4 Haziran 2015 Perşembe

2015 Giro D'Italia İlk Hafta Değerlendirmesi - Podcast

Giro devam ederken ben de hayatımın ilk podcastini yaptım arkadaşımla. Şu an bunu dinlemenin pek manası olmayabilir ama Giro 2015'te neler oldu, neler bittiye bakmak için iyi bir kaynak da olabilir. Bu podcast yayınlanırken ilk dinlenme günü geride kalmıştı ve Contador, Aru ve Porte birbirine çok yakın devam ediyordu. Podcast Porte'n meşhur cezasını almadan önce yapıldı, yani ilk hafta değerlendirmesi ve yarışın devamına dair tahminler yer alıyor. Giro yeni bitmişken nostalji yapmak isteyenlere gelsin bu podcast, Giro ne de değişmiş 2 haftada ! Son olarak Berker'e de teşekkürlerimi sunuyorum bu fırsat için. Açın, internette gezinirken dinlersiniz.




Unutmadan Açık Büfe'nin sayfasına abone olabilirsiniz, Dauphine bitişinde Giro-Dauphine-Tour'u konuşacağımız yeni bir podcast'in de müjdesini verelim, aman ne müjde !

16 Mayıs 2015 Cumartesi

2015 TV'de Motor Sporları Ekranı

Formula 1'in yayın hakları komedisi bittiğine göre artık yazımızın vakti geldi. Çok değil 6 ay önce D-Smart'ta Hamilton'ın şampiyonluğunu izledikten sonra 2015 mart ve nisanda Tivibu'dan dört yarış izledik. Tivibu bu dört yarışı da son anda yayınlayacağını duyurmuştu, hatta hepsini cuma gününden açıkladı ve mayıs ayı olmasına rağmen kesin olarak Formula 1'in 2015'te hangi kanalda veya platformda yayınlanacağını bilmiyorduk.

Yayın haklarını Tivibu'nun artık kesin olarak alacağını beklerken birden Digitürk ortaya çıktı. Ufak çaplı bir şok yaşadıktan sonra hemen bu duruma adapte olduk F1 izleyicisi olarak ve çareler aramaya başladık. Neyse, ben Tivibu'ya devam ediyorum. Digitürk Play almak durumunda kaldım. Tavsiyem eğer evinizde Digitürk yoksa bu platforma pek bulaşmamanız. Digitürk Play en uygun seçenek gibi duruyor, yok ben zaten fanatik bir futbol seyircisiyim derseniz Digitürk'e abone olmak en iyisi.





Aslında buraya Türkiye'deki F1 fanları olarak ne yazsak haklıyız. Zaten seyircisi sınırlı olan sporun tv kanalı bu kadar değişir mi kardeşim ?  Bu arada sen F1'i yıllardır izlemeyen kardeş, Formula 1'i artık NTV yayınlamıyor, ne Okay Karacan kaldı ne de İstanbulpark !

Çok konuştuk farkındayım ama ne yaşadığımızı en iyi bu yazıyı okuyanlar bilir. Fazlasını içimize atıp hangi motor sporu yayını hangi kanalda ona bakalım.

Formula 1

2015 sezonunun geri kalanı artık Digitürk'te. Yarışları Lig TV 2 ve Lig TV 3 yayınlayacak yani futbol maçlarının dışında olan Spor Extra Paketi'nde olacak. Bu paketin içinde İngiltere Premier Ligi, Euroleague gibi organizasyonlar da var. Dipnot; Eurosport 1 ve 2'yi izlemek için ayrıdan Sporsever Paketi gerekiyor ve Eurosport'u Türksat uydusundan izlemek mümkün değil, eğer Eurosport izlemek istiyorsanız uydu konusunu mutlaka yetkiliye sorun.


Serhan Acar da 10. yılını doldurdu tv dünyasında


Ayrıca RTL de F1 yayınlarına devam ediyor. Tivibu ve Kablolu TV'de RTL'yi izleyebilirsiniz. RTL genellikle otellerin tv paketlerinden de izlenebiliyor, malum yazın yarışlar mutlaka tatille çakışır. Azeri spor kanalı İdman TV'de Formula 1'i yayınlıyor fakat yarış herhangi bir güreş müsabakasıyla aynı saate denk geldiyse yarışı izleyemeyebilirsiniz.

Moto GP

Son 3 senedir motor sporları izleyicisinin vazgeçilmezi olan D-Smart bu sene sadece Moto GP'yi gösteriyor. Fakat anlaşması bu sene sonunda bitiyor ve D-Smart ilginç şekilde spor yayınlarından çekilmeye başladı, %90 ihtimalle seneye Moto GP'yi de yayınlamazlar, ona göre planlarınızı yapın.

WRC

Dünya Ralli Şampiyonası bu sene Ntv Spor'dan yayınlanıyor. Ntv Spor'u nasıl izleyeceğinizi hepinizi biliyorsunuzdur. Motors Tv de bonus olsun.

WEC - Le Mans 24 Hours

Dünya Dayanıklılık Şampiyonası ve serinin en önemli yarışı Le Mans 24 Saat Eurosport ekranlarında olacak. Motors TV de diğer yayıncılardan.

World Superbike

Kenan Sofuoğlu'nun mücadele ettiği Dünya Supersport Şampiyonası, Suberbike organizasyonun içinde yer alıyor. İki şampiyonayı da Eurosport vermeye devam ediyor.



Dünya Supersport Şampiyonası



Formula E

2014-2015 sezonu Ntv Spor tarafından gösterilmeye devam ediyor.

WTCC

Dünya Binek Araçları Şampiyonası da Loeb'le birlikte Eurosport'ta.

Renault Dünya Serisi - GP3 - Porsche Supercup

Renault Dünya Serisi (World Series by Renault) içinden genellikle Formula Renault 3.5 yarışları Eurosport'tan yayınlanıyor. Aynı şekilde F1 hafta sonları da GP3 ve Porsche Supercup yarışları Eurosport 1 veya 2'de.

DTM

Türkiye'de herhangi bir yayıncısı olmadığından youtube üzerinden DTM kanalından ücretsiz izleyebilirsiniz. Orta hızda bir internet yeterli olacaktır.

Fia European F3 Championship

Geçen yıl Ocon, Verstappen gibi genç pilotların yarıştığı seri yine youtube üzerinden ücretsiz izlenebilir. Motors TV de diğer seçenek.

Volkicar

Volkan Işık ve ekibi tarafından tasarlanan araçlarla yapılan seriyi Ntv Spor veriyor.

