3 Mayıs 2020 Pazar

2016 Sezonu İlk 3 Yarış

Sezonun ilk üç yarışı geride kaldı. Formula 1'in üzerinde saçma sıralama formatı başta olmak üzere birçok gölge olmasına rağmen, belki de son dört yılın en karmaşık sezon başlangıcını yaptık. Mercedes'e yaklaşan Ferrari, gridin arkasında iyi işler yapan Haas ve Manor, nispeten düzelen Honda ve Renault motorları. Sürprizlere açık startlar, yine startlarda yaşanan karamboller..Herhalde kimse böyle bir yazı girişi beklemiyordu, Bernie'nin de adamı olmadığımıza göre neden böyle bir giriş yaptığımıza gelelim.

İlk üç yarışta gördüğümüz kadarıyla, Ferrari kesinlikle Mercedes'e daha fazla yaklaşmış durumda. Red Bull daha iyi ve Haas spora beklenenden çok daha iyi bir giriş yaptı. Manor'un da toparlanmasıyla grid birbirine çok daha yakın artık. Bu gridin birbirine yakın olmasına niye bu kadar taktın diyenler olabilir. 2010'da HRT, Virgin ve Lotus'un spora girmesiyle grid neredeyse ikiye bölünmüştü. Bu üç takımın çok da başarılı olmayan girişimleri sonucunda, geçen yılın başında grid neredeyse 18 takıma düşme tehlikesi geçirmişti. Neyse lafı uzatmayalım, şimdiki Manor Force India'nın ilk yıllarına benziyor. Haas'ın da başarılı girişiyle grid genel olarak daha rekabetçi hale geldi.

Melbourne'de tuhaf sıralama formatıyla tanışarak sezona başladık. Ne idüğü belirsiz, özellikle zaten yavaş olan araçlara ikinci bir fırsat vermeyen bir tuhaf sistem. Formula 1'in kötü yönetildiğini her fırsatta söylüyorduk, artık malumun ilanı oldu. Bu sistemin etkisiyle başta Mercedes-Ferrari farkı olmak üzere biraz yapay farklar oluştu, sıralama gerçek de olsa. Yarışta ise Mercedes'lerin yaşadığı start sorunuyla ve SC(Güvenlik Aracı) periyoduyla çok farklı bir tablo ortaya çıktı. Özellikle Hamilton'ın Verstappen'i geçememesi yarışta nedense en çok aklımda kalan olay oldu. Evet, Albert Park'ta geçiş yapması biraz daha zor, yine de bu sahneyi geçen iki senede hayal edemezdik.

Sezon öncesi testlerde genelde sert hamurlarla çalışan Mercedes, daha ilk yarışta bunun faydasını gördü. Mercedes'e dubleyi getiren de orta sert lastikteki performansı oldu. Yeni lastik kurallarının getirdiği karmaşayı da buna eklemek gerek. Haas'ın sürpriz puanlarının bir nedeni de buydu. Grosjean'ın uzun süre Hulkenberg'e direnmesi de Hamilton'ın geçiş yapamaması gibi garipti. Yanlış taktikle önemli puanlar kaçıran diğer takım ise Toro Rosso oldu. İyi bir konumda olan takım, SC'nin de etkisiyle zar zor puanlar alabildi ve biraz da bu duruma sinirlenen Verstappen Sainz'a patladı.



Sezonun ikinci yarışı 15 yıldır genelde Malezya'da yapılırdı. Bu sezon takvimde yapılan değişikliklerle Rusya sezonun ilk bölümüne, Malezya da son bölüme konuldu. Gençler bilmez eskiden Avustralya GP sezonun son yarışıydı, Schumacher'in Hill'in üzerine çıkarak şampiyonluğu ilan etmesi de Adelaide'deki son yarışta olmuştu. Şaka tabii, ben de sonradan öğrendim, belki Emre Tilev biliyordur. 2016 Avustralya GP de Emre Tilev'le izlediğimiz bir anı olarak kalacak gibi. Son olarak takvimde böyle değişikleri seviyoruz, monotonluğu kırıyor az da olsa. 



22 Şubat 2016 Pazartesi

2016 F1 Kış Testleri - 1. Barcelona Testi

2016 sezonu da birçok bilinmeyenle bugün resmen başladı. Sezonun iyice uzaması ve azalan testlerle beraber lansmanlardan testlere çok hızlı geçiş yaptık. Testlere değinmeden önce lansmanlarla ilgili birkaç kelam etmek gerekiyor. Eskisi gibi araç tanıtımları olmadığı kesin, aslında F1 takımları şu anki online lansman seçeneğiyle eskisine nazaran daha güzel lansman yapabilirler. Çok değil, 10 sene önce bile iyi bir tanıtım medyada yer aldığı ölçüde başarılıydı, şu an ise takımlar aracısız taraftarlarla buluşabiliyorlar. Son yıllarda McLaren'in 2011'de Almanya'da yaptığı lansman dışında akla güzel örnekler gelmiyor. Sosyal medyanın da yaygınlaşmasıyla işi bir tweet'e indirgeyen takımlar bile oldu. Son olarak testlerin ilk gününde araç tanıtımı yapmayı Bernie'nin yerinde olsam yasaklardım, en sevmediğim lansman/test olayı.

















McLaren'in çılgın denemeleri de olmayınca 2016 araçları beklendiği gibi 2015 araçlarının devamı oldu, biraz Ferrari kendi geleneklerinin aksine daha agresif bir araç planlamış. Diğer yandan Toro Rosso'nun da birçok büyük takıma bile ilham vermesi gözden kaçmasın. Lansmanlarla beraber diğer şikayet konusu da araçların rengiydi, özellikle siyah rengin baskınlığı taraftarların içini sıkmış gibi. Ben de çoğunluğa katılmakla beraber takımlar açısından düşününce onlara da hak verdim. Ferrari hariç birçok takım araçların rengini ana sponsorlara göre belirliyor ve şu an birçok takım bu ana (isim) sponsora olmadığı için dikkat çeken renkleri tercih etmiyorlar. Örneğin durup dururken bir takım neden aracını sarı veya açık yeşile aracını boyasın ki ? Sanırım Ron Dennis haklı, isim sponsorları devri geçmiş görünüyor.

Bu arada sosyal medyada konuşurken, özellikle Twitter'da #F1KışTestleri etiketini kullanırsak güzel olur, kış testleri boyunca insanlar işte ya da okulda olduğu için akşam eve geldiklerinde gün içindeki önemli detayları bu etiketle beraber kolayca bulabilir diye düşündük. Yine çok konuştuk, biz artık testlerin ilk gününe bakalım.


1. Gün










- Sadece 2 test ve 8 gün olduğu için geçen senelerde yaşanan problemler bu sefer daha pahalıya mal olabilir. 2014'te Renault, 2015'de McLaren en güzel örnekler, çoğu zaman yaşadıkları problemlerin 4 günün hepsine yansıdığını gördük. İlk günde öyle bir sorun görmedik, Reno, STR ve Haas problemler yaşadı ama yarın daha iyi bir gün geçirebilirler.


- Ferrari geçen yıl olduğu gibi testlere hızlı başlarken, Mercedes de yine oldukça fazla tur attı. Vettel'in sert lastiklerle 1.24.939'luk derecesi geçen sene Maldonado'nun yumuşak lastiklerle attığı ilk günkü turundan 1 sn daha iyiydi. Hamilton ise günü Vettel'in yarım sn. arkasında kapattı.

