara göre çok iyi iş çıkartıyorlar. Zaten Ricciardo RBR'a gideceği gündeme geldiğinde bile Vergne'den daha az puana sahipti. Avustralyalı iki yılda çıktıkları toplam 34 yarışın 27'sinde Vergne'den önde başladı. Hulkenberg ve Bianchi'ye denilecek çok bir şey yok cidden, rakiplerine net üstünlük sağladılar. Yine de çok rekabetçi takım arkadaşlarına sahip olmadıklarını söylemek gerek. Özellikle Chilton Bianchi'ye yakın turlar atmaya başladı ama bir türlü Fransız pilotu geçemedi. 

Net şekilde önde olan pilotlardan sonra takım içinde 9-5 önde olan Hamilton, Alonso, Raikkonen ve C. Pic var. Bunların içinde de Hamilton'ın yeni geldiği takımda Rosberg'e üstünlük kurması çok değerli. Raikkonen de ikinci yılında net üstünlük kurmuşken Grosjean son yarışlarda Fin pilotu geçmeye başladı. Sezon sonuna kadar aralarındaki rekabet önemli olacak. Ferrari'nin lider pilotu Alonso Massa'yı geçse de eleştiriler bu sene baya bi arttı. Üstelik takım İspanyol'un başarısına odaklanmışken. Pic'in de F1'de ikinci yılında çaylak takım arkadaşına karşı üstünlüğü de çok manalı değil. Belki 10 falan olsaydı...



























En önemli rakiplerini 8-6 geçen ise üç isim var ; Button, Sutil ve Bottas. Formula 1'in en tecrübeli ismi ve dünya şampiyonu Button'ın takımda 4. yılını geçiriyorken daha F1'de 3. yılını geçiren Perez'i sadece 2 yarış farkla geçmesi de onun adına hiç iyi işaret değil. Tam tersi Meksikalı için de iyiye işaret. Her ne kadar pazar günleri işler çok yolunda gitmese de. Sutil ve Bottas'ın sıralama hızları ise takdire şayan. Sutil tecrübeli bir pilot olsa da takımdan bir yıl uzak kaldı ve o süreçte muhtemelen Di Resta takımla daha fazla kaynaştı. İskoç pilot 2011 ve 2012 yılında olduğu gibi sezona çok iyi girip ikinci yarıda takım arkadaşlarının net bir şekilde gerisinde kalıyor. Şu anda da dip noktasında. Bakalım burdan çıkabilecek mi ? Neyse, Bottas'a gelirsek sık sık motivasyon eksikliği yaşadığını söyleyen Maldonado'ya karşı oldukça iyi bir sene çıkarıyor. Üstelik Kanada'da 3. cebin sahibiydi. Williams'ın onunla uzun bir sözleşme imzalaması çok iyi olabilir.





Sanırım cumartesileri daha iyilerden bahsederken daha kötülerden de arada bahsetmiş olduk. Galiptir bu yolda mağlup diyebileceğimiz isimler ise Perez, Massa ve belki Van Dar Garde. Sadece sayılara değil de genel tabloya bakarsak en kötü iş çıkaranlar ; Di Resta, Maldonado ve Chilton. Özellikle F1'de en 'yeri yok' diyebileceğimiz isim muhtemelen Max Chilton'dır. Yıllardır GP2'de elle tutulur bir başarısı yokken geldiği Marussia'da kendisi gibi çaylak Bianchi'ye karşı resmen ezildi. Daha yeni gelecek sene için endişelenmiyorum dedi. Hulkenberg, Massa gibi isimlerin koltuğu garanti değilken Chilton pek endişelenmiyor.

Tur derecelerine bakarsak Ricciardo takım arkadaşına göre en hızlı isim. Tam ortalama 1.3 sn daha hızlı Vergne'den. Ardından 0.844 sn ile Hulkenberg geliyor. Hulk'tan sonra Bianchi, Sutil, Vettel ve Button geliyor. Tur dereceleri arasında ise seans farkı yok, yani takım arkadaşı Q2'de elenen bir pilotun da Q2 derecesi baz alınıyor. Özellikle Ricciardo'nun farkı çok yüksek geldi, umarım bir hata yapmamışlardır.