Blancpain GT Series - V8 Supercars - International GT Open

Bu serilerin hepsi Motors Tv'de var. Nascar'ı Ab Moteurs da pazar yarışlarını Türkçe olarak veriyor. Ayrıca Blancpain ve International GT Open youtube'dan da izlenebilir.

Nascar

Nascar'ı Ab Moteurs pazar yarışlarını Türkçe olarak veriyor. Cumartesi yarışlarının tekrarını ise pazar akşamı veriyor. Birkaç sene önce Türkiye'deki Fox Sports da bazı serilerini yayınlıyordu ama şu an net bir bilgimiz yok.

IRC - Britanya Superbike - Auto GP

Bu seriler de Eurosport ekranlarından izlenebilir.



İngiliz kanal motor sporları için özel.




Evet birçoğumuzun önceliği Formula 1. Biz yine de öne çıkan serilerin hangi kanallarda yayınlandığını göstermek istedik, umarım arayanlara bir faydası olur. Listeyi hazırlarken Ozan Baştuğ Ülkügil'in (ozmoturk) trf1.net'te yaptığı haberlerden fazlasıyla faydalandık. Cuma günü siteye girip hafta sonu programına bakılabilir. Diğer katkısı olan arkadaşlara da teşekkür ederiz.

Yukarıya eklemedik ama Motors TV daha birçok seriyi gösteriyor. Bu linkten hangilerini yayınladığına bakabilirsiniz. Aynı şekilde Eurosport Speedway, Ntv Spor Rallikros gibi değişik etkinlikleri yayınlıyor, hepsini listeye alarak iyice kafaları karıştırmak istemedik.

Öne çıkan iki spor kanalından Eurosport bütün platformlarda var yalnız Eurosport 2 D-Smart'ta yok ve yukarıda söylediğimiz gibi Digitürk'te de uyduya göre izlenebiliyor. Motors TV de Tivibu'da İngilizce yayın yapıyor. Şu ana kadar amacını anlayamadığım AB Moteurs ise D-Smart ve Teledünya'da yayınlanmakta. Fox Sports ise sadece D-Smart'ta ve -tam emin olmamakla birlikte- Nascar yarışlarını veriyor. Sports TV geçmiş senelerde bazı serileri veriyordu, şu anda hangilerinin yayın haklarına sahip bilmiyoruz ama bütün platformlarda ve uyduda mevcut, aklınızda bulunsun.

Muhtemelen Google'dan arama yapacak birçok arkadaş link için buraya yönelecek ama yazımız televizyondan motor sporlarını hangi kanalların verdiği üzerine. Daha Türksat dışında diğer uydularda Formula 1'i gösteren birçok ülke kanalı var. Eğer böyle izleyenler varsa diğer fanlara da yardımcı olmak için blogumuzda konuk yazarlık yapıp bu kanalları nasıl izleyebileceğimizi bizlere anlatabilir, buradan sesli duyurumuzu yapalım. İlerleyen yazılarda youtube'dan canlı verilen bazı yarışları ve Youtube'daki bazı motor spor kanallarını içeren bir dosya hazırlayacağız. TV yayıncılığında ise Digiturk, D-Smart gibi platformları karşılaştıracağız ve Eurosport gibi kanalların nasıl daha iyi izlenebileceğinden bahsedeceğiz, bizimle kalın.

10 Mayıs 2015 Pazar

Giro ve Tour Öncesi Genel Klasman Savaşları

An itibariyle iki etap geçildi bile Giro'da. Yine de yazmak istedik bu sezon hakkında. Açıkçası yazma isteğinin arkasında bu sezon favorilerin inişli çıkışlı performansları yatıyor. Biraz da Contador'un Giro-Tour dublesini odağa koyarak dört büyüklerin (Contador-Froome-Nibali-Quintana) şimdiye kadarki performanslarına bir bakalım dedik.

Genel Klasman (GK) adayları sene başından katıldığı tek haftalık turlarla ne durumda olduklarını az çok gösterirler. Son iki seneye bakarsak 2013'te özellikle Froomey ve Nibali kazandıkları Tour ve Giro öncesi katıldıkları bütün yarışları süpürmüşlerdi, Contador da yine 2013'te Tour'daki performansına benzer şekilde pek iç açıcı gözükmemişti. İspanyol bisikletçi (neredeyse pilot diyordum, ah Alonso!) 2014'te ise sene başından toparlanmış ve Tour'a kadar çok iyi performans göstermişti. Burada Nibali'ye parantez açmak istiyorum, geçen seneki dağınık performansından sonra o kadar baskın bir Tour geçirdi ki artık onun hakkında büyük konuşmamaya karar verdik. Bu performans sadece Froomey ve Contador'un kazasından kaynaklanmadığını  da söyleyelim.



Bakalım ileride zamanın en büyükleri diye hatırlayacak mıyız ? 

























Önce şubat ayındaki Vuelta a Andalucia (Endülüs Turu) ile başlayalım. Bu tur tamamen Froome ile Contador'un arasında geçti. Contador genellikle geride olduğu TT'de Froomey'e 8 sn. fark atmıştı. Ardından neredeyse son 7 km.'de tek başına gittiği dağlık bir etap aldı. Ertesi gün ise Froomey son günkü dağlık etapta zaman kaybettiği iki etabı telafi edebildi ve toplamda sadece 2 sn. fark atarak Endülüs Turu'nu kazandı. Froomey etabı ve yarışı kazansa da, Contador oldukça iyi gözüktü. O günkü performansıyla iki turda da zirveyi görebilir derken diğer yarışları o kadar iyi geçmedi. Endülüs Turu'ndan dipnot, diğer GK adayları bu ikiliden çok uzaktı, örneğin Roman Bardet 3:13 geride ancak 5. olabildi. Ayrıca ilk 8 içinde tam 4 Team Sky'lı vardı.