- 1 sn. arkadan gelen Ricciardo ise 87 tur atarken, onu Bottas, Force India'dan Celis ve Button takip etti. Celis'in ve Button'ın turları yumuşak lastiklerle geldi. McLaren günü önemli bir sorun olmadan kapatırken, özellikle Honda'nın ERS kaynaklı sorunların çözümünde önemli yol aldığı herkes tarafından konuşuluyor. Limitleri artırdıkça daha net bir resim görebiliriz.

- Haas güne hızlı başlarken Grosjean'in yüksek hızda ön kanadı kaybetmesiyle takımın ilk test günü erken bitti.

- Palmer ise Renault ile ilk günün zorlu geçtiğini belirtti ve takım sadece 37 tur atabildi.

- STR, Sauber ve Manor da nispeten sessiz bir gün geçirdiler. Sauber üçü arasından en çalışkan takımdı. Diğer yandan Manor'un yeni logosu ve yarış tulumlarının çok güzel olduğunu söylemeden geçmeyelim.

- Sadece 8 günlük testle Melbourne gidecek olan takımlar, bu defa testlerde daha net görüntü verebilirler, ilk günkü sonuçlar bile sanki testlerin ortasındaymışız gibi hissettirdi. Sırada ikinci gün var, görüşmek üzere.



2. Gün

2. Günün Sonuçları


- İkinci gün de testlerden alışık olmadık şekilde verimli geçti, tam 8 takım 100 turun üzerine çıkarken Mercedes 172 turla yine açık ara en fazla mesafe kat eden takım oldu.

- Hızlı turlar açısından da bereketli bir gün oldu. Vettel yine günün en hızlısı olurken, onu 0,7 sn arkadan Ricciardo takip etti. İki ismin de hızlı turları Pirelli'nin yeni ultra yumuşak lastikleriyle (çok fazla yumuşak yani) geldi. Perez'in süper yumuşaklarla attığı tur da liderden sadece 0,8 sn yavaştı. Rosberg bu üçlüyü 2 sn arkadan takip etti ama lastikleri orta sert lastiklerdi, yani U-yumuşaklardan 3 hamur daha sert lastikler. Rosberg'den sonrası ise turlarını yumuşak lastiklerle attılar. Aşağıda bugünkü derecelerle geçen seneki ilk Barcelona testinin 2. gün karşılaştırması var. Çok sağlıklı bir karşılaştırma olmasa da takımlar derecelerini genelde 2 sn ve daha fazla geliştirmiş.

2015 1. Barcelona Testleri ile 2016 1. Barcelona Testlerinin 2. Gün Karşılaştırması
















- Haas'ın 2 hamur daha sert lastikle liderden 2,7 sn, Wehrlein'ın da 3,1 sn geride kalması dikkat edilmesi gereken diğer turlardı. İki takım da alıştığımız gridin arkasındaki takımlara göre oldukça derli toplu. Sanırım 2009'dan bu yana ayrı bir grup olan küçük takımlar ilk defa ön tarafa bu kadar yakın olacak.

- Günü en olumsuz geçiren ise Palmer'li Renault oldu. Turbo sorunu yaşayan takım da ikinci günü de mutlu tamamlayamadı. Griddeki diğer Renault motorunda ise şimdilik bir problem yok.

- Gün içinde iki önemli haber daha vardı; Arai'nin emekli olması ve sıralama turlarındaki format değişikliği. Bu önemli haberlerin yorumunu sonraya bırakıyoruz.

3. Gün






















- Takımlar oldukça yoğun geçen ilk iki günden sonra bugün yeni bir aşamaya geçmiş olmalılar ki daha az tur attılar. Sabah Ferrari, öğledein sonra McLaren ve Williams önemli zaman kaybettiler fakat yaşadıkları her zaman meydana gelebilecek teknik problemlerdi.

- Günün büyük çoğunluğunu lider geçiren Hulkenberg'in kullandığı Force India en hızlı tur zamanını süper yumuşakla geliştiren tek araç oldu. Hulk yumuşakla 1.24.0 yaparken, hemen 14 dk. sonra süper yumuşakla 1.23.1 yaparak günü lider tamamladı. Aradaki kısa zamanda pistteki değişimi göz ardı edersek iki lastik arasında 0,8-1 sn civarında fark var diyebiliriz, verilere ulaşmanın oldukça kısıtlı olduğu şu zaman diliminde bir kenarda dursun.

- Bugünkü verileri lastik verilerinden arındırdığımızda oldukça yakın bir grid ortaya çıkıyor. Bu kadar yakın dereceler biraz 2012'deki test derecelerini hatırlattı. Elbette gridin 4 yıl önce olduğu gibi yakın olması pek olası değil ama Honda ve Renault motorunun gelişime daha açık olması, Manor ve Haas'ın geçen senelerdeki akranlarına göre derli toplu ve güçlü motorlara sahip olması gridi birbirine yaklaştırabilir. Diğer yandan bu demek değil ki Mercedes bu sene çok zorlanacak.

- Ferrari'nin SF-16H'ın geçmişteki Scuderia araçlarına göre daha agresif olduğu söyleniyordu. İtalyan takım kabus gibi bir test geçirmese de kendi standartlarına göre daha az atıyor. Testlerde daha az tur atmak kötüye işaret değildir, yeter ki Honda'nın 2015'te yaşadıklarını yaşamayın. Zira kabus gibi test McLaren'in 2015'te yaşadıklarıdır. Ya da 2011'deki gibi. Aynı şekilde RBR de 2014'te fazla tur atamamıştı.

- Günün en çok tur atanları ise Sainz'ın STR'si ve Mercedes oldu : 161 tur. Reno da önceki iki günün acısını çıkararak bugün iyi çalıştı. Magnussen'i de yaklaşık bir yıl sonra  F1 kokpitinde gördük.

- 3. günün son notu da Endonezya hükümeti destekli Haryanto'ya ait. Müslüman pilot F1'de yarışacak ilk müslüman pilot olabilir fakat 2000'lerin başında yarışan Malezyalı Alex Yoong da vardı. Yoong Malezyalı Çinlilerden (Malaysian Chinesene) ve babası müslüman. Durum karışık yani. Belki de 70-80'li yıllarda 39 araçlı gridde müslüman olarak yarışmış başka birileri vardır.

2015 ve 2016 1. Barcelona Testlerinin 3. Gün Karşılaştırması


















4. Gün





-
















- 4 takımın 100 turun üzerine çıktığı günde Mercedes yine herkesle dalga geçercesine iki pilotuyla toplam 187 tur attı. Diğer yanda McLaren'de sorunlar bugün de devam etti ve günü pist üzerinde çalışamadan bitirdi.

- Günü lider bitiren Raikkonen en hızlı turunu Pirelli'nin yeni ultra soft lastiğiyle attı. Öğle yemeğinden önce orta sertle 1.25.3 yapan, sonradan yumuşak lastiklerle 1.24.4 yaparak derecesinin yaklaşık 0,9 sn geliştirdi. Yaklaşık 15 dk. sonra da ultra yumuşakla 1.23.4 yaparak turunu 1 sn. geliştirdi. İlk izlenimler ultra yumuşak lastiğin süper yumuşaktan belirgin şekilde hızlı olmadığı.

- Kyvat'ın turlarına odaklanırsak, süper yumuşakla attığı 1.24.764'lük turunu yine 15 dk. sonra bu sefer ultra yumuşakla 0.4 sn geliştirerek 1.24.329 yaptı. Buradan da kabaca ultra yumuşakların süperlerinden 0,4 sn hızlı olduğu sonucu çıkabilir.