Serhan Acar'ın yayınlarda sık sık bahsettiği lastik konusu da bu tabloya baya etki etti. Özellikle Raikkonen ve Pic yeni lastiklerden sonra sarsıldılar. Kimi yeni lastiklerden şikayetçi, onun tarzı olmadığını söyleniyor. Zaten fin pilot döndüğünden beri müthiş istikrarı ve yarışlarda tuttuğunu kopartması bir yana cumartesileri 2005-2007'deki ölümcül hızı yok. Aynı şekilde Alonso'da da. Takım arkadaşlarından hızlı olabilirler fakat Hamilton veya Hulkenberg gibi kendilerininkinden daha hızlı araçları geçti diyemiyorsunuz. Gelecek seneki mücadele bu yönden de önemli olacak, kim daha hızlı görebiliriz. Button da keza öyle. Bazen şampiyon gibi sürüyor, bazen de araç neyse o. Ahh şu RB9'u Trulli'ye vereceklerdi ki..

Lastiklerin değişmesi aslında sezonu da tam anlamıyla değiştirdi. Her ne kadar Red Bull lastikleri anlamaya başladıysa da son yarışlarda bu kadar baskın olamayabilirlerdi. Anladık ki lastikler yüzünden yavaşız dedikleri doğruymuş. Hatırlayalım, Vettel Çin'de hızlı tur bile atamamıştı Q3'de. Lastikler 2012'ye dönünde aradaki aero farkları da ortaya çıktı. Pat Fry geçen yıl aerodinamik olarak 3-6 ay gerideyiz demişti. Muhtemelen RBR bu farkı korudu 2013'de de. Aero olarak Red Bull'a yakın tek takım, belki daha önde olan McLaren de girdiği farklı yollarda kaybolunca Red Bull'u durduracak takım kalmadı.




























2013'ün bitmesine 5 yarış kala tablo böyle. Her zamanki gibi takım içi rekabetler önemli, belki şampiyonadaki durumunuzdan bile. F1'in belki de ilk kuralı, önce takım arkadaşını yeneceksin. Bu yüzden her zaman ölümüne mücadeleler olur. Mesela Vergne. Belki Ricciardo karşındaki mağlubiyeti bütün kariyerinde önüne çıkacak, belki de kariyerinin erkenden bitmesine yol açacak. Biz de artık sene sonunda yazının devamı şekilde ikinci bir yazı yazabiliriz. Son yarışlarda önerimiz Force India ve Williams'daki takım içi rekabete dikkat etmeniz, zaten ön taraftakiler gözden kaçmıyor..


14 Yarışlık Pek Subjektif Sıralama Top 5'i

1. Daniel Ricciardo
2. Sebastian Vettel
3. Jules Bianchi
4. Lewis Hamilton
5. Nico Hulkenberg


Not : Yazıda Japonya GP'den önceki yarışlar dikkate alınmıştır.

5 Ekim 2013 Cumartesi

Mütevazi Bir Büyük Tur : Vuelta a España 2013

Vincenzo Nibali eğer turu kazansaydı yazının başlığı da kötünün iyisi türünden bir şeyler olacaktı. İyi ki de olmadı. Ne tarafından bakarsan bak ilginç geçen turu Chris Horner kazandı. Biz de turun genel bir fotoğrafını çekelim dedik.







Vuelta yönetimi 'tutan' dağlık etaplar sonrası bu sene 13 zirve finişiyle rekor kırdı galiba. Öyle ki
dümdüz etapların sonuna bile birkaç km'lik yokuş koyarak etapları farklı hale getirmişler. Zaten sprinterlerin gelmeme nedeni de bu. Yine de turun şöhretleri baya fazlaydı, Giro'dan daha iyiydi en azından. Nibali, Rodriguez, Valverde, Mollema, Ten Dam, Sanchez, Basso, Anton, Scarponi, Horner, Roche, Cancellara, T. Martin, T. Pinout, Uran, Henao.. Bunda Tour için Giro'ya katılmayıp, Tour'da gazı alıp Vuelta'ya gelenlerin etkisi çoktu. Zaten başta Kreuziger olmak üzere Belkin'liler falan patladı.