Tirreno-Adriatico'ya ise dört büyük favorinin katılması planlanıyordu ancak Chris Froome hastalık gerekçesiyle katılmadı yarışa. Nibali de yarışın başından sonuna dağınık bir görüntü sergiledi ve ancak Quintana ve Contador'un performansını sağlıklı bir şekilde değerlendirdik. İtalya'daki tarihi yarış prolog ile açılıp yine ITT ile bitiyordu. Prologu Movistar'dan Malori kazanırken, Uran, Nibali ve Pinot, Quintana ve Contador'a karşı zaman kazandılar. Özellikle Contador'un birincinin 6 dk'da bitirdiği bir etapta 21 sn. fark yemesi oldukça düşündürücüydü. Greg van Avermaet ve Peter Sagan'ın da birer etap aldığını söylemek gerek mutlaka. Yarıştaki tek ciddi ve karlı etapta ise Quintana özellike Contador ve ekibi uyurken atak yapmış, Contador onu takip etmekte kararsız kalmış ve çok güçlü değilken grupla beraber gitmeyi tercih etmişti. Quintana o gün arkadaki gruba 55 sn. fark atarak gövde gösterisi yapmıştı. Arkadaki grupta Rodriguez, Uran, Contador, Pinot, Yates ve Pozzovivo vardı. Mollema'nın ise 41 sn. geriden gelerek 2. oldu güzel etapta.



Quintana'nın pik yaptığı yer




Contador pek iyi görünmediği turda bir de kaza yaptı. İlginç şekilde toparlanan İspanyol pilot 10 km'lik zamana karşıda bu sefer bütün GK adaylarının önündeydi. Aynı şekilde Nibali de Contador'un arkasından gelen diğer GK adaylarındandı. Contador Uran'ın 7, Quintana'nın 24 sn önündeydi etap sonunda. Cancellara da bireysel zamana karşıyı kazanarak sanırım bu sezonun su ana kadarki son galibiyetini aldı. Yarış sonunda Quintana GK'ı alırken Mollema 18 sn. geriden 2 olurken, Uran 31 sn, Pinot 35 sn ve Contador 39 sn geriden geliyordu.

Volta Catalunya ise kaçış grubunun galibiyetiyle başladı ve Paterski, Rolland ve De Clerq'in pelotona 2:30'un üzerinde fark attı ama biz daha çok birbiriyle zaman farkı olmayan ana gruba yoğunlaşacağız. 2. etabı Valverde alırken, 3. etabı Pozzovivo arkadaki Uran ile başlayan gruba 3 sn. fark atarak kazanıyordu. 4. etabı Van Garderen alırken son km'lere Contador ve Porte ile giriyordu. Contador yine ilk cevap veren olmaya çalışırken Porte Kiryienka'nın da yardımıyla son metrelerde atağa geçip Van Garderen'in sadece 3 sn. gerisinde etabı ikinci bitirdi. Burada Sky'ın domestiklerinin genel olarak bu sene de diğer takımlara oranla daha güçlü göründüğünü eklemeyi unutmayalım. Ayrıca Contador GK adayı olarak güçlü sprint atamaması normal ama genel olarak rakiplerinin de gerisinde kalıyor. Bu sıkıntıyı özellikle Vuelta 2012 ve 2014'te güçlü sprintlere sahip Purito ve Valverde'ye karşı hissetti. Burayı aklımızda tutalım, Giro değerlendirmesinde döneceğiz. Porte bu etapta attığı farkla GK'ı alırken, Valverde sonrasında iki etap daha alarak GK'da ikinci oldu. Ardından Pozzovivo ve Contador küçük farklarla geldi. Uran 5. olurken Aru 6. ve Atapuma 7. oldu.

Porte Catalunya dışında Paris-Nice ve Giro del Trentino'yu da kazandı. Açıkça Giro'ya gelen en formda isim. Hatta Froomey'den de formda gözüküyor. Yine de Porte'n bu iki turda Catalunya'daki gibi güçlü rakipleri yoktu. Başka bir önemli haftalık tur da Tour de Romandie idi. Katusha'dan Zakarin ve Spilak ilk iki sırayı alarak herkesi şaşırtırken Froomey de toparlanmış gözüktü. Pinot da etap zaferi kazanırken hem takım zamana karşı hem de bireysel zamana karşı olan bir turda Froome'un sadece 14 sn. gerisinde bitirerek 4. oldu. Uran da çok dikkat çekmese de istikrarlı formunu koruyarak turu beşinci tamamladı. Simon Yates 6. Majka 7. Quintana 8. Bardet 9. ve Nibali yarışı 10. olarak bitirdi.







Giro başlamışken biraz bu tura odaklanıp yazımızı bitirelim, diğer bisikletçilerin ve Tour ön değerlendirmesini haziranda yaparız artıkın. İtalya'ya Porte en formda isim olarak gelirken Contador ve Uran belli bir form düzeyinde geldi, Aru ise sakatlıklarla uğraştı. Dört ismin de gerçekten güçlü domestikleri olacak İtalya'da. Uran hariç. Quick Step iyi bir takımla gelse de Uran'ın dağcı domestiği oldukça az. Porte'un ve Aru'nun domestikleri oldukça güçlüyken Tinkoff Saxo'da da Rogers ve Basso gibi tecrübeli yol kaptanları olacak. Giro'da herkesin hedefleri olsa da asıl hikaye Porte için yazılacak. Bisiklette gerçekten üç haftalık turların zorluğu başka bir seviyede, sadece fiziksel olarak değil mental olarak da çok güçlü olmak gerekiyor.

Porte 2013'te de oldukça güçlü bir sezon geçirmişti. Froome'un en büyük yardımcısı olarak katıldığı birçok haftalık turda Contador gibi önemli rakipleri geride bırakmıştı. Tour'un ilk ciddi etabında Froome ile beraber 1-2 yaptılar ve Richie birçok takımın liderinden bile güçlü görünüyordu. Fakat ertesi gün 5 dk'nın üzerinde fark yemişti favoriler grubundan. Yine geçen sene formsuz geldiği Tour'da Froome'un yokluğunda pek ortalıkta görünmedi. Aslına bakılırsa Giro'da Contador'u zorlayıp 2. olsa bile insanlara kendini kanıtlamış olacak. Üstelik kazanmak için iyi bir fırsat var elinde. Porte'n önceki büyük turların aksine 'patlamayacağına' inanıyorum nedense. Tam bu noktada Contador'a dönelim.






