19 Ekim 2010 Salı

Öncesi sonrası ve içiyle dışıyla Suzuka GP

Hava nasıl olursa olsun hüzünlü bir pazar günü. Allahtan ortamı Green Day'in popüler şarkısı Holiday ile dağıttım sayılır. Direkt ve net söylemek gerekirse iki araçla finiş görmek ve ilk iki sıra için yapacak pek bir şeyin olmaması diğer yarışlardan sonra olduğu gibi bir üzüntüye kapılmamı engelledi. Hafta sonu cuma günkü Hamilton'un kazası ve vites kutusu değişimi ile kabus gibi başladı. Bunlara bir de yeni parçaları test edememek de eklenince 'şaka mı bunlar' tepkisini vermemize neden oldu. Cumartesi sabahı da yağmur yüzünden test edemedik, daha da kötüsü sıralama turları yapılamadı. Sabah kalktıktan sonra izleyememek kötü oldu hem de yağmurda iki çok iyi pilota sahipken hayal kırıklığı daha fazla oluyor. Red Bull'un çok iyi olduğu bir pistte yağmurlu bir sıralama turları hem avantajlı hem de zevkli olabilirdi. Neyse, cumartesi gecesi hem Mclaren hem benim açımdan bir çok şeyin kötü gitmesinin ardından yine de umutluydum. O kadar yağmurdan sonra pist kurumaz ve biraz da şans bizim yanımızda olur diye düşündüm. Sabah sıralamayı öğrendiğimde pistin kuruduğundan çok iyi pozisyonlarımıza sevindim özellikle bu kadar dezavantaja rağmen Hamilton'un üçüncülüğüne. Güncellemeler işe yaramıştı sanırım, Hamilton 3, Alonso 5, Button 6 olmuştu, RedBull'u saymıyorum bile, Ferrari'yi geçmek önemliydi, bu saatten sonra bu pistte RedBull'u zaten geçemezsiniz. Vettel de öyle Webber'i açıkça mağlup edememiş sadece 0.078 saniye sn farkla polü almıştı. Fena değildi durum beş kırmızı ışık yanana kadar..

Hangi tarafın temiz olduğunu bilmiyordum ama gözüken tek sayıların yine temiz olduğuydu. Kubica'dan hiç bahsetmedik biliyorum çünkü ona ayrı bir yazı gerekiyor kesinlikle. Hamilton 8, Button 5. sıradan kalkıyor, bir iyi bir kötü. Startta Kubica Webber'i geçmiş, Alonso son anda yerini korumuş, bunlar yeterince açıklayıcıydı temiz tarafın neresi olduğunu. Hamilton Rosberg'in de kötü kalkışından yararlanarak iki sıra yükseldi. Güvenlik aracı Liuzzi, Massa, Petrov ve Hulkenberg'in kazaları yüzünden girdiğinde bu olayın Button'un sert lastik stratejisine nasıl yansıyacağını düşündüm ama pek bir sonuca varamadım işin doğrusu. Kubica yarış dışı kalmasaydı sanırım Vettel çok daha hızlı ve rakipsiz olabilirdi ama bu Kubica'nın arkasında bir tren olacağı manasına gelmezdi. Kubica'nın yarış dışı kalması Vettel hariç herkesin işine geldi, bütün rakipleri, ikişer üçer daha fazla puan kazandılar. Renault için feci bir hafta sonu, üstelik Petrov iyi bir kalkış yapmışa benziyordu, yayıncı kuruluş pek tekrarını izlettirmedi. Hulkenberg, Liuzzi, Petrov ve Massa yarış dışı daha ilk virajdan. Di Grassi de formasyon turunda ilginç bir kaza yapmış, Kubica'nın da kenara çekmesiyle daha yarışın başında altı araç yarış dışı kaldı. Kırıcı yarışları severim.