Daha ilk etaptan Astana etabı kazanarak kırmızı mayonun en büyük adayı olduklarını göstermişlerdi. Astana da diğer GK takımı Sky gibi takım zamana karşıda gayet iyiler, Giro'da da beklenenden iyiydiler. Takım zamana karşıdan sonra Roche, Horner ve Moreno'nun etap galibiyetleri birer hoş seda olarak kalacak zannettik ama öyle olmadı. Roche ve Horner hayatlarının en iyi büyük turunu geçirdiler. GK açısından olmasa da Daniel Moreno da iki etap ve kırmızı mayoyla tip yaptı. Moreno geçen sene bile domestik olarak geldiğinde 5. olarak birçok takım liderini geçmeyi başarmıştı. Sürekli Purito nereye, o oraya. Muhtemelen seneye Purito'nun arkasında Giro, Vuelta yapacaktır. En azından bir büyük turda takım liderliği yapsa fena olmaz. Zaten insanların bu merakı hissedilmiş olacak ki kazandığı bir etap sonrası neden GK adayı olmuyorsun diye sorulunca, Moreno Purito'ya yardım etmekten memnunum dedi. Gerçekten alkışlanacak bir duruş Moreno'dan.







Sprinterler ilk etabını Michael Matthews ile 5. etapta alırken 2013 Vuelta'nın Horner ile en çok hatırlanacak olayı 6. etapta yaşandı. Tony Martin'in tek kişilik kaçışı son 20 km'de yakalanacak gibi görünürken pelotonun gevşemesi ve Martin'in bitmeyen enerjisiyle son 10 km'ye kadar taşındı. Zaten bu seneki Vuelta'da tam anlamıyla bir sprint takımı yoktu, belki Orica. Önde belirli çalışma olmayınca bazen çok ilginç finişler gördük. Tony Martin'in muhteşeme sürüşü de buna eklenince yıllarca unutulmayacak bir anı yaşadık. Pelotondan tek tük kaçışlar da eklenince Martin son km'ye lider olarak girdi. Hem sprintlerin hızı hem de Cancellara'nın da atağıyla son 30 m'de yakalandı Martin. Galiba izlediğim en dramatik finişti. Etabı Saxo Tinkoff'un Danimarkalısı Michael Morkov kazandı. Etap sonunda Spartacus'e baya tepki vardı twitter'da. 7. etabı Eneco şampiyonu formdaki Stybar kazanırken, 8. etabı Leopold König aldı. 9. etapta kırmızı mayo tekrardan Moreno'ya giderken İspanyol ikinci etabını aldı. Asıl GK savaşı sanki 10. etapta başladı. O etapta Horner'in atağı insanları şaşırtsa da yayında Sarper Günsal'ın dediği gibi birçok kişi Nibali'nin Horner'ı bir ara alt edeceğini düşünüyordu. Yeter ki diğer rakiplerini durdurabilsin.







Aslında Nibali'nin dalgalı performansı onun kesinlikle Giro'daki kadar formda olmadığını gösteriyordu. Ne fiziksel ne de zihinsel olarak. Yoksa Fransa yorgunu İspanyollarla veteranları N.Ş.A'da geçmesi gerekiyordu. Zamana karşıda Horner'a attığı fark da olmasa çok önceden kırmızı mayoyu kaybedebilirdi. Bütün bunları değerlendirirken Horner'ın üstün performansını gözardı etmek de ayıp olur. Cadel'e yaşlandı derken ondan 4-5 yaş büyük birisi büyük tur kazandı, üstelik 13 zirve finişli bir büyük turu.

GK haricinde Argos'un 22 yaşındaki Warren Barguil'in iki etap kazanması, 24 yaşında Daniele Ratto'nun herkesin kırıp döküldüğü yağmurlu 14. etabı kazanması da hatırlanacaklar arasına girdi. Bisikletin güzelliklerinden birisi de bu, aynı anda GK savaşı yaşanırken diğer yandan genç bir bisikletçi hayatının en önemli anını yaşıyo. Tur böyle güzel güzel giderken son zamanların en iyi Basso'nun abondane olması çok üzdü herkesi. Turu kazanamasa bile podyum yapabilirdi.