- Mercedes'in yumuşak lastiği bile denemediği testlere dayanıklılığı ile damgasını vurdu. 7'den 70'e herkesi etkileyen takım, bugün de çok konuşulan ön kanadını ortaya çıkardı. Şu anki tasarımın esneme testini geçmesinin zor olması bekleniyor. Alaman takım devasa sayıda tur atsa da elini pek göstermedi. Güçlü motor ve güçlü bir şasiyle zaten ön tarafta Ferrari ile yalnızlar.

- Ferrari demişken, takım bugün 80 tur attı. Daha yeni araçlar genelde testlerde daha fazla sorun demektir. Ferrari de 4 günlük test boyunca büyük sorunlar yaşamasa da zaman kayıpları yaşadı. Tekrar vurgulamak gerekirse çok tur atmak iyiye işaret, az tur atmak da kötüye işaret değil.

- Renault ve Toro Rosso bugün de değerli veriler elde ederken, Williams ve Manor günün az tur atan diğer takımları oldu.

Genel değerlendirmeyi cuma akşamı ya da hafta sonu yaparız inşallah.



Ortak noktayı bulunuz. 2015 ve 2016 1. Barcelona Testlerinin 4. Gün Karşılaştırması


















Genel Değerlendirme

2016'nın ilk testleri bitti ama takımlar fazla dinlenemeden 2. testlere hemen geçecek. Herhalde F1'in en çabuk ve en az testin yapıldığı sezonunu yaşıyoruz. Takımlar alet edevatı toplamadan ikinci testi de yapacağı için en ucuzu da olacak.

İlk testin en önemli olayı Mercedes'in inanılmaz sayıda tur atmasıydı galiba. Takım zerre sorun yaşamadan 3000 km'nin üzerinde yol kat etti. McLaren de bize çok sıradan gözüken bir hidrolik sızıntısı yüzünden 1,5 günü kaybetti.

Mercedes yeni aracına sıradışı parçalarını eklemeden önce de önemli mesafe yaptı. Son iki gün de bıçak sırtı kanatçıkları ve yeni ön kanadını denedi. Padoktaki genel görüş Mercedes'in yine önde olacağı, özellikle testlerde durmadan çalışmaları herkesin gözünü korkutmuş gibi. Şampiyon takımın yine önde olması beklenen bir şey zaten ama çok tur atmaları aksine o kadar da iyiye işaret olmayabilir. Bu W07'nin normal evrimsel bir araç olduğunu gösterebilir ve birçok kez gördüğümüz gibi sezonu domine ederek şampiyon takımlar sahip olduğu farkı yavaş yavaş kaybeder. Gerçi F1'in buna pek sabrı yok ki 2017'de yeni bir kural değişikliği ve sınırsız motor gelişimi planlıyorlar.

Takımlar ilk testte oldukça çalışkandı, daha çok aracı anlama ve ayarlar üzerinde vakit geçirdiler. Yine de elimizde değerlendirmek için bazı tur dereceleri var. Biz de bunlara Mercedes'in dört günde attığı en hızlı turları ekleyerek bir karşılaştırma yaptık. Önce lastikler arasındaki farkı bularak, sonra da aşağıdaki tablodan lastiklerden kaynaklanan farklardan arındırarak yeni bir tablo elde ettik.



Lastik farklarını bulmak için elde çok sağlıklı veri yoktu. Öncelikle geçmiş senelerdeki farkları pek düşünmediğimizi söyleyelim. Yumuşak ile süper yumuşakların farkını Hulkenberg'in üçüncü gün attığı turdan 0,8 sn olarak belirledik. Süper yumuşak ile ultra yumuşakların farkını da Vettel ile Ricciardo'nun 2. gün attığı turlardan yine 0,8 sn civarında belirledik. Bu farkları bulmak için boş depoyla atılmış ya da uzun stintlerin içinde olmayan bir tur ve turlar arasında fazla bir zaman geçmemesi gerekiyordu. İncelediğimiz turlar arasında genellikle 15 dk vardı. Yine de bu verilerin sağlıksız olduğu bir ihtimali de hiç az değil. Diğer yandan lastikler arasındaki 1 sn'lik fark da Pirelli'nin genelde ulaştığı bir sonuçtu. Muhtemelen ikinci testlerde daha net sonuçlar elde ederiz.


Lastik farklarından arındırılmış hızlı turlar

Yine de Ferrari, Red Bull ve Force India dışında elini gösteren takım pek olmadı. Özellikle de Mercedes yumuşak lastiği bile kullanmadı. Geçen sene sert ile orta sert lastik arasında rahat 1 sn'lik bir fark vardı, eğer biz de onu baz alsak; Mercedes üstteki tabloda daha açık bir farkla önde olabilirdi. Diğer takımlar da daha çok araçlarını anlamaya çalıştılar zaten.

Son olarak düzlük hızlarına bakalım. Autosport'un 3. güne dair paylaştığı verilere göre Nasr, geçen sene Massa'nın sıralama turlarında attığı 334 km/sa'i 4 km/sa geçerek 338'e ulaşmış. Ardından Hamilton 337 ve yine Massa 334 ile geliyor. 2015'te Alonso ile 326'ya kadar çıkan McLaren bu sefer 320'de kalmış. McLaren üçüncü günün sabahı yine çeşitli alanlara odaklanmış ve öğlen de tur atamamıştı. Red Bull da sadece McLaren'i geçebilmiş sıralamada, fabrika takımı Reno da 332 ile daha iyi bir görüntü vermiş bu sefer. En yüksek süratler için de ikinci testlerde daha net bir görüntü elde ederiz.



İki gün sonra başlayacak testte başta Mercedes olmak üzere bütün takımlar da boş depoyla hızlarını görmek isteyecektir. En azından ilk testlere göre daha rahat konuşabiliriz. Testlerin güzelliği de burada, o kadar çok bilinmeyen var ki, hele de Formula 1 gibi detayların belki de en önemli spor dalında konuşmak hiç kolay değil. İkinci testlerde böyle her güne ayrı ayrı yazı planlamıyoruz ama yine sonunda genel değerlendirme olacak inşallah. Bir de yazıyı bir sürü kötü grafikle boğduğumuz için kusura bakmayın, zaman kısıtı yazıyı bu hale getirdi. Haftaya görüşmek üzere.

4 Haziran 2015 Perşembe

2015 Giro D'Italia İlk Hafta Değerlendirmesi - Podcast

Giro devam ederken ben de hayatımın ilk podcastini yaptım arkadaşımla. Şu an bunu dinlemenin pek manası olmayabilir ama Giro 2015'te neler oldu, neler bittiye bakmak için iyi bir kaynak da olabilir. Bu podcast yayınlanırken ilk dinlenme günü geride kalmıştı ve Contador, Aru ve Porte birbirine çok yakın devam ediyordu. Podcast Porte'n meşhur cezasını almadan önce yapıldı, yani ilk hafta değerlendirmesi ve yarışın devamına dair tahminler yer alıyor. Giro yeni bitmişken nostalji yapmak isteyenlere gelsin bu podcast, Giro ne de değişmiş 2 haftada ! Son olarak Berker'e de teşekkürlerimi sunuyorum bu fırsat için. Açın, internette gezinirken dinlersiniz.




Unutmadan Açık Büfe'nin sayfasına abone olabilirsiniz, Dauphine bitişinde Giro-Dauphine-Tour'u konuşacağımız yeni bir podcast'in de müjdesini verelim, aman ne müjde !