Güvenlik aracı çıktığında RedBull farkı açıyor, Alonso da hafif hafif Button'dan uzaklaşıyordu. Hamilton önde olsaydı belki tur zamanlarına bakarak Ferrari-Mclaren kıyaslaması yapabilirdik. Her şeye rağmen Mclaren biraz daha Ferrari'ye yaklaşmış gözüküyordu, sıralama turlarında ne oldu bilmiyorum ama Massa'nın 12. cepte başlaması da biraz da bunu kanıtlar gibiydi (Massa'nın şampiyonaya etkisini sonraya bırakalım). Herkes kabul eder ki, en hızlı üçüncü araca sahip olmaktansa en hızlı ikinci olmak kesinlikle daha iyidir. İşte bundan dolayı bu kritik noktanın üzerinde duruyoruz. Pit-stoplara kadar iş yine rutine bağlamıştı, Kobayashi hariç tabii. Beni sevindirse de, Kamui'nin atakları fazlaca tehlikeliydi, insanlara 11. mücadelesi hoş gelebilir ama bu tehlikeli atakları şu anki en hızlı üç takımdan birine yapsaydı olaylar çıkabilirdi. Yine de Kamui'nin atakları bazen fazlasıyla rutine bağlamış yarışları sorgulamamız gerektiğini gösteriyor da, şimdi söylemeyelim, bu da bambaşka bir konu. Algersuari'nin ikinci geçilişinde Kamui'ye yaptığı hareket nasıl cezasız kalır onu da anlamak gerçekten mümkün değil. Gözde pilotlarımdan Sutil'i geçişinde ise ne yalan söyleyim üzüldüm biraz. Mclaren acaba Hamilton'u Kobayashi'nin önünde çıkarabilir miydi, aynı soruyu Singapur için Webber olayında da sorabilirz. Button'a neden sert lastik taktiği uygulandı anlamış değilim belki de bu taktik muhtemel sıralar kaybettirdi ona, yumuşaklarla en iyi üçüncü zamanı alıp startta yer kazanmaya çalışabilirdi. Sene başlarındaki RedBull ve Mclaren takım ekipleri yer değiştirmiş sanki şu son yarışlarda. Son birkaç satırdaki yazdığımız eleştiriler tamamen fos da çıkabilir çünkü çoğu zaman Formula 1 futbol gibi basit bir spor olmayabiliyor, değişkenleri ve imkanlarınızı net görebilmemiz izleyeci olarak gerçekten çok zor.

Pitlerden sonra ne oldu, Button'un birinciliğinin dışında önde değişen bir şey olmadı. Hamilton Kobayashi'nin arkasına düşmüş ve belki de pistin en çılgın iki pilotu karşı karşıya gelmişti ki birkaç tur sonra Hamilton'un çok zorlanmadan galip geldiği bu çekişmede eminim birçok kişinin yüreği ağzına gelmiştir. Sert lastikli Kobayashi ve Button devam ederken Rosberg pit-stopların ardından kılpayı Schumi'yi geçmiş, (yarışın başlarındaki Schumi'nin Barrichello'yu geçişini unuttuk) arkada Rubens, Heidfeld, Sutil, Algersuari sıralaması devam ediyordu. İlk pit-stoplara kadar Yamamoto-Trulli-Glock üçlüsünün sık sık ekrana gelmesi de sponsorlarını baya sevindirmiş olsa gerek. Tabii bu üçlü pitlerden önceydi, sonra Trulli geçti.