Sky'sız bi büyük tur izlemek de kötü olmadı açıkçası. Biraz da kendi takıntılarına kurban gittiler, takımın lideri Uran olmalıydı. Yine de Kiryienka ile bir etap almayı başardılar. Turun büyük kaybedenleri olmasa da kazananları çok oldu. Özellikle de Thibaut Pinot. Fransa'daki büyük hayal kırıklığının ardından buradaki 7.'lik çok iyi gelmiştir Fransız'a. Birçok etapta GK adaylarına son noktaya kadar direnmeyi başardı. Şartlar biraz daha lehine gelişseydi 5. de olabilirdi. Pinot gibi isimlerin takım dezavantajını da unutmamak gerek. Mesela Saxo-Tinkoff Fransa'da Froome'a karşı zaman kazandıktan sonra, burda  da Pozzovivo ve Pinot'a karşı zaman kazanarak Roche'u rahatlattılar. Yine Majka son hafta podyum için savaşanların bile düzgün domestiği yokken Roche'a yardım ediyordu. Horner'ın da takımdan güçlü bir destek gelmediğini söylemek lazım. Katusha ve Movistar da fena değildi.







Vuelta bisiklet dünyasında algılandığı gibi mütevazi ve sessiz geçti aslında. Yine zaman farkları olarak Tour ve Giro'ya göre çok daha heyecanlıydı. Özellikle Pireneler olmak üzere geçen seneki seyirci kesinlikle yoktu. Bir şeyler eksikti sanki. Bazı günler bir haftalık tur havasını da hissettik. Tarihin en yaşlı büyük tur kazananı, Martin'in efsane kaçışı, Nibali'nin 20. etaptaki atakları derken turu bitirdik. Nibali de 2008'de Contador'un Giro-Vuelta dublesinden sonra, dubleye en çok yaklaşan isim oldu. Köprünün altında akacak çok suyun olmasına rağmen 2014'de kariyerleri, sürüş stilleri ve her şeyiyle birbirine benzemeye başlayan Valverde ve Rodriguez'in çekişmesini izlemek sürpriz olmaz, yakışır. 2014 Ağustos sonu görüşmek üzere...







1 Ekim 2013 Salı

Alt Seriler ve Kevın Magnısın

2013 yılı McLaren için felaket ötesi başladı, öyle de devam etti. Formula 1'e Lewis Hamilton'u armağan eden takımın genç sürücü programı ise takım pistte zor anlar yaşarken adeta şaha kalktı. Geçen sene de dikkatleri üzerine çeken ve Abu Dhabi'deki genç sürücü testlerine katılan Kevin Magnussen ile geçen yılın Eurocup Formula Renault 2.0'u kazanan Stoffel Vandoorne Formula Renault 3.5'a bu yıl damga vurdular. Biz de bu vesileyle hem bu iki sürücüyü hem de genç sürücülerle, alt ve destek serileriyle ilgili konuşalım dedik.





Kevin Magnussen'den başlayalım öncelikle. Danimarkalı eski F1 pilotu Jan Magnussen'in oğlu. Jan Magnussen birçoklarına göre F1'in kaybolup giden önemli yeteneklerinden. Kevin de Formula Ford Danimarka'yı kazanarak kariyerine başlamış. Ülke dışına çıktıktan sonra şampiyonalar kazanamasa da hep ilk üçte yer alabilmiş. Daha da önemlisi bir seride ikinci yıl kalmamış, sürekli diğer serilere atlamış. 2009'da Eurocup 2.0'da ikincilik, 2010'da Almanya F3'de üçüncülük, 2011'de British F3'de ikincilik ve son iki yıldır Formula Renault 3.5'da. Bu bilgileri unutmayın, birazdan işe yarayacak.


