15 Nisan 2015 Çarşamba

Şahlanan Atın Dönüşü : 2015 Malezya ve Çin GP

Avustralya'da Mercedes'in baskın sonucuyla beraber birçoğumuzu acaba yine sıkıcı bir sezon mu izleyeceğiz korkusu sarmıştı. McLaren'in Honda ile beraber sorunlar yaşaması, RBR'in artan şikayetleri yaraya tuz basıyordu. Lakin bu endişelerin hepsi Malezya'daki yağmurla beraber kaybolup gidiverdi.

Alonso'nun 2013'te Barcelona'daki galibiyetinden sonra Vettel Ferrari ile çıktığı ikinci yarışta kırmızıların ilk galibiyetini kazandı. Ferrari'nin son galibiyetinde de yine lastik kullanımının büyük bir etkisi vardı. Yine de Ferrari'nin bu galibiyetinde farklı olan bir şeyler vardı. Biraz buna bakalım, sonra da tur derecelerini Çin'e yoğunlaşarak değerlendirelim.
































İtalyan takımda yeniden yapılanmanın verdiği bir huzur ve güven ortamı var. Belki de ondan da önemlisi, Alonso'nun takımdan ayrılması sanki Maranello'ya büyük rahatlık getirmiş, bu her hallerinden anlaşılıyor. Bu Alonso'nun kötü karakterli bir pilot olduğuna gelmiyor, aksine büyük beklentileri olan ve takımı bu yönde itekleyen bir karaktere işaret ediyor. Alonso'nun Ferrari'