Contador'un Vuelta 2012 ve 2014'te yurttaşlarına zorlandığını görmüştük. Contador eğer tırmanışta rakiplerinden kopamazsa finişte geçilmesi sürpriz olmaz. Catalunya'da Porte'n gerisinde kalsa da alışagelmiş şekilde zorlayan yine oydu. Yarışın kazanılmasında Contador'un bu ataklarının gücü belirleyici olacak. Aksi taktirde Vuelta gibi zorlanabilir ve her geçen gün rakipleri de mental olarak güçlenecektir çünkü burada en büyük favori Contador. Tabii buradaki temel varsayımımız Contador'un tırmanışlarda ilk atak yapanlardan olması. Açıkçası İspanyol bisikletçi ne 2013 kadar formsuz ne de 2014 kadar güçlü görünüyor. Aynı şekilde Froome, Quintana ve Nibali özellikle 2013'teki formlarında değiller. Evet zamanla forma gireceklerdir fakat hatırlarsanız üçü de mart ayından ortalığı domine etmeye başlamışlardı güçlü olduğu yıllarda. Contador'un da çok güçlü olmadığını düşünürsek aslında Tour'a Giro'dan sonra daha güçlü bile girebilir. Hatta Giro'da kazanamayıp Tour'da kazanabilir, biraz uçuk gelebilir ama 2015'te standart bir sezon izlemeyecek gibiyiz. Son olarak Contador Giro'yu kazanırsa Tour'da en rahat isim olacak çünkü kaybettiğinde bahanesi olan tek aday olacak. Giro'yu kazanamazsa ise hem yorgun hem de moralsiz bir şekilde Tour'a gidecek. Açıkçası bu durumla baş etmek zor ama İspanyol, İspanyol vatandaşı Alonso gibi mental olarak çok güçlü bir isim ve dubleyi yapabilecek mental güce sahip nadir sporculardan.

Evet belli başlı isimlere odaklandık tamamen ama Giro içinde zaman buldukça diğer isimlere de değineceğiz. Fabio Aru'yu hesaba katmamak büyük yanlış olur, çok formda olmasa da 2014'te büyük tur bisikletçisi olduğunu gösterdi. 2015 hem Contador'un duble hedefiyle hem de bazı bisikletçilerin farklı form durumlarıyla bize güzel bir sezon yaşatacak gibi. Esen kalın.

Milli İrade !









15 Nisan 2015 Çarşamba

Şahlanan Atın Dönüşü : 2015 Malezya ve Çin GP

Avustralya'da Mercedes'in baskın sonucuyla beraber birçoğumuzu acaba yine sıkıcı bir sezon mu izleyeceğiz korkusu sarmıştı. McLaren'in Honda ile beraber sorunlar yaşaması, RBR'in artan şikayetleri yaraya tuz basıyordu. Lakin bu endişelerin hepsi Malezya'daki yağmurla beraber kaybolup gidiverdi.

Alonso'nun 2013'te Barcelona'daki galibiyetinden sonra Vettel Ferrari ile çıktığı ikinci yarışta kırmızıların ilk galibiyetini kazandı. Ferrari'nin son galibiyetinde de yine lastik kullanımının büyük bir etkisi vardı. Yine de Ferrari'nin bu galibiyetinde farklı olan bir şeyler vardı. Biraz buna bakalım, sonra da tur derecelerini Çin'e yoğunlaşarak değerlendirelim.
































İtalyan takımda yeniden yapılanmanın verdiği bir huzur ve güven ortamı var. Belki de ondan da önemlisi, Alonso'nun takımdan ayrılması sanki Maranello'ya büyük rahatlık getirmiş, bu her hallerinden anlaşılıyor. Bu Alonso'nun kötü karakterli bir pilot olduğuna gelmiyor, aksine büyük beklentileri olan ve takımı bu yönde itekleyen bir karaktere işaret ediyor. Alonso'nun Ferrari'den ayrılarak tam da böyle bir pilota ihtiyacı olan McLaren'e geçmesi iki takım açısından da en hayırlısı oldu galiba.

Ferrari'nin Brawn'ın ayrılmasından bu yana yarış stratejilerinde hem rakiplerinin gerisinde kaldığına hem de çok tutucu davrandığına tanık olmuştuk. Arrivabene döneminde ise daha 2. yarışından risk alarak Malezya'da SC varken çoğunluğun aksine yeni lastikleri takmadılar. SC çıktıktan sonra Vettel lider, Hamilton 6. idi. Hamilton öndekileri geçene kadar fark 3,6 sn'den 9.995 sn'ye çıkmıştı bile. İngiliz, Vettel'in arkasına geldiği 10. turdan finişe kadar tam anlamıyla strateji savaşı yaşandı. İki takım farklı zarlar atsa da Vettel son tura girerken Hamilton'ın 10.094 sn önündeydi. Yani yaklaşık 45 turda fark sadece 0.099 sn değişmişti. Bazen verilerin içinde boğulmaya gerek yok, Ferrari Malezya'da Mercedes'in hızına yetişti ama asıl fark Vettel'in SC çıktıktan 5 tur içinde önü boşken attığı turlardan kaynaklandı. Alman pilotun galibiyeti Ricciardo'nun geçen seneki 3 galibiyetinden ise oldukça farklıydı, geçen seneki Mercedes için 10 sn çok önemli değildi, 10 tur içinde rahatlıkla kapatabilirdi bu farkı ama Sepang'da bütün yarış boyunca Ferrari'ye yaklaşamadılar bile.































Diğer önemli ayrıntı ise Mercedes motoru kullanan Williams'ta gözlendi. Sepang'da Ferrari
Melbourne'e göre sadece Mercedes'e değil, Williams'a karşı da belirgin şekilde hızlandı. Williams'lar önlerindeki trafikten 15. tur civarında kurtulduğunda lider Vettel'in 25 sn gerisindeydi. Yarış bittiğinde ise 70 sn. gerideydi. Tur başına 1 sn'den fazla yavaş kalmış Williams. Massa'nın Melbourne'de Vettel'in sadece 4 sn geride bitirdiğini unutmayalım. Bu tablo sadece Mercedes'in fabrika takımının değil Mercedes motorunun kullanan takımların lastikleri hızlı tükettiği sonucunu ortaya çıkarıyor. Sadece 2013'ün ilk yarısında değil, 2012'de de McLaren ve Mercedes'in diğer takımlardan daha hızlı lastik tükettiğini hatırlıyoruz. İsterseniz Çin verilerine bakıp daha net bir karar verelim.