Yavaş yavaş eriyen lastikleriyle Button'un, yeni lastikleriyle RedBull'a direnebileceği zaten pek mümkün gözükmüyordu. Button sayesinde ilk beş otomobil birbirine iyice yaklaşmışken pite girmesi biraz şaşırttı. Button'un MP4-25 ile beraber düşen perfomansının bir nedeni de artık yumuşak sürüş stilinin eski avantajını kaybetmiş olması. Pitten sonra zaten Hamilton ile farkı 10 sn'ye düşmüş farkı Button'u 5.düşürdü, bundan sonra da Alonso ile Hamilton'un karşılıklı en iyi tur zamanları geldi. Domenicalli'nin dediği gibi sert lastiklerle Ferrari-RedBulllar ile aynı tur zamanları yapmaya başlamış Hamilton da onlardan geride kalmamıştı. Bunca olaydan sonra Hamilton Alonso'ya yaklaşırken, geçisin oldukça zor olduğu bu pistte atak yapmaya çalışır mı diye düşünürken Hamilton'da vites kutusu sorunu baş gösterdi. O sıralar yoksa her şey bitti mi derken, Hamilton'un yarışa devam etmesi biraz olsun rahatlattı, yine de Button'a geçilme gerçeğini değiştirmedi bu. Arkadaki Rosberg-Schumi ikilisi çok çok arkadaydılar ve iki çılgından birinde yaşanan sorun nedeniyle meydan gıcır gıcır lastikleriyle Kobayashi'ye kaldı. Geçen yarıştaki Kubica olayından sonra biz seyirciler iyice pekiştirdik ki, yakıt ikmalinin yasaklanmasından sonra lastik artık çok önemli bir bileşen Formula 1'de. Kubica'nın geçişin zor olduğu bu pistte yeni lastikleriyle beş-altı kişi geçmiş, belki o pist Marina Bay değil de Monza olsaydı Hamilton da Webber'i geçebilirdi. Demek istediğim yarışın başında güvenlik aracıyla sert lastiklere geçmek artık çok çekici durmuyor. Kobayashi pitten sonra tekrar Algersuari'yi geçmiş fakat bu sefer Jaime'nin yaptıkları kesinlikle cezalık bir hareketti. Sutil ise bu sefer geçilmedi, yarış dışı kaldı, arkasından Rubens ve Heidfeld'i de geçen Kobayashi Rosberg'in de kazasıyla yarışı yedinci bitirdi ve sporun şov tarafına Japonya'da çok büyük katkısı oldu. Rosberg'in kazasından sonra ise gerçekten yüreğim ağzıma geldi güvenlik aracı girer korkusundan. İşte o zaman Hamilton için birçok şey bitebilirdi, konvoya dizilmiş güvenlik aracı çıkar çıkmaz Hamilton'u geçmek için gözlerini bürümüş pilotları hayal bile edemiyorum.

Vettel işini güzelce yapıp, Webber'i geçip birinci olmuş, Alonso, Button, Hamilton ve Schumacher ilk altıda, ardından Kobayashi, Heidfeld, Barrichello ve Buemi de diğer puanları aldılar. Scumi'nin toplamda Sutil'i geçmesi, Williams ve Sauber'in artık her yarışta puan almaları veya puana aday olmaları, Kubica'nın şanssızlığı, Massa'nın kazası ve biraz da motivasyon kaybı, pek dikkat çekmeyen Lotus'un 12. ve 13. olmaları diğer göze çarpan olaylardı Suzuka'dan. Böylelikle Lotus 10.'luklarını daha da pekiştirdiler. Yeni takımlar da formasyon turundaki Di Grassi'nin ilginç kazası dışında 6'da 5 yaparak önemli bir iş yaptılar. Liuzzi ve Massa'nın kazası da iki tane takım arkadaşına geçilmiş kısmi depresyondaki pilot için manidar oldu. Bir şey biliyorsak o da Massa'nın bu olmadığıdır, neyse bu konuyu da sonraya atalım. Mclaren'in uzun zaman sonra Ferrari'den iyi bir sıralama turu geçilmesi not edilmeli, Kore'de Red Bullların baskın olarak güçlü olmadığı bir pistte önemli bir ayrıntı olabilir. Yarıştan sonra Webber ve Alonso'dan iki güzel açıklama geldi. Webber artık kazanması gerektiğini, Alonso ise RedBull'lara uyan 16 pistten 15'inde sadece üçünde duble yapabildiklerini, sürekli olaylar olduğunu ve olaylardan yararlanabileceklerini söyleyerek bence tecrübesini konuşturdu.

Son olarak da, Hakkinen'in şampiyon olduğu 99 yılından sezonundan sonra, bir iki yıl Suzuka'yı izledikten sonra sanırım ilk defa bir Suzuka GP izledim. Arada 2003'de umut yok diyerek kalkmadığım ve 2007'deki Fuji GP'si olmak üzere iki yarış var. Trt'de Formula 1 Klubü'nde bir seyircinin dediği gibi klasik pistler gerçekten başka. İnsan bu pistlerin değerini onları yavaş yavaş kaybettikçe anlıyor. Normalde bu yazıyı yarış günü bitirecektim ve birkaç gün içerisinde bloga koymuş olacaktım, tembelliğim yüzümden bir hafta sonraki pazar günü bitirdim ve rezalet biçimde çok sonra koyabiliyorum. Herkese nacizane tavsiyem hiçbir işi ertelemeyin, zamanında yapın. Kore'de görüşmek üzere..