Magnussen'lerin büyüğü


Stoffel Vandoorne da Magnussen gibi 92 doğumlu. 2010'da F4 Eurocup 1.6 kazanarak Eurocup 2'ye geçmiş, ilk sezon 5. olmuş, geçen yılda şampiyonayı kazanarak Reno 3.5'a transfer olmuş. Zaten bu şubatta McLaren programına katıldı. Eurocup Formula Renault 2.0 da Formula Renault 3.5 gibi aynı pistlerde dolanıyor Renault Dünya Serisi takviminde. Yani aynı havayı soluyorlar. Bir bakıma bu serinin GP3'ü. Belirtmeden geçmeyelim, Renault'un alt serilere inanılmaz bir desteği var, Fia dua etsin de Renault desteğini çekmesin. Renault Dünya Serisi içinde Eurocup Megane Trophy ve Eurocup Clio serileri de var, bir hafta sonunda dört serinin ikişer yarışları oluyor. Oldukça yoğun bir program ve aralarda da Red Bull F1 araçlarından biriyle ve Renault araçlarıyla gösteriler de oluyor. Unutmadan biletler bedava, belki yolunuz düşer. Belki Türkiye'ye gelir.

Stoffel Vandoorne / Hungaroring


Şimdi, alt serilerle ilgili 2013'den önce çok fazla ilgilenmediğimizi şerhini koyup önemli noktalara gelelim. Öncelikle bir pilotun kaç yaşında hangi seride yarıştığı çok önemli. Kendinden 2 veya 3 yaş büyüklerle kapışan bir gençten şampiyonluk beklemememiz lazım. Diğer önemli faktör de seride kaçıncı yılını geçirdiği. İlk senesinde pek ortalarda görünmeyen bir genç pilot ikinci yıl aynı serinin tozunu attırabilir. Bu iki faktörün etkisini Lewis Hamilton'ın kariyeri üzerinden çok güzel bir örnekle anlatabiliriz. 85'li Hamilton 2004'de F3 serisini beşinci bitirmiş, ilk iki sıradaki isimler 82'li Jamie Green ve Alexandre Premat. Üstelik Green domine etmiş seriyi. O yılın 4.'sü de 85'li Rosberg. Yalnız Rosberg'in de serideki ikinci yılıymış. Hamilton'un başarısı daha net anlaşılıyor. Zaten Hamilton 2005 yılında seriyi 20 yarışta 13 pol, 15 galibiyet alıyor ve bize de diyecek bir şey kalmıyor. 2005'in ikincisi Sutil, Di Grassi 3, Vettel 5, Van der Garde 9, Di Resta 10. Şu an anlamsız görünebilir ama Hamilton Vettel'den 2 yaş büyük.





Lewis Hamilton'ın kariyeri



Bütün bu seriler, yapılan onlarca yarış şu an bizim için sadece istatistik. Bilmediğimiz birçok faktör olabilir. Pilotların çoğu sırf yarışmak için başka ülkelere gidiyorlar. Yeni bir ortam, yeni arkadaşlar, yeni takımlar. 18-19 yaşında hayallerinin peşinde giden bir pilot ister istemez mental olarak çok da güçlü olmuyor. Yanlarında onları zor durumda destek olacak birileri bile olmayabilir. Bazen sayılar yeterli olmayabilir alt serilerdeki pilotların başarısını ölçmek için.


Nico Hulkenberg'in kariyeri



Avrupa F3 serisine geri dönersek, 2006'da Di Resta'nın şu meşhur Vettel'i geçtiğim diye anlattığı sezondu. Vettel'in Formula 1'e girerken ne Hamilton ne de Hulkenberg kadar kariyeri vardı. Hatta kendi ülkesinde düzenlenen Formula BMW dışında şampiyonluğu yok. Bugün ise 4. F1 şampiyonluğuna ulaşmak üzere. Genç pilotları değerlendirmek için bu seriler hayati fakat Vettel gibi örnekler de olabiliyor. Vettel'in Red Bull Akademisi'nde olması da önemli bir avantajıydı. Büyük takımların genç sürücü programlarına girmek pilotları en azından kafaca daha hızlı gelişmelerini sağlayabilir.