Şangay'daki yarış birçok açıdan daha sağlıklıydı. Her şeyden önce iki yarıştan gelen önemli miktarda veri vardı ve Çin'deki sıcaklıklar Malezya'göre daha makul, pist de Albert Park'a göre daha net bir görüntü veriyordu. Ayrıca yarışın başındaki Ham-Ros-Vet-Rai-Mas-Bot sıralaması baştan sona pitler dışında hiç değişmedi. 3. tura girerken farklar Ros 1, Vet 2.3, Rai 3.3, Mas 4.4, Bot 5.1 sn idi. Öndeki sıralama 13. turda Vettel ve Massa'nın pite girmesine kadar bozulmadı, pitlerden bir önceki turdaki farklar 1.6, 6.1, 7.7, 14.5 ve 17.0 sn şeklindeydi. Hamilton ilk stintte yumuşak lastiklerle tur başına ortalama 0.4 sn'ye yakın hızlıydı Vettel'den. 18. tura girerken sıralama tekrar oturmuştu, farklar ise Ros 2.1, Vet 4.7, Rai 9.8, Mas 18.1, Bot 23.1 sn olmuştu. Bundan sonra ilk dörtlünün farklarına odaklanacağız.









Bu stintte iki takım da gıcır gıcır yumuşakları takmıştı ve Ferrari Mercedes'e darbe vuracaksa burada vurmalıydı. Kırmızılar darbe vuramadıysa da geride kalmadılar ikinci stintte. Vettel pite girmeden lider Hamilton'ın 4.9 sn gerisindeydi, hatta bu farkın 1.3 sn'si de pite girmeden önceki iki turda oluşmuştu. Stintin ilk turlarında Vettel'in farkı 3.5 sn civarına indirmesinden sonra farklar sabit kaldı ve Rosberg'in arada patates olma tehlikesini hissettiği ve takıma şikayette bulunduğu zaman da tam bu turlardı. Raikkonen'in lider Hamilton'la olan farkı ise çok daha oynaktı ve stintin sonlarına doğru iyice açılmaya başladı. 32. turda fark 13.7 sn olmuştu. Raikkonen iki stintte de ikişer tur fazla atması lider Mercedes'lere göre bir şey kazandırmadı ama yarışın sonunda 4 tur daha temiz lastikleriyle Vettel'i geçmesi içten bile değildi. Yine de büyük resim Raikkonen'in lastikleri bitmişken içeri girmemesinin çok doğru bir hamle olmadığını anlatıyor.

2. pitlerin ardından 35. turda farklar 6.2, 10.1 ve 14.9 sn şeklinde oluştu. Ferrari bu son stintte gözle görülür şekilde yavaş kaldı. Çünkü takımlar artık orta sert lastiği takmak zorunda kalmıştı. 35'den Verstappen'in kaldığı 53. tura kadar farklar 8 ve 20 sn civarındaydı. Hamilton bu stintte de Vettel'den yarım saniyeden fazla hızlıydı. Yarış normal koşullarda bitseydi 20-25 sn arasında bir farkla Hamilton rahat bir şekilde önde bitirecekti yarışı. Büyük resimde 56 turluk bir yarışta ortalama 0.4 sn daha yavaş bir Ferrari var, hatta 0.43-44 sn de denilebilir. Burada vurgulamak gerekirse, iki takım arasındaki farka bakmak için Hamilton-Vettel farklarını baz aldık. Sıralama turlarındaki 0.9 sn'lik fark yarıya inmiş gibi. Avustralya'daki yarış temposu da bundan çok farklı değildi. Diğer yandan Hamilton ikinci stintte temkinli mi sürdü yoksa gerçek temposu bu muydu ancak ilerleyen yarışlara göreceğiz. Williams'tan Massa ise Ferrari'den yarış sonunda 40 sn geriden gelerek 3.'lüğü tescillenmiş oldu. İngiliz takım bu sefer de Ferrari'den 0.7 sn'den fazla yavaş gözüküyor. Malezya'ya göre iyileşme var ama Williams bu sene gerçekten gelişememiş gibi. Bottas SC'dan önce liderden 75 sn. geride geliyordu. Geçen sene Mercedes'i zorlayabilen takım olduğunu düşünürsek durum pek iç açıcı değil.


































Biraz da McLaren'e bakalım. Takımın gözle görülür iyileşmesi Çin'de de devam etti. Şampiyon pilotları Q2'ye biraz yakınlaşsa da 17. ve 18. sırada kaldı. Açıkçası McLaren'i kime karşı kıyaslayacağımızı kestiremedik. Avustralya'da sorun yaşamayan en yavaş aracı baz almıştık ve Button Sainz'dan tur başına 1.25 sn gibi devasa farkla yavaş kaldığı tespit etmiştik. Button o yarışta Hamilton'dan 2 tur yemişti. Malezya'da ise durum daha iyiydi kesinlikle. Çin'de ise Hamilton Button'a 39. turda tur bindirdi. O tura kadar Button Hamilton'dan ortalama 2.65 sn daha yavaştı. Ricciardo'dan 0.4 sn, temiz bir yarış geçiren Grosjean'dan 0.9 sn yavaş kalmıştı. Sorun yaşamayan en yavaş araç Perez ise Button'dan ortalama neredeyse 0.8 sn hızlı olduğunu gördük. Button Malezya'da yine aynı turlarda liderin yine aynı farkla arkasındaydı. Avustralya'ya göre iyileşme zaten görünüyor da muhtemelen yeterli seviyede değil. Diğer yandan en hızlı turlarda önemli gelişmeler var. Melbourne'de Button'ın en hızlı turu Hamilton'dan 3.35 sn yavaşken, İngiliz pilot Malezya'da 16. olarak 4 sn geride kaldı en hızlı turdan. Çin'de ise yeni difüzöre sahip olmayan Alonso'nun en hızlı 13. sıradaydı ve sadece 1.5 sn gerideydi. Üstelik hızlı turu 40. turda gelmiş İspanyol'un.







Bahreyn GP'ye birkaç gün kaldı. Mercedes'te gerilen ilişkilerle beraber Rosberg'in atak yapma zamanı kaldı, geçen seneki sıralama formundan uzak. Aynı şekilde Raikkonen'in de. Çin'de net şekilde hızlı oldukları iki Williams'a da sıralamalarda geçildi. Massa bu sene oldukça formda gözükürken Button da klasını göstermeye devam ediyor. Bu seneki yazıların sonunda seçilmiş bazı istatistikler olacak, onları da bırakıp veda edelim.