4 Ekim 2010 Pazartesi

Rekabetler, Taraf Tutmak

İlk yazı dediğim gibi biraz karman çorman olmuş. Özellikle de bazı takımları sevme, sevmeme konularıyla ilgili olan kısım. Ferrari-Mclaren, Alonso-Hamilton gibi rekabeti üzerine daha geniş konuşmak istedim. Hepimizin az çok tuttuğu bir taraf var, zaten -bence- tüm sporlarda olduğu gibi motorsporlarında da takım/sporcu tutmadan o spora ilginizi uzun süre devam ettiremezsiniz. Ben f1 izlerken Hamilton-Alonso veya Mclaren-Ferrari gibi sert sürtüşmelere şahsen pek rastlamadım. Ta ki bu sezonun başlarından itibaren internetteki f1 siteleriyle ilgilenene kadar. Haberlerin altına yazılan yorumlar bazen beni oldukça şaşırtıyordu bazen de arkadaşların işin teknik boyutuyla ile ilgili yazdıklarını merakla okuyordum. Gerçi bahsettiğim türden pek iyi niyet beslemeyen yorumlara internetteki futbol veya siyaset haberlerinin altında sık sık görüyordum ama bir f1severin bu tür yorumlar yapmasını/yapabileceğini pek düşünmemiştim.



Bu dallanıp budaklanabilecek bir konu ama kısa ve net söylemem gerekirse Formula 1 izleyicileri olarak bu tür sakıncalı yorumlarda bulunmamalıyız, ki sporun ruhuna aykırı tamamen aykırı bu davranışlar. Buna benzer birçok site kurallarını andıran şeyler yazabiliriz ama sıkıntının sebebine inersek, bence Formula 1'i futbol gibi yorumluyor olmamızdan kaynaklanıyor bu tür şeyler. Oysaki f1, futbol gibi stresli, -en azından bizim için değil- kavgalı, gürültülü bir spor değil. Siz hiç bir yarış öncesi veya sonrası kavga eden, yarış istemediği gibi gittiğinde piste bir yabancı madde fırlatan f1 taraftarı gördünüz mü ? Daha birçok örnekler verebiliriz bunun gibi, bu sporun değerini bilmek lazım özetle. Bir de kendimden örnek vereyim, Mclaren'in hiç iddaalı olmadığı zamanlar bile yarışları takip etmeyi devam ettirmeye çalıştım, bazen sadece kendi takımımızı tutmak yetmeyebilir eğlence açısından. Bu sene mesela özellikle Sutil'e, Williams'a, Glock'a da dikkat kesildim biraz. Williams'ın tekrar başa güreşmesini kim istemez ki ? Sadece ön sıralar değil odak noktası olmamalı, medyanın bulunduğu her işte olduğu gibi -ya da insanın mı diyelim- sanırım arka taraftakiler hep göz ardında kalacak. Başka bir konuya geçmemek için kendimi tutup , Formula 1'in sadece kendi takım veya pilotun değil, gerçekten bu yarışları sevmekle zevk alınabileceğini söyleyip noktayı koyuyorum.




Son olarak söylemek istediklerimin bir de, teknik konularla yeni yeni ilgilendiğim için bu konudaki bilgilerim oldukça kısıtlı. Eskiden yarışları izlerken arka sıralardan kalksalar bile bizim otomobillerin kazanmasına odaklanmışken, şimdi biraz daha gerçekçi bakabiliyorum. (bizim pilotlar pite girdiğinde kızdığım olurdu biraz daha pisttekalıp hızlı turlar atsaydınız diye) Taraf tutma veta tutmama, rekabetlerden bahseden yazılarda sabırsızlıkla 'bir an önce tarafını söyle be adam ' dediğim çok olmuştur özellikle futbol programlarında. Diyeceğim, böyle yapmanın hata olduğunu sonraları anladım. Bazen çok sinirleniyorum yarış dışı gibi durumlarda, o zaman ise yorum yapmamaya, sinirlenmemeye çalışıyorum. Hepimiz biliyoruz ki sinirli olduğumuzda hep istemediğimiz şeyler yapar, söyleriz. Sanılmasın ki, süper bir insanım ama hatalarımızı paylaşırsak belki daha güzel olabilir. Suzuka'ya kadar yeni bir yazı yazmayı düşünüyorum, umarım yazabilirim. Sevgiyle kalın...