Sebastian Vettel'in kariyeri



McLaren programı da Hamilton sonucunu verdikten sonra boş durmamış. Genç sürücü programının iki elemanı Red Bull'un Portekizli'si Antonio Felix Da Costa'yı mağlup etmeyi başardı. Da Costa da sezon genelinde bekleneni veremese de son yarışlarda toparlanmayı başardı, muhtemelen seneye Toro Rosso'da olacaktır. McLaren de 2006'da Hamilton'ın GP2 zaferinden sonra şampiyonu direk F1'e süperlisans kazandıran diğer seri FR 3.5'da bir pilotu şampiyon olacak. Zaten Magnussen Silverstone testlerinden sonra süperlisansa yetecek kadar km. yapmıştı. Süperlisans denince akla gelen diğer isim de 18 yaşındaki Sergey Sirotkin. Rus pilot yaşına göre fena iş çıkartmıyor, aslında bir sene daha seride kalsa hem biraz daha olgun olabilir hem de yetenekleri hakkında daha fazla fikir sahibi olabilirdik. Rus patronları ve babası sırf Sochi için koltuğu zorluyorlar fakat pilotun kariyeri için bu hamle hiç iyi olmayabilir. F1'e yanlış veya erken zamanda girip kaybolan birçok yetenek var, kendileri bilirler, Sirotkin ileride kaybolup giderse üzülenlerin sayısı bir elin parmağını geçmez. Eğer Sirotkin beklentileri karşılarsa duruşuyla yeni Raikkonen de olabilir. Tavırları, hareketleri falan çok soğuktu Hungaroring podyumunda.

FR 3.5'da şu ana kadar 15 yarış yapıldı. Artık son iki yarış Katalunya'da. Geçen sene büyük bir heyecan vardı Sam Bird, Jules Bianchi ve Robin Frijns arasında. Frijns çok tartışmalı bir şekilde şampiyonayı kazandı. Son yarışta Bianchi'ye geçilen Hollandalı Magnussen'e de geçilmemek için savunma yaparken ilginç bir şekilde Bianchi'yi biçti, kendi de yarış dışı kaldı. Hemen akıllara Senna ve Schumacher'in yaşadıkları gelmiştir. 91'li Frijns'ın kendinden daha tecrübeli 89'lu Bianchi ve 87'li Bird'e karşı şampiyonluğu çok değerliydi. O da yarıştığı bütün serilerde Hamilton ve Hulkenberg gibi şampiyon olmuş bi pilot ; 2010 Formula BMW Europe, 20111 Eurocup Formula Renault 2.0, 2012 Formula Renault 3.5. 2012'in üçüncüsü, bu yılın GP2'de şampiyonluk adayı Sam Bird'ün başarısı da biraz da yaşından dolayı anlamsız. 26 yaş bu seriler için fazla.

Bianchi, Frijns, Bird


Magnussen de 2012'de yukarıdakilerin ilk üçte bitirdiği seriyi 7. tamamlamış. Frijns'ın 4 polü varken, Magnussen 3 pol almış. Yarış dışı kalmadığı yarışlarda baya iyi sonuçlar almış. Bu sene ise 15 yarışta 6 polü var. İki yarışta da yağmurdan dolayı zaman turu yapamadı. Seriyi tam anlamıyla domine etti Kevin Magnussen. Üstelik hem geçen yıl geçildiği pilotları geçti, hem de kendisi gibi birçok pilot seride ikinci yılını geçiriyor. Bir ara şampiyonada Vandoorne'un 3 puan gerisine düşse de -tam da Silverstone testlerinden önceydi fakat McLaren acele bir karar vermedi- toparlanmasını bildi. Çoğu yarışı podyumda bitirdi, şu ana kadar 11 podyum. Bir yarışta diskalifiye, iki yarışta çok gerilerden başladı; biri ceza, biri yağmur, bir de Monaco'da 4.'lüğü var. Yalnız en güzel yarışı Hungaroring'deki ilk yarışta 16.'lıktan 2.'liğe yükselişiydi. Tamamen yağmur altındaki yarışta yetişebildiği herkesi geçti, bunların arasında en büyük rakibi Vandoorne ve Sirotkin de vardı. O yarışın yazısına şuradan bakabilirsiniz. Magnussen birçok açıdan Hamilton'ı andırıyor, yağmurda agresif sürüş, tek turdaki saf hız, McLaren altyapısı derken...Vandoorne de ister istemez Alonso'yu.