Sıralama Turları

Hamilton 3-0 Rosberg
Vettel 3-0 Raikkonen
Massa 3-0 Bottas
Button 2-0 Alonso

Çin GP Hafta Sonunun En İyisi

Felipe Massa - Williams

2014'e Göre En İyi - En Kötü Pilot

Sebastian Vettel - Nico Rosberg


14 Nisan 2015 Salı

Ronde Van Vlaanderen 2015

2 sene önceydi, aynı anda hem Touf of Flanders hem de Ronde van Vlaanderen yarışı vardı. Ben bu Cancellara'nın olduğu yarışı internetten zar zor izliyorum ve Spartacus Sagan'ı geride bırakarak yarışı kazanıyordu. Klasiklerle tanışmam tam da bu zamanlara rastlıyordu. 2 hafta öncesinde de berbat bir Avustralya GP'nin ardından Milan-San Remo'yu izlemiştim zar zor. Ne yarıştı o da be ! Bu arada uzun uğraşlar sonucu Tour of Flanders ile Ronde van Vlaanderen'in aynı yarış olduğunu anlamıştım, Touf of Flanders sadece yarışın İngilizce adıydı, yani Flaman Turu. Biz orijinalini kullanacağız, yani Ronde Van Vlaanderen'i, bazen de belki RVV'yi.

Geçen iki sene içerisinde internetten izlemeler, D-Smart'ın Eurosport anlaşmazlığı derken hele şükür Eurosport'a kavuştum ve adam gibi yarışı izlemeyi başardım. Yarıştan bir gün önce kendi kendime YDS'den sonra baştan sona yarışı izleyeceğime kendime söz verdim. Tam 5 saat. Büyük bir şevkle yarışı izledim. Aslında tam bu noktada D-Smart'ı güzel anmamız gerekiyor. Gerçekten onlar yüzünden birçok yarışı kaçırdım, kötü kaliteyle yabancı dillerden izlemek zorunda kaldım. Halimden ancak yaşayan anlar. Bu sene de Eurosport 1'i gösterip, 2'yi göstermiyorlarmış. Bazen ülkede olanlara akıl sıra ermiyor..


Önemli tırmanışlardan, artık berg'in ne anlama geldiğini öğrendik değil mi ?




Bu seneki Ronde Van Vlaanderen'e dönersek, yarıştan önce en çok konuşulan konu Cancellara'nın olmamasıydı. Onun gidişiyle gerçekten peloton başsız kalmış gibiydi. Eurosport yorumcularının da sıklıkla vurguladığı gibi Spartacus'un yokluğunda herkes birbirini kollamak zorunda kaldı ve açıkçası ortada ne yapacağını bilemeyen bir peloton ve favoriler grubu vardı. Geçen senelerede öne çıkan Greg van Avarmaet(GvA), Sep Vanmarcke ile Geraint Thomas en büyük favorilerdi. Sprinterlerden de Degenkolb ve Kristoff öne çıkıyordu. Bu büyük beşlinin arkasında Sagan ve diğer isimler geliyordu. Açıkçası pelotondaki en sevmediğim takım Sky'dan Geraint Thomas en büyük favorimdi.

Yarışa dair çok uzun bir özet yapmayacağız. Yarış boyunca iki kere yoldaki araçlar yüzünden yaşanan kazalar belki de pazar gününün en ilginç olaylarıydı. Diğer yandan bol bol lastik patlatan gördük ve daha yarışın başından Wiggins'in kötü bir gün geçireceği belli olmuştu. Thomas Wiggins'den olmasa da başka takım arkadaşlarından yardım aldı. Bunların dışında her km ve berg'de (tepe) gittikçe seyrekleşen bir peloton vardı.































Klasiklerin de bu tarafı güzel bence. Yarışı kontrol etmek oldukça zor ve sıradan bir etaba göre sürprizlere oldukça açık. Zaten kontrolü çok seven Sky'ın Klasiklerde tutunamamasının en önemli nedenleri bunlar. Takım genel klasman takımı olmasının yanında kazandığı yarışları da domine etmeyi, etabı baştan sona kontrol etmeyi çok seviyor. Çok kuralcılar ve her şeyi hesaplıyorlar. Bu da klasiklerin ruhuna pek uymuyor.

5 Nisan Pazar günü de yarış ilerledikçe peloton bölünmeye başladı ve bütün olağan şüpheliler önlerde yer alıyordu. Favorilerden Sep Vanmarcke ise pek iyi görünmüyordu. Yarışta ilk önemli atak Terpstra'dan geldi. Terpstra'yı takip eden de Kristoff oldu. Bu ikilinin kaçışı kazanan bir kaçış olacağa benziyordu. Diğer favoriler arasında bu atağı karşılayacak güçlü bir hamle gelmedi ve her zamanki gibi herkes birbirinden bekledi.

Favoriler arasından Greg Van Avermaet ve Sagan öne atıldılar. İkisi takip grubu olmayı başardı ama öndeki ikiliye bir türlü tam olarak yaklaşamadı. Sona yaklaştıkça Terpstra veya Kristoff'dan birinin yarışı kazanacağı kesinleşti. İkili son km'de birbirine kollarken müzmin ikinci GvA neredeyse öndekilere yaklaşıyordu. Zaten yarışı da 7 sn. geride üçüncü olarak bitirdi. Biz acaba Kristoff'un enerjisi kalmış mı diye düşünürken, Norveçli rahat bir sprintle ikinci anıtsal klasiğini kazanırken Etixx Quick Step bir klasikten daha boynu bükük ayrılıyordu. Sagan da 4. olarak patronu Oleg Tinkov'u bir kere daha üzdü.



Anlatmaya çalıştığımız final, Terpstra'nın yakın olduğuna bakman.



Dikkat çeken sonuçlardan daha ilk Ronde'sinde eüniversitede ekonomi okuyan Tiesj Benoot'un 5. sırayı almasıydı. Arkadaki sprinti yine Degenkolb almış ve 7. olmuştu. Stybar 9, Thomas 14. sırada finişe geldi. Yarışın en dikkat çeken isimlerden Greipel de kendi grubu içindeki sprintte önde kalmayı başarmış ve 15. olmuştu. Yarışı ise 133 kişi bitirebildi. Son olarak Ronde Van Vlaanderen gerçekten Belçika'daki en önemli olaylardan biri. Sürekli Twitter'dan TT listesini kontrol ettim ve yarış boyunca sürekli RVV ön plandaydı. Ayrıca Fransa, İngiltere, ABD ve Worldwide diye arattığımda da yarış sonrasında en azından bir TT ile RVV'in listeye girdiğini gördüm, bunların ekran görüntüsü var, aşağıda sadece Belçika'nınkini paylaşacağım. En ilginci ise Kristoff'un memleketi Norveç'te RVV ile ilgili hiçbir TT yoktu. Roubaix'de görüşmek üzere..



Alttaki tweetten anlaşılıyor zaman.