16 Mayıs 2015 Cumartesi

2015 TV'de Motor Sporları Ekranı

Formula 1'in yayın hakları komedisi bittiğine göre artık yazımızın vakti geldi. Çok değil 6 ay önce D-Smart'ta Hamilton'ın şampiyonluğunu izledikten sonra 2015 mart ve nisanda Tivibu'dan dört yarış izledik. Tivibu bu dört yarışı da son anda yayınlayacağını duyurmuştu, hatta hepsini cuma gününden açıkladı ve mayıs ayı olmasına rağmen kesin olarak Formula 1'in 2015'te hangi kanalda veya platformda yayınlanacağını bilmiyorduk.

Yayın haklarını Tivibu'nun artık kesin olarak alacağını beklerken birden Digitürk ortaya çıktı. Ufak çaplı bir şok yaşadıktan sonra hemen bu duruma adapte olduk F1 izleyicisi olarak ve çareler aramaya başladık. Neyse, ben Tivibu'ya devam ediyorum. Digitürk Play almak durumunda kaldım. Tavsiyem eğer evinizde Digitürk yoksa bu platforma pek bulaşmamanız. Digitürk Play en uygun seçenek gibi duruyor, yok ben zaten fanatik bir futbol seyircisiyim derseniz Digitürk'e abone olmak en iyisi.





Aslında buraya Türkiye'deki F1 fanları olarak ne yazsak haklıyız. Zaten seyircisi sınırlı olan sporun tv kanalı bu kadar değişir mi kardeşim ?  Bu arada sen F1'i yıllardır izlemeyen kardeş, Formula 1'i artık NTV yayınlamıyor, ne Okay Karacan kaldı ne de İstanbulpark !

Çok konuştuk farkındayım ama ne yaşadığımızı en iyi bu yazıyı okuyanlar bilir. Fazlasını içimize atıp hangi motor sporu yayını hangi kanalda ona bakalım.

Formula 1

2015 sezonunun geri kalanı artık Digitürk'te. Yarışları Lig TV 2 ve Lig TV 3 yayınlayacak yani futbol maçlarının dışında olan Spor Extra Paketi'nde olacak. Bu paketin içinde İngiltere Premier Ligi, Euroleague gibi organizasyonlar da var. Dipnot; Eurosport 1 ve 2'yi izlemek için ayrıdan Sporsever Paketi gerekiyor ve Eurosport'u Türksat uydusundan izlemek mümkün değil, eğer Eurosport izlemek istiyorsanız uydu konusunu mutlaka yetkiliye sorun.


Serhan Acar da 10. yılını doldurdu tv dünyasında


Ayrıca RTL de F1 yayınlarına devam ediyor. Tivibu ve Kablolu TV'de RTL'yi izleyebilirsiniz. RTL genellikle otellerin tv paketlerinden de izlenebiliyor, malum yazın yarışlar mutlaka tatille çakışır. Azeri spor kanalı İdman TV'de Formula 1'i yayınlıyor fakat yarış herhangi bir güreş müsabakasıyla aynı saate denk geldiyse yarışı izleyemeyebilirsiniz.

Moto GP

Son 3 senedir motor sporları izleyicisinin vazgeçilmezi olan D-Smart bu sene sadece Moto GP'yi gösteriyor. Fakat anlaşması bu sene sonunda bitiyor ve D-Smart ilginç şekilde spor yayınlarından çekilmeye başladı, %90 ihtimalle seneye Moto GP'yi de yayınlamazlar, ona göre planlarınızı yapın.

WRC

Dünya Ralli Şampiyonası bu sene Ntv Spor'dan yayınlanıyor. Ntv Spor'u nasıl izleyeceğinizi hepinizi biliyorsunuzdur. Motors Tv de bonus olsun.

WEC - Le Mans 24 Hours

Dünya Dayanıklılık Şampiyonası ve serinin en önemli yarışı Le Mans 24 Saat Eurosport ekranlarında olacak. Motors TV de diğer yayıncılardan.

World Superbike

Kenan Sofuoğlu'nun mücadele ettiği Dünya Supersport Şampiyonası, Suberbike organizasyonun içinde yer alıyor. İki şampiyonayı da Eurosport vermeye devam ediyor.



Dünya Supersport Şampiyonası



Formula E

2014-2015 sezonu Ntv Spor tarafından gösterilmeye devam ediyor.

WTCC

Dünya Binek Araçları Şampiyonası da Loeb'le birlikte Eurosport'ta.

Renault Dünya Serisi - GP3 - Porsche Supercup

Renault Dünya Serisi (World Series by Renault) içinden genellikle Formula Renault 3.5 yarışları Eurosport'tan yayınlanıyor. Aynı şekilde F1 hafta sonları da GP3 ve Porsche Supercup yarışları Eurosport 1 veya 2'de.

DTM

Türkiye'de herhangi bir yayıncısı olmadığından youtube üzerinden DTM kanalından ücretsiz izleyebilirsiniz. Orta hızda bir internet yeterli olacaktır.

Fia European F3 Championship

Geçen yıl Ocon, Verstappen gibi genç pilotların yarıştığı seri yine youtube üzerinden ücretsiz izlenebilir. Motors TV de diğer seçenek.

Volkicar

Volkan Işık ve ekibi tarafından tasarlanan araçlarla yapılan seriyi Ntv Spor veriyor.

Blancpain GT Series - V8 Supercars - International GT Open

Bu serilerin hepsi Motors Tv'de var. Nascar'ı Ab Moteurs da pazar yarışlarını Türkçe olarak veriyor. Ayrıca Blancpain ve International GT Open youtube'dan da izlenebilir.

Nascar

Nascar'ı Ab Moteurs pazar yarışlarını Türkçe olarak veriyor. Cumartesi yarışlarının tekrarını ise pazar akşamı veriyor. Birkaç sene önce Türkiye'deki Fox Sports da bazı serilerini yayınlıyordu ama şu an net bir bilgimiz yok.

IRC - Britanya Superbike - Auto GP

Bu seriler de Eurosport ekranlarından izlenebilir.



İngiliz kanal motor sporları için özel.




Evet birçoğumuzun önceliği Formula 1. Biz yine de öne çıkan serilerin hangi kanallarda yayınlandığını göstermek istedik, umarım arayanlara bir faydası olur. Listeyi hazırlarken Ozan Baştuğ Ülkügil'in (ozmoturk) trf1.net'te yaptığı haberlerden fazlasıyla faydalandık. Cuma günü siteye girip hafta sonu programına bakılabilir. Diğer katkısı olan arkadaşlara da teşekkür ederiz.

Yukarıya eklemedik ama Motors TV daha birçok seriyi gösteriyor. Bu linkten hangilerini yayınladığına bakabilirsiniz. Aynı şekilde Eurosport Speedway, Ntv Spor Rallikros gibi değişik etkinlikleri yayınlıyor, hepsini listeye alarak iyice kafaları karıştırmak istemedik.

Öne çıkan iki spor kanalından Eurosport bütün platformlarda var yalnız Eurosport 2 D-Smart'ta yok ve yukarıda söylediğimiz gibi Digitürk'te de uyduya göre izlenebiliyor. Motors TV de Tivibu'da İngilizce yayın yapıyor. Şu ana kadar amacını anlayamadığım AB Moteurs ise D-Smart ve Teledünya'da yayınlanmakta. Fox Sports ise sadece D-Smart'ta ve -tam emin olmamakla birlikte- Nascar yarışlarını veriyor. Sports TV geçmiş senelerde bazı serileri veriyordu, şu anda hangilerinin yayın haklarına sahip bilmiyoruz ama bütün platformlarda ve uyduda mevcut, aklınızda bulunsun.