Magnussen ve Vandoorne



Hem McLaren hem de Red Bull kampı için Hamilton ve Vettel iyi birer örnek olduğu kadar kötü yanları da var. Her genç sürücüden bu iki isme yaklaşmasını beklemek bazen çok ağır gelebilir. Sonuçta Hamilton gibi pilotlar 15-20 yılda bir gelen yetenekler. Algersuari ve Buemi kötü pilotlar değildi mesela fakat Vettel olmak için takım arkadaşını yenmek de yetmiyor, net bir şekilde mağlup edeceksiniz. Akademiden Red Bull koltuğuna yükselen ikinci isim Ricciardo oldu. Vettel'den 5 yıl sonra. Magnussen veya Vandoorne da 5 yıl sonra F1 şampiyonu da olabilirler DTM'de mücadele edebilirler. Serdar Ortaç'ın dediği gibi yüzlerde örnek var. Yine de F1'e bir kala anlamındaki bir şampiyonanın en iyi iki pilotu aynı programdan çıkıyorsa o program tartışmasız başarılıdır. Zaten McLaren ve Red Bull programları diğer takımların baya bir önünde. Hamilton ve Vettel çıkarmak rastgele olacak işler değil.

Denebilecek çok şey daha var belki ama genç sürücülerin işinin her zamankinden daha zor olduğu bir dönemdeyiz. Test yasakları asıl onları vurdu. Uzatılan ilk antrenmanlarında takımların çoğu genç pilotu tercih etmeyebilir deniliyor. Fazladan tek set için genç sürücüler kullanmak zorunda şartı getirilmeli veya başka önlemler. Bu şartlarda yeni Hamiltonlar çıkartmak çok zor. Yakında grid biraz sponsoru olan biraz yeteneği olan orta sınıf pilotlarla dolacak. Hamilton ve Vettel test yasağının olmadığı zamanın ürünleriydi. Vettel'le aynı yaşta ve onunla alt serilerde mücadele eden Hulkenberg ise test yasağının olduğu şimdiki zamanların ürünü. Hulk'un kariyerinde başka faktörler etkili olsa da koltuğa ilk oturduğunda Barrichello'ya mağlup olmuştu. Şimdiki seviyeye gelmesi 4 yılı buldu. Testler olsa belki 2010'da Barrichello'yu mağlup edebilir, daha erken olgunlaşabilirdi.

Velhasıl kelam, bekleyip göreceğiz...

14 Eylül 2013 Cumartesi

Formula Renault 3.5 Hungaroring 1. Yarış - Magnussen Yağmurda Hamilton'laştı

Formula Renault 3.5'da 6 haftalık çok uzun bir aradan sonra yapılan bir sıralamada her şey birbirine girdi. İkide bir kalkan kırmızı bayraklardan dolayı bazı pilotlar temiz tur atamadı. Sonunda Negrao ilk polünü alırken, aynı takımdan Nico Müller ikinci oldu. Aleshin 3, Da Costa 4, Stevens 5, Sirotkin 6, Vandoorne 11, Magnussen 16, Carlos Saniz Jr. da 25. sıradan yarışa başladı.

1Andre NegraoInternational Draco Racing2:04.49211
2Nico MullerInternational Draco Racing2:05.8251.33312
3Mikhail AleshinTech 1 Racing2:06.0591.56713
4Antonio Felix da CostaArden Caterham2:07.1642.67213
5Will StevensP1 by Strakka Racing2:07.1642.67212
6Sergey SirotkinISR2:07.3652.87311
7Marlon StockingerLotus2:07.9703.47810
8Pietro FantinArden Caterham2:08.6034.11113
9Nigel MelkerTech 1 Racing2:09.6565.16413
10Matias LaineP1 by Strakka Racing2:10.6696.17712
11Stoffel VandoorneFortec Motorsports2:10.7166.22413
12Oliver WebbFortec Motorsports2:10.9016.40912
13Daniil MoveSMP Racing by Comtec2:10.9046.41210
14Christopher ZanellaISR2:10.9926.5009
15Yann CunhaAV Formula2:11.3356.84312
Kevin MagnussenDAMS2:13.4858.99312
Carlos HuertasCarlin2:14.2639.77112
Nikolay MartsenkoPons Racing2:14.74110.24911
Lucas ForestiSMP Racing by Comtec2:17.49913.00710
Marco SorensenLotus2:25.76021.26812
Jazeman JaafarCarlinNo time12
Norman NatoDAMSNo time12
William BullerZeta CorseNo time12
Carlos SainzZeta CorseNo time12
Zoel AmbergPons RacingNo time12
Arthur PicAV FormulaNo time12