30 Mart 2015 Pazartesi

2015 Avustralya GP

O kadar büyük bir merakla beklemediğimiz 2015 sezonununda iki yarışı geride bıraktık bile. Neden böyle dedim, çünkü sene başında Mercedes çok güçlü görünüyordu ve sıralama turlarına bir gün kala, hala Türkiye'de Formula 1'i yayınlayacak bir tv kanalı ortada yoktu. Neyseki şu an durum hem pistteki rekabet hem de yayın hakları bakımından daha iyi.

Mercedes'in Avustralya'da 3.'ye 1.4 sn fark atarak sıralama turlarınında yine ilk çizgiyi kapattığında herkes umutsuzluğa kapılmıştı. Ayrıca Marussia ve Bottas'ın yarışamaması, Kyvat ve Magnussen'in de start alamamasıyla Melbourne'de sadece 15 pilot vardı. Yarış dışılar da olunca neredeyse yarışı bitiren herkes puan aldı. Button hariç.































Bu yazıda Avustralya derecelerini inceleyelim. Öncelikle Hamilton-Vettel farkında odaklanacağız. Hamilton ile Vettel'in 2. tura girerken aralarındaki fark 2.6 saniye (sn) idi. Önemli bir ayrıntı, Vettel 4. sıradaydı ve Mercedes'lerle arasında Massa vardı. Bu dörtlü grup 21. turda Vettel'in pite girmesiyle bozuldu, 20. turdaki farklar Ros 2.4, Mas 14.7, Vet 16.3 sn şeklindeydi. Ferrari'nin Williams'tan daha hızlı olduğu görünüyordu fakat Vettel pist üstünde Brezilyalı'yı pek zorlamadı. Pitten Massa'nın önünde dönen Vettel'in önü açılmıştı. Vettel ilk stintte yaklaşık 20 turda Hamilton 14 sn yemişti ve bu da tur başına neredeyse 0.7 sn demek.

26. turda Rosberg'in pit yapmasıyla yeni sıralama da şekillenmiş oldu. 27. tura Hamilton önde girerken Ros 4.7, Vettel 15.1 ve Massa 17.2 sn gerideydi. İki Mercedes arasındaki fark ise pitlerin hemen öncesinde ve sonrasında biraz zikzak çizse de genelde 2 saniyeydi. 38. turda Ham Vet'in 20.4 sn önündeydi. 48. turda ise fark 30.3 sn olmuştu. 51. turda fark 32 sn olduktan sonra bir süre stabil kaldı ve 57. tur biterken yine 32. 7 sn idi. İkinci stintte Vettel ortalama 0.6 sn geride kalmış lider Hamilton'dan. İkinci stintte Hamilton'ın farkı azaltmış görünmesinin farklı nedenleri olabilir. Lider olduğunuzda temiz havanın avantajı ilk stintte daha çok hissediliyor, tur bindirmeler başlayınca ortalık karışıyor. Ayrıca Hamilton pitten sonraki birkaç tur yavaş kalmış, Vettel de 50. turlarda garip şekilde hızlanış öndekilere göre. Massa da Vettel'in 3.5 sn gerisinde yarışı dördüncü bitiriyor. İlk yarışa dair diğer önemli not, Rosberg'in Hamilton'a karşı 2014'e göre pazar günü daha dirençli gözükmeseydi. Alman pilotun performansı sezonun geri kalanı için kritik önemde.







Biraz da McLaren'e yani Button'ın derecelerine bakalım. İngiliz pilot yarıştan sonra son iki turdaki derecelerinden memnun olduğunu söylemişti. Button ikinci stintte 1.34-36 aralığında gezindikten sonra 1.35'le dönmeye başlıyor. MP4-30'un son üç turu 1.35.344, 1.34.240 ve 1.33.338. Button iki turda 1'er sn hızlı tur atabilmiş, muhtemelen takım burada bir deneme yaptı.  Button'ın 58. turda attığı bu turu da yarışı bitirebilen diğer pilotların en yavaşı Sainz'ın en hızlı turundan 0.5 sn daha yavaş. Sorunlar yaşayan Perez'i bir kenara bırakıp Button'ın turlarını Sainz Jr ile karşılaştırdık biz de. İkinci stinti baz aldık ve dışadüşen turları yani ortalamadan çok fazla sapan tur derecelerini dikkate almadık. Çıkan sonuca göre Sainz Jr.'ın Button'dan ortalama 1.25 sn farkla hızlı olduğunu gördük.

Sayısal verilerden sonra yarışa bir de dışarıdan bakalım. Mercedes geçen seneki hızını sürdürürken belki de McLaren'den bile şaşırtıcı performansa sahip Red Bull idi. Mercedes'lerden tur yiyen takım yarıştan sonra Renault'a hafif tabirle saydırmaya başladı. Daha ilk yarışın ardından Renault ile kanlı bıçaklı oldular. Bir yarış geçmişken hikayeleri Williams ve BMW'yi geçti. Hatta Avusturyalı takım F1'den ayrılmayı tehdidini bile savurdu.




McLaren yarışta bu kadar hızlı değildi.





























15 aracın start aldığı yarış biraz da Sauber'e yaradı. Gelişen motorla beraber Nasr arkasındaki önemli isimlere direnebildi ve ilk yarışından 5. olarak tarihteki yerini aldı. Gerçi 11 pilotun bitirdiği yarışta test yapan Button dışında herkes puan aldığı için aman aman bir olayı yok bu istatistiğin. Sainz Jr. da ilk yarışında puan alan diğer isim oldu, Verstappen de yarışı bitirse çok büyük ihtimal o da puan alacaktı. Özellikle Felipe Nasr GP2'ye hızlı geldikten sonra bir türlü beklentileri karşılayamadı. Klasman anlamında fena değildi ama Hamilton veya Rosberg'deki bir ışık göremedik. Aynı şekilde Sainz Jr. Magnussen ve Vandoorne'a karşı FR3.5'da pek varlık gösteremedikten sonra bu ikili seriden mezun olunca zorlanmadan şampiyon oldu. Bakalım çaylaklar performanslarıyla bizi utandıracaklar mı ?




Yazıda Maldonado geçiyor mu ? 