Muhtemelen Google'dan arama yapacak birçok arkadaş link için buraya yönelecek ama yazımız televizyondan motor sporlarını hangi kanalların verdiği üzerine. Daha Türksat dışında diğer uydularda Formula 1'i gösteren birçok ülke kanalı var. Eğer böyle izleyenler varsa diğer fanlara da yardımcı olmak için blogumuzda konuk yazarlık yapıp bu kanalları nasıl izleyebileceğimizi bizlere anlatabilir, buradan sesli duyurumuzu yapalım. İlerleyen yazılarda youtube'dan canlı verilen bazı yarışları ve Youtube'daki bazı motor spor kanallarını içeren bir dosya hazırlayacağız. TV yayıncılığında ise Digiturk, D-Smart gibi platformları karşılaştıracağız ve Eurosport gibi kanalların nasıl daha iyi izlenebileceğinden bahsedeceğiz, bizimle kalın.

10 Mayıs 2015 Pazar

Giro ve Tour Öncesi Genel Klasman Savaşları

An itibariyle iki etap geçildi bile Giro'da. Yine de yazmak istedik bu sezon hakkında. Açıkçası yazma isteğinin arkasında bu sezon favorilerin inişli çıkışlı performansları yatıyor. Biraz da Contador'un Giro-Tour dublesini odağa koyarak dört büyüklerin (Contador-Froome-Nibali-Quintana) şimdiye kadarki performanslarına bir bakalım dedik.

Genel Klasman (GK) adayları sene başından katıldığı tek haftalık turlarla ne durumda olduklarını az çok gösterirler. Son iki seneye bakarsak 2013'te özellikle Froomey ve Nibali kazandıkları Tour ve Giro öncesi katıldıkları bütün yarışları süpürmüşlerdi, Contador da yine 2013'te Tour'daki performansına benzer şekilde pek iç açıcı gözükmemişti. İspanyol bisikletçi (neredeyse pilot diyordum, ah Alonso!) 2014'te ise sene başından toparlanmış ve Tour'a kadar çok iyi performans göstermişti. Burada Nibali'ye parantez açmak istiyorum, geçen seneki dağınık performansından sonra o kadar baskın bir Tour geçirdi ki artık onun hakkında büyük konuşmamaya karar verdik. Bu performans sadece Froomey ve Contador'un kazasından kaynaklanmadığını  da söyleyelim.



Bakalım ileride zamanın en büyükleri diye hatırlayacak mıyız ? 

























Önce şubat ayındaki Vuelta a Andalucia (Endülüs Turu) ile başlayalım. Bu tur tamamen Froome ile Contador'un arasında geçti. Contador genellikle geride olduğu TT'de Froomey'e 8 sn. fark atmıştı. Ardından neredeyse son 7 km.'de tek başına gittiği dağlık bir etap aldı. Ertesi gün ise Froomey son günkü dağlık etapta zaman kaybettiği iki etabı telafi edebildi ve toplamda sadece 2 sn. fark atarak Endülüs Turu'nu kazandı. Froomey etabı ve yarışı kazansa da, Contador oldukça iyi gözüktü. O günkü performansıyla iki turda da zirveyi görebilir derken diğer yarışları o kadar iyi geçmedi. Endülüs Turu'ndan dipnot, diğer GK adayları bu ikiliden çok uzaktı, örneğin Roman Bardet 3:13 geride ancak 5. olabildi. Ayrıca ilk 8 içinde tam 4 Team Sky'lı vardı.

Tirreno-Adriatico'ya ise dört büyük favorinin katılması planlanıyordu ancak Chris Froome hastalık gerekçesiyle katılmadı yarışa. Nibali de yarışın başından sonuna dağınık bir görüntü sergiledi ve ancak Quintana ve Contador'un performansını sağlıklı bir şekilde değerlendirdik. İtalya'daki tarihi yarış prolog ile açılıp yine ITT ile bitiyordu. Prologu Movistar'dan Malori kazanırken, Uran, Nibali ve Pinot, Quintana ve Contador'a karşı zaman kazandılar. Özellikle Contador'un birincinin 6 dk'da bitirdiği bir etapta 21 sn. fark yemesi oldukça düşündürücüydü. Greg van Avermaet ve Peter Sagan'ın da birer etap aldığını söylemek gerek mutlaka. Yarıştaki tek ciddi ve karlı etapta ise Quintana özellike Contador ve ekibi uyurken atak yapmış, Contador onu takip etmekte kararsız kalmış ve çok güçlü değilken grupla beraber gitmeyi tercih etmişti. Quintana o gün arkadaki gruba 55 sn. fark atarak gövde gösterisi yapmıştı. Arkadaki grupta Rodriguez, Uran, Contador, Pinot, Yates ve Pozzovivo vardı. Mollema'nın ise 41 sn. geriden gelerek 2. oldu güzel etapta.



Quintana'nın pik yaptığı yer




Contador pek iyi görünmediği turda bir de kaza yaptı. İlginç şekilde toparlanan İspanyol pilot 10 km'lik zamana karşıda bu sefer bütün GK adaylarının önündeydi. Aynı şekilde Nibali de Contador'un arkasından gelen diğer GK adaylarındandı. Contador Uran'ın 7, Quintana'nın 24 sn önündeydi etap sonunda. Cancellara da bireysel zamana karşıyı kazanarak sanırım bu sezonun su ana kadarki son galibiyetini aldı. Yarış sonunda Quintana GK'ı alırken Mollema 18 sn. geriden 2 olurken, Uran 31 sn, Pinot 35 sn ve Contador 39 sn geriden geliyordu.

Volta Catalunya ise kaçış grubunun galibiyetiyle başladı ve Paterski, Rolland ve De Clerq'in pelotona 2:30'un üzerinde fark attı ama biz daha çok birbiriyle zaman farkı olmayan ana gruba yoğunlaşacağız. 2. etabı Valverde alırken, 3. etabı Pozzovivo arkadaki Uran ile başlayan gruba 3 sn. fark atarak kazanıyordu. 4. etabı Van Garderen alırken son km'lere Contador ve Porte ile giriyordu. Contador yine ilk cevap veren olmaya çalışırken Porte Kiryienka'nın da yardımıyla son metrelerde atağa geçip Van Garderen'in sadece 3 sn. gerisinde etabı ikinci bitirdi. Burada Sky'ın domestiklerinin genel olarak bu sene de diğer takımlara oranla daha güçlü göründüğünü eklemeyi unutmayalım. Ayrıca Contador GK adayı olarak güçlü sprint atamaması normal ama genel olarak rakiplerinin de gerisinde kalıyor. Bu sıkıntıyı özellikle Vuelta 2012 ve 2014'te güçlü sprintlere sahip Purito ve Valverde'ye karşı hissetti. Burayı aklımızda tutalım, Giro değerlendirmesinde döneceğiz. Porte bu etapta attığı farkla GK'ı alırken, Valverde sonrasında iki etap daha alarak GK'da ikinci oldu. Ardından Pozzovivo ve Contador küçük farklarla geldi. Uran 5. olurken Aru 6. ve Atapuma 7. oldu.