Güvenlik aracının arkasında başlayan yarış birkaç tur sonra Megan'ın içeri girmesiyle çok hızlı başladı. Önde Negrao ve Muller rahat giderken ilk turda Aleshin ve Da Costa temasından sonra Da Costa yarışı bırakmak zorunda kaldı. Ardı ardına birçok hatadan sonra sıralama çok hızlı değişti. Magnussen'in güvenlik aracının ilk ya da ikinci turun ardından 9. sırada görmek müthişti. Vandoorne da 7. idi o sırada. Magnussen hızlı yükselişini sürdürdü ve Vandoorne'un arkasına kolayca geldi. Yarışın son kısımları hariç sıralama çok çabuk değişiyordu. 

Soldan sağa : Magnussen ve Vandoorne





Öndeki ikili arkadakilerle farkı artırırken orta sıralar fena karışmıştı. Sürekli spinler, geçişler. Magnussen Vandoorne'u da zorlanmadan geçerek N. Melker'in arkasına kadar geldi. Onun arkasında 3-4 tur önemli bir baskı uyguladı ama Melker kolay lokma değildi. Yine de son sektörde uyguladığı baskıyla Melker'i de geçti. Magnussen'in yerini tekrar kaptırmamak için sert savunma yapması Vandoorne'a yaradı, o da Melker'i geçti. O noktadan sonra ikili yükselişlerine devam etti. F1'de de sık gördüğümüz gibi geçilen pilot momentumunu kaybedince bazen birden fazla yer kaybetti. Vandoorne da biraz bundan yararlandı. Magnussen tam anlamıyla Hamilton gibi sürdü yağmurda. 16. sıradan 2. sıraya kadar yükseldi, tartışmasız gridin en agresif ismiydi, şampiyonadaki rakipleri dahil herkesi geçmeyi başardı. Vandoorne'a karşı psikolojik üstünlüğü de ele geçirmiş oldu. Belçikalı rakibine puan kaybetmese de 11. sıradan 4.'lüğe kadar yükseldi, hata yapmadı.



Magnussen ve Müller dışında yarışın yıldızı Carlos Sainz Jr.'dı. Son sıradan yükseldi, çok agresifti. Bu noktadan sonra Da Costa'nın bir adım önünde gibi. Daha bir yarış oldu ama Da Costa bu yıl çok hata yaptı. Sainz Jr. sene sonuna kadar Formula Renault'da olacaktır, yarış da kazanabilir. Sirotkin de  fena bir yarış çıkartmayarak 3. oldu ve podyuma çıktı. Vandoorne'u son turlarda arkasında tuttu, yaşına göre hiç fena iş çıkartmıyor. Podyumdaki soğuk duruşu da ister istemez Raikkonen'i hatırlatıyor. 

Nico Muller








Muller de Monaco'dan sonra 2. zaferi kazandı. Farkı zaten açmışlardı Negrao ile, Muller Brezilyalı'yı 
geçtikten sonra da durmadı. Magnussen 2.'liğe yükseldikten sonra fark zaten 27 sn. idi. Yarış da öyle bitti zaten. Bu arada alt serileri ve oralardaki genç yetenekleri takip etmek için şu site birebir. 


1Nico MullerInternational Draco Racing22 laps in 47:59.721
2Kevin MagnussenDAMS+26.200
3Sergey SirotkinISR+30.078
4Stoffel VandoorneFortec Motorsports+31.265
5Mikhail AleshinTech 1 Racing+34.482
6Nigel MelkerTech 1 Racing+37.447
7Carlos SainzZeta Corse+38.828
8Will StevensP1 by Strakka Racing+50.125
9Arthur PicAV Formula+51.440
10Matias LaineP1 by Strakka Racing+58.962

Şampiyonada Son Durum

1. K. Magnussen 181 
2. S. Vandoorne 148 
3. N. Melker 108
4. W. Stevens 105
5. N. Muller 102
6. Felix Da Costa 95