Herhalde bu sezona dair en net gelişme Ferrari'nin gelişimi oldu. Geçen sene en hızlı 4. takım olan, bazen McLaren'in de arkasına düşerek 5. takım olan İtalyanlar özellikle motorda önemli gelişme kat ederek en hızlı 2. takım olmayı başarmış görünüyor. Avustralya bize en hızlı aracı gösterse de bazen gerçekleri çarpıtabilen bir pist, bu yüzden önümüzdeki yarışlarda takımların durumları hakkında daha net yorumlar yapacağız. şimdilik görüşmek üzereç







9 Şubat 2015 Pazartesi

2015'e Bismillah - Jerez Testleri

Bir Jerez testlerini daha geride bıraktık. Aslında elimizde çok fazla bir şey yok. Yine de tuttuğumuz kısa notlara bakalım.







- Jerez'de en çok dikkat çeken takım Ferrari'ydi. Takım oldukça hızlı turlar attı. Kimileri boş depoyla atıldı dedi, kimileri araç çok iyi. Raikkonen'in de açıklamalarından bu sene aracın daha sürülebilir olduğunu rahatlıkla çıkartabiliriz. Fakat Ferrari'deki yeni yapılanmadan çok iyi sonuçlar beklemek için erken.

- Mercedes de en çok tur atan takım olarak yine dikkatleri üzerine topladı. Turlardan ve açıklamalardan anlaşılacağı üzere takım çok fazla zorlamadı ve yine en büyük favoriler.


























- Red Bull ise McLaren ile beraber muhtemelen bu senenin en agresif aracını üretmiş. Takım testleri çeşitli sorunlar yaşayarak geçirdi ve doğal olarak çok da verimli bir test olmadı. Renault'un daha güçlü olduğu ve daha dar bir paket hazırladığı şeklinde haberleri de gördük. Ayrıca Fransız şirketin müşteri sayısı 2'ye düştü ve bu iki takım da Red Bull. Toro Rosso'nun her geçen sene RBR'ye daha fazla benzeyeceğini tahmin etmek zor olmasa gerek, anti parantez olsun dedik.

- McLaren de Red Bull gibi sorunlarla boğuştu İspanya'da fakat bu yaşananlar pek çok kimse için şaşırtıcı değildi. McLaren de RB11 gibi çok dar bir arka tarafa sahip ve bunda motorun da katkısı var. Bakalım planlanan sonuca ulaşabilecekler mi ? Takım tasarım felsefesini değiştirdiğini söylese de yine zor bir araç üretmiş. Bir yandan da takımın açıklamaları garip şekilde çok iddialı.

- Williams ise sessiz sedasız bir testi geride bıraktı. Dayanıklılık konusunda ise takım sınıfı geçti. Geçen seneyi Mercedes'in arkasından en hızlı araç olarak bitiren takımın bu sene neler yapacağı daha kritik. Takım son yıllarda bir sezonu iyi geçirip ertesi sezonu kötü bitiriyor. Bu sezon motorların arasındaki performans farkının azalacağını düşünürsek işleri daha zor olacaktır. Ayrıca bu sene takım daha az hata yapmalı, yine ellerinde hızlı bir araç olursa Ricciardo-Kyvat ikilisini geçmeliler.

- Sauber ise testlerin hızlı takımlarındandı. Ferrari'den liderlik tahtını 3. gün sadece Felipe Nasr alabildi. Takım hem yetenek olarak hem de tecrübe olarak kısıtlı bir kadroyla mücadele edecek. Tur zamanlarını reklam amaçlı olduğu da akla geliyor maalesef. Umarız hem motorun hem de aracın gelişmesinden kaynaklanan bir durumdur bu.

- Jerez'e zar zor yetişebilen Lotus'ta moraller iyi fakat Grosjean'ın açıklamaları da kafa karıştırmadı değil. Takım 2014'te sürekli yapılan tasarım hatalarından ders çıkardığını söylüyordu. Lotus güç kaybetse  de önemli bir geleneğe sahip, bu sene Mercedes'in de katkısıyla öne yaklaşacaklardır.








- Toro Rosso genç ikilisiyle önemli turlar attı. Takımın en azından dayanıklı bir aracı olduğunu söyleyebiliriz. Şu an hem maddi hem manevi gridin en rahat takımı. Verstappen de ilk ciddi testinde yeterince tur attı. Genç pilot yetenekli olsa da üzerinde önemli bir baskı var çünkü Hamilton'ın bile F1'e girerken üzerinde bu kadar büyük bir beklenti yoktu. Diğer baskıyı hissedecek pilot ise Sainz. Daha ilk senesinden Verstappen'e yenilirse kariyeri zora girebilir çünkü çok genç olmasına rağmen Verstappen'e göre önemli alt seriler tecrübesi var ve son FR3.5 şampiyonu olarak geldi buraya.

- Ne kadar saklasalar da Force India maddi olarak zor durumda. Bu yüzden testleri kaçırıyorlar. Umarız Hulkenberg'in WEC anlaşmasının bununla bir ilgisi yoktur. Çünkü son yıllarda pek örneğine rastlamıyoruz bunun, F1 takımları çok müsaade etmezler böyle bir duruma. Aslında Force India'nın durumu F1'de ekonomik koşulların ne kadar sakat olduğunun göstergesi. Takım son 6 altı yıldır puan savaşı yapıyordu ve son 2 yıldır da takımlarda 6. oluyordu. Belki çok önemli başarılar değil ama böylesine istikrarlı bir takımın da durumu Caterham ve Marussia'dan farklı olsun bir zahmet değil mi ?





Evet, sizlerle çok fazla yeni şey paylaşamadık, kusura bakmayın. Jerez de karakteristiği itibariyle buna katkı sağladı. En azından motorlar konusunda farkların biraz azaldığını söyleyebiliriz, daha doğrusu tahmin ediyoruz. Daha düzgün bir ifadeyle, güç ünitesi. Sadece güç ünitelerinin performansı değil, bunların şasi ile uyumu da çok önemli. Bu, geçen seneki Mercedes'in başarısındaki en önemli noktalardan biri aynı zamanda. 2014 boyunca güç üniteleri geliştirmek mümkün olmadığı için 2015'te birden takımlara önemli bir kapı açıldı. Bu açıdan da bir ilki yaşayacağız. Normalde Mercedes'in güç farkı çok fazla olduğu için daha rahat konuşabilirdik fakat bu sefer durum farklı. Yine de en büyük favori Mercedes. Asıl soru, farkın ne kadar kapanacağı, eğer geçen seneye göre fark belirgin olarak azalmazsa motor dondurma, geliştirme, 2017'deki yeni kurallar vs. tartışmaları hız kazanabilir. Barcelona'da görüşmek üzere.