Porte Catalunya dışında Paris-Nice ve Giro del Trentino'yu da kazandı. Açıkça Giro'ya gelen en formda isim. Hatta Froomey'den de formda gözüküyor. Yine de Porte'n bu iki turda Catalunya'daki gibi güçlü rakipleri yoktu. Başka bir önemli haftalık tur da Tour de Romandie idi. Katusha'dan Zakarin ve Spilak ilk iki sırayı alarak herkesi şaşırtırken Froomey de toparlanmış gözüktü. Pinot da etap zaferi kazanırken hem takım zamana karşı hem de bireysel zamana karşı olan bir turda Froome'un sadece 14 sn. gerisinde bitirerek 4. oldu. Uran da çok dikkat çekmese de istikrarlı formunu koruyarak turu beşinci tamamladı. Simon Yates 6. Majka 7. Quintana 8. Bardet 9. ve Nibali yarışı 10. olarak bitirdi.







Giro başlamışken biraz bu tura odaklanıp yazımızı bitirelim, diğer bisikletçilerin ve Tour ön değerlendirmesini haziranda yaparız artıkın. İtalya'ya Porte en formda isim olarak gelirken Contador ve Uran belli bir form düzeyinde geldi, Aru ise sakatlıklarla uğraştı. Dört ismin de gerçekten güçlü domestikleri olacak İtalya'da. Uran hariç. Quick Step iyi bir takımla gelse de Uran'ın dağcı domestiği oldukça az. Porte'un ve Aru'nun domestikleri oldukça güçlüyken Tinkoff Saxo'da da Rogers ve Basso gibi tecrübeli yol kaptanları olacak. Giro'da herkesin hedefleri olsa da asıl hikaye Porte için yazılacak. Bisiklette gerçekten üç haftalık turların zorluğu başka bir seviyede, sadece fiziksel olarak değil mental olarak da çok güçlü olmak gerekiyor.

Porte 2013'te de oldukça güçlü bir sezon geçirmişti. Froome'un en büyük yardımcısı olarak katıldığı birçok haftalık turda Contador gibi önemli rakipleri geride bırakmıştı. Tour'un ilk ciddi etabında Froome ile beraber 1-2 yaptılar ve Richie birçok takımın liderinden bile güçlü görünüyordu. Fakat ertesi gün 5 dk'nın üzerinde fark yemişti favoriler grubundan. Yine geçen sene formsuz geldiği Tour'da Froome'un yokluğunda pek ortalıkta görünmedi. Aslına bakılırsa Giro'da Contador'u zorlayıp 2. olsa bile insanlara kendini kanıtlamış olacak. Üstelik kazanmak için iyi bir fırsat var elinde. Porte'n önceki büyük turların aksine 'patlamayacağına' inanıyorum nedense. Tam bu noktada Contador'a dönelim.






Contador'un Vuelta 2012 ve 2014'te yurttaşlarına zorlandığını görmüştük. Contador eğer tırmanışta rakiplerinden kopamazsa finişte geçilmesi sürpriz olmaz. Catalunya'da Porte'n gerisinde kalsa da alışagelmiş şekilde zorlayan yine oydu. Yarışın kazanılmasında Contador'un bu ataklarının gücü belirleyici olacak. Aksi taktirde Vuelta gibi zorlanabilir ve her geçen gün rakipleri de mental olarak güçlenecektir çünkü burada en büyük favori Contador. Tabii buradaki temel varsayımımız Contador'un tırmanışlarda ilk atak yapanlardan olması. Açıkçası İspanyol bisikletçi ne 2013 kadar formsuz ne de 2014 kadar güçlü görünüyor. Aynı şekilde Froome, Quintana ve Nibali özellikle 2013'teki formlarında değiller. Evet zamanla forma gireceklerdir fakat hatırlarsanız üçü de mart ayından ortalığı domine etmeye başlamışlardı güçlü olduğu yıllarda. Contador'un da çok güçlü olmadığını düşünürsek aslında Tour'a Giro'dan sonra daha güçlü bile girebilir. Hatta Giro'da kazanamayıp Tour'da kazanabilir, biraz uçuk gelebilir ama 2015'te standart bir sezon izlemeyecek gibiyiz. Son olarak Contador Giro'yu kazanırsa Tour'da en rahat isim olacak çünkü kaybettiğinde bahanesi olan tek aday olacak. Giro'yu kazanamazsa ise hem yorgun hem de moralsiz bir şekilde Tour'a gidecek. Açıkçası bu durumla baş etmek zor ama İspanyol, İspanyol vatandaşı Alonso gibi mental olarak çok güçlü bir isim ve dubleyi yapabilecek mental güce sahip nadir sporculardan.

Evet belli başlı isimlere odaklandık tamamen ama Giro içinde zaman buldukça diğer isimlere de değineceğiz. Fabio Aru'yu hesaba katmamak büyük yanlış olur, çok formda olmasa da 2014'te büyük tur bisikletçisi olduğunu gösterdi. 2015 hem Contador'un duble hedefiyle hem de bazı bisikletçilerin farklı form durumlarıyla bize güzel bir sezon yaşatacak gibi. Esen kalın.

Milli İrade !









15 Nisan 2015 Çarşamba

Şahlanan Atın Dönüşü : 2015 Malezya ve Çin GP

Avustralya'da Mercedes'in baskın sonucuyla beraber birçoğumuzu acaba yine sıkıcı bir sezon mu izleyeceğiz korkusu sarmıştı. McLaren'in Honda ile beraber sorunlar yaşaması, RBR'in artan şikayetleri yaraya tuz basıyordu. Lakin bu endişelerin hepsi Malezya'daki yağmurla beraber kaybolup gidiverdi.

Alonso'nun 2013'te Barcelona'daki galibiyetinden sonra Vettel Ferrari ile çıktığı ikinci yarışta kırmızıların ilk galibiyetini kazandı. Ferrari'nin son galibiyetinde de yine lastik kullanımının büyük bir etkisi vardı. Yine de Ferrari'nin bu galibiyetinde farklı olan bir şeyler vardı. Biraz buna bakalım, sonra da tur derecelerini Çin'e yoğunlaşarak değerlendirelim.
































İtalyan takımda yeniden yapılanmanın verdiği bir huzur ve güven ortamı var. Belki de ondan da önemlisi, Alonso'nun takımdan ayrılması sanki Maranello'ya büyük rahatlık getirmiş, bu her hallerinden anlaşılıyor. Bu Alonso'nun kötü karakterli bir pilot olduğuna gelmiyor, aksine büyük beklentileri olan ve takımı bu yönde itekleyen bir karaktere işaret ediyor. Alonso'nun Ferrari'den ayrılarak tam da böyle bir pilota ihtiyacı olan McLaren'e geçmesi iki takım açısından da en hayırlısı oldu galiba.

Ferrari'nin Brawn'ın ayrılmasından bu yana yarış stratejilerinde hem rakiplerinin gerisinde kaldığına hem de çok tutucu davrandığına tanık olmuştuk. Arrivabene döneminde ise daha 2. yarışından risk alarak Malezya'da SC varken çoğunluğun aksine yeni lastikleri takmadılar. SC çıktıktan sonra Vettel lider, Hamilton 6. idi. Hamilton öndekileri geçene kadar fark 3,6 sn'den 9.995 sn'ye çıkmıştı bile. İngiliz, Vettel'in arkasına geldiği 10. turdan finişe kadar tam anlamıyla strateji savaşı yaşandı. İki takım farklı zarlar atsa da Vettel son tura girerken Hamilton'ın 10.094 sn önündeydi. Yani yaklaşık 45 turda fark sadece 0.099 sn değişmişti. Bazen verilerin içinde boğulmaya gerek yok, Ferrari Malezya'da Mercedes'in hızına yetişti ama asıl fark Vettel'in SC çıktıktan 5 tur içinde önü boşken attığı turlardan kaynaklandı. Alman pilotun galibiyeti Ricciardo'nun geçen seneki 3 galibiyetinden ise oldukça farklıydı, geçen seneki Mercedes için 10 sn çok önemli değildi, 10 tur içinde rahatlıkla kapatabilirdi bu farkı ama Sepang'da bütün yarış boyunca Ferrari'ye yaklaşamadılar bile.































Diğer önemli ayrıntı ise Mercedes motoru kullanan Williams'ta gözlendi. Sepang'da Ferrari
Melbourne'e göre sadece Mercedes'e değil, Williams'a karşı da belirgin şekilde hızlandı. Williams'lar önlerindeki trafikten 15. tur civarında kurtulduğunda lider Vettel'in 25 sn gerisindeydi. Yarış bittiğinde ise 70 sn. gerideydi. Tur başına 1 sn'den fazla yavaş kalmış Williams. Massa'nın Melbourne'de Vettel'in sadece 4 sn geride bitirdiğini unutmayalım. Bu tablo sadece Mercedes'in fabrika takımının değil Mercedes motorunun kullanan takımların lastikleri hızlı tükettiği sonucunu ortaya çıkarıyor. Sadece 2013'ün ilk yarısında değil, 2012'de de McLaren ve Mercedes'in diğer takımlardan daha hızlı lastik tükettiğini hatırlıyoruz. İsterseniz Çin verilerine bakıp daha net bir karar verelim.

Şangay'daki yarış birçok açıdan daha sağlıklıydı. Her şeyden önce iki yarıştan gelen önemli miktarda veri vardı ve Çin'deki sıcaklıklar Malezya'göre daha makul, pist de Albert Park'a göre daha net bir görüntü veriyordu. Ayrıca yarışın başındaki Ham-Ros-Vet-Rai-Mas-Bot sıralaması baştan sona pitler dışında hiç değişmedi. 3. tura girerken farklar Ros 1, Vet 2.3, Rai 3.3, Mas 4.4, Bot 5.1 sn idi. Öndeki sıralama 13. turda Vettel ve Massa'nın pite girmesine kadar bozulmadı, pitlerden bir önceki turdaki farklar 1.6, 6.1, 7.7, 14.5 ve 17.0 sn şeklindeydi. Hamilton ilk stintte yumuşak lastiklerle tur başına ortalama 0.4 sn'ye yakın hızlıydı Vettel'den. 18. tura girerken sıralama tekrar oturmuştu, farklar ise Ros 2.1, Vet 4.7, Rai 9.8, Mas 18.1, Bot 23.1 sn olmuştu. Bundan sonra ilk dörtlünün farklarına odaklanacağız.









Bu stintte iki takım da gıcır gıcır yumuşakları takmıştı ve Ferrari Mercedes'e darbe vuracaksa burada vurmalıydı. Kırmızılar darbe vuramadıysa da geride kalmadılar ikinci stintte. Vettel pite girmeden lider Hamilton'ın 4.9 sn gerisindeydi, hatta bu farkın 1.3 sn'si de pite girmeden önceki iki turda oluşmuştu. Stintin ilk turlarında Vettel'in farkı 3.5 sn civarına indirmesinden sonra farklar sabit kaldı ve Rosberg'in arada patates olma tehlikesini hissettiği ve takıma şikayette bulunduğu zaman da tam bu turlardı. Raikkonen'in lider Hamilton'la olan farkı ise çok daha oynaktı ve stintin sonlarına doğru iyice açılmaya başladı. 32. turda fark 13.7 sn olmuştu. Raikkonen iki stintte de ikişer tur fazla atması lider Mercedes'lere göre bir şey kazandırmadı ama yarışın sonunda 4 tur daha temiz lastikleriyle Vettel'i geçmesi içten bile değildi. Yine de büyük resim Raikkonen'in lastikleri bitmişken içeri girmemesinin çok doğru bir hamle olmadığını anlatıyor.

2. pitlerin ardından 35. turda farklar 6.2, 10.1 ve 14.9 sn şeklinde oluştu. Ferrari bu son stintte gözle görülür şekilde yavaş kaldı. Çünkü takımlar artık orta sert lastiği takmak zorunda kalmıştı. 35'den Verstappen'in kaldığı 53. tura kadar farklar 8 ve 20 sn civarındaydı. Hamilton bu stintte de Vettel'den yarım saniyeden fazla hızlıydı. Yarış normal koşullarda bitseydi 20-25 sn arasında bir farkla Hamilton rahat bir şekilde önde bitirecekti yarışı. Büyük resimde 56 turluk bir yarışta ortalama 0.4 sn daha yavaş bir Ferrari var, hatta 0.43-44 sn de denilebilir. Burada vurgulamak gerekirse, iki takım arasındaki farka bakmak için Hamilton-Vettel farklarını baz aldık. Sıralama turlarındaki 0.9 sn'lik fark yarıya inmiş gibi. Avustralya'daki yarış temposu da bundan çok farklı değildi. Diğer yandan Hamilton ikinci stintte temkinli mi sürdü yoksa gerçek temposu bu muydu ancak ilerleyen yarışlara göreceğiz. Williams'tan Massa ise Ferrari'den yarış sonunda 40 sn geriden gelerek 3.'lüğü tescillenmiş oldu. İngiliz takım bu sefer de Ferrari'den 0.7 sn'den fazla yavaş gözüküyor. Malezya'ya göre iyileşme var ama Williams bu sene gerçekten gelişememiş gibi. Bottas SC'dan önce liderden 75 sn. geride geliyordu. Geçen sene Mercedes'i zorlayabilen takım olduğunu düşünürsek durum pek iç açıcı değil.


































Biraz da McLaren'e bakalım. Takımın gözle görülür iyileşmesi Çin'de de devam etti. Şampiyon pilotları Q2'ye biraz yakınlaşsa da 17. ve 18. sırada kaldı. Açıkçası McLaren'i kime karşı kıyaslayacağımızı kestiremedik. Avustralya'da sorun yaşamayan en yavaş aracı baz almıştık ve Button Sainz'dan tur başına 1.25 sn gibi devasa farkla yavaş kaldığı tespit etmiştik. Button o yarışta Hamilton'dan 2 tur yemişti. Malezya'da ise durum daha iyiydi kesinlikle. Çin'de ise Hamilton Button'a 39. turda tur bindirdi. O tura kadar Button Hamilton'dan ortalama 2.65 sn daha yavaştı. Ricciardo'dan 0.4 sn, temiz bir yarış geçiren Grosjean'dan 0.9 sn yavaş kalmıştı. Sorun yaşamayan en yavaş araç Perez ise Button'dan ortalama neredeyse 0.8 sn hızlı olduğunu gördük. Button Malezya'da yine aynı turlarda liderin yine aynı farkla arkasındaydı. Avustralya'ya göre iyileşme zaten görünüyor da muhtemelen yeterli seviyede değil. Diğer yandan en hızlı turlarda önemli gelişmeler var. Melbourne'de Button'ın en hızlı turu Hamilton'dan 3.35 sn yavaşken, İngiliz pilot Malezya'da 16. olarak 4 sn geride kaldı en hızlı turdan. Çin'de ise yeni difüzöre sahip olmayan Alonso'nun en hızlı 13. sıradaydı ve sadece 1.5 sn gerideydi. Üstelik hızlı turu 40. turda gelmiş İspanyol'un.







Bahreyn GP'ye birkaç gün kaldı. Mercedes'te gerilen ilişkilerle beraber Rosberg'in atak yapma zamanı kaldı, geçen seneki sıralama formundan uzak. Aynı şekilde Raikkonen'in de. Çin'de net şekilde hızlı oldukları iki Williams'a da sıralamalarda geçildi. Massa bu sene oldukça formda gözükürken Button da klasını göstermeye devam ediyor. Bu seneki yazıların sonunda seçilmiş bazı istatistikler olacak, onları da bırakıp veda edelim.

Sıralama Turları

Hamilton 3-0 Rosberg
Vettel 3-0 Raikkonen
Massa 3-0 Bottas
Button 2-0 Alonso

Çin GP Hafta Sonunun En İyisi

Felipe Massa - Williams

2014'e Göre En İyi - En Kötü Pilot

Sebastian Vettel - Nico Rosberg


14 Nisan 2015 Salı

Ronde Van Vlaanderen 2015

2 sene önceydi, aynı anda hem Touf of Flanders hem de Ronde van Vlaanderen yarışı vardı. Ben bu Cancellara'nın olduğu yarışı internetten zar zor izliyorum ve Spartacus Sagan'ı geride bırakarak yarışı kazanıyordu. Klasiklerle tanışmam tam da bu zamanlara rastlıyordu. 2 hafta öncesinde de berbat bir Avustralya GP'nin ardından Milan-San Remo'yu izlemiştim zar zor. Ne yarıştı o da be ! Bu arada uzun uğraşlar sonucu Tour of Flanders ile Ronde van Vlaanderen'in aynı yarış olduğunu anlamıştım, Touf of Flanders sadece yarışın İngilizce adıydı, yani Flaman Turu. Biz orijinalini kullanacağız, yani Ronde Van Vlaanderen'i, bazen de belki RVV'yi.

Geçen iki sene içerisinde internetten izlemeler, D-Smart'ın Eurosport anlaşmazlığı derken hele şükür Eurosport'a kavuştum ve adam gibi yarışı izlemeyi başardım. Yarıştan bir gün önce kendi kendime YDS'den sonra baştan sona yarışı izleyeceğime kendime söz verdim. Tam 5 saat. Büyük bir şevkle yarışı izledim. Aslında tam bu noktada D-Smart'ı güzel anmamız gerekiyor. Gerçekten onlar yüzünden birçok yarışı kaçırdım, kötü kaliteyle yabancı dillerden izlemek zorunda kaldım. Halimden ancak yaşayan anlar. Bu sene de Eurosport 1'i gösterip, 2'yi göstermiyorlarmış. Bazen ülkede olanlara akıl sıra ermiyor..


Önemli tırmanışlardan, artık berg'in ne anlama geldiğini öğrendik değil mi ?




Bu seneki Ronde Van Vlaanderen'e dönersek, yarıştan önce en çok konuşulan konu Cancellara'nın olmamasıydı. Onun gidişiyle gerçekten peloton başsız kalmış gibiydi. Eurosport yorumcularının da sıklıkla vurguladığı gibi Spartacus'un yokluğunda herkes birbirini kollamak zorunda kaldı ve açıkçası ortada ne yapacağını bilemeyen bir peloton ve favoriler grubu vardı. Geçen senelerede öne çıkan Greg van Avarmaet(GvA), Sep Vanmarcke ile Geraint Thomas en büyük favorilerdi. Sprinterlerden de Degenkolb ve Kristoff öne çıkıyordu. Bu büyük beşlinin arkasında Sagan ve diğer isimler geliyordu. Açıkçası pelotondaki en sevmediğim takım Sky'dan Geraint Thomas en büyük favorimdi.

Yarışa dair çok uzun bir özet yapmayacağız. Yarış boyunca iki kere yoldaki araçlar yüzünden yaşanan kazalar belki de pazar gününün en ilginç olaylarıydı. Diğer yandan bol bol lastik patlatan gördük ve daha yarışın başından Wiggins'in kötü bir gün geçireceği belli olmuştu. Thomas Wiggins'den olmasa da başka takım arkadaşlarından yardım aldı. Bunların dışında her km ve berg'de (tepe) gittikçe seyrekleşen bir peloton vardı.































Klasiklerin de bu tarafı güzel bence. Yarışı kontrol etmek oldukça zor ve sıradan bir etaba göre sürprizlere oldukça açık. Zaten kontrolü çok seven Sky'ın Klasiklerde tutunamamasının en önemli nedenleri bunlar. Takım genel klasman takımı olmasının yanında kazandığı yarışları da domine etmeyi, etabı baştan sona kontrol etmeyi çok seviyor. Çok kuralcılar ve her şeyi hesaplıyorlar. Bu da klasiklerin ruhuna pek uymuyor.

5 Nisan Pazar günü de yarış ilerledikçe peloton bölünmeye başladı ve bütün olağan şüpheliler önlerde yer alıyordu. Favorilerden Sep Vanmarcke ise pek iyi görünmüyordu. Yarışta ilk önemli atak Terpstra'dan geldi. Terpstra'yı takip eden de Kristoff oldu. Bu ikilinin kaçışı kazanan bir kaçış olacağa benziyordu. Diğer favoriler arasında bu atağı karşılayacak güçlü bir hamle gelmedi ve her zamanki gibi herkes birbirinden bekledi.

Favoriler arasından Greg Van Avermaet ve Sagan öne atıldılar. İkisi takip grubu olmayı başardı ama öndeki ikiliye bir türlü tam olarak yaklaşamadı. Sona yaklaştıkça Terpstra veya Kristoff'dan birinin yarışı kazanacağı kesinleşti. İkili son km'de birbirine kollarken müzmin ikinci GvA neredeyse öndekilere yaklaşıyordu. Zaten yarışı da 7 sn. geride üçüncü olarak bitirdi. Biz acaba Kristoff'un enerjisi kalmış mı diye düşünürken, Norveçli rahat bir sprintle ikinci anıtsal klasiğini kazanırken Etixx Quick Step bir klasikten daha boynu bükük ayrılıyordu. Sagan da 4. olarak patronu Oleg Tinkov'u bir kere daha üzdü.



Anlatmaya çalıştığımız final, Terpstra'nın yakın olduğuna bakman.



Dikkat çeken sonuçlardan daha ilk Ronde'sinde eüniversitede ekonomi okuyan Tiesj Benoot'un 5. sırayı almasıydı. Arkadaki sprinti yine Degenkolb almış ve 7. olmuştu. Stybar 9, Thomas 14. sırada finişe geldi. Yarışın en dikkat çeken isimlerden Greipel de kendi grubu içindeki sprintte önde kalmayı başarmış ve 15. olmuştu. Yarışı ise 133 kişi bitirebildi. Son olarak Ronde Van Vlaanderen gerçekten Belçika'daki en önemli olaylardan biri. Sürekli Twitter'dan TT listesini kontrol ettim ve yarış boyunca sürekli RVV ön plandaydı. Ayrıca Fransa, İngiltere, ABD ve Worldwide diye arattığımda da yarış sonrasında en azından bir TT ile RVV'in listeye girdiğini gördüm, bunların ekran görüntüsü var, aşağıda sadece Belçika'nınkini paylaşacağım. En ilginci ise Kristoff'un memleketi Norveç'te RVV ile ilgili hiçbir TT yoktu. Roubaix'de görüşmek üzere..



Alttaki tweetten anlaşılıyor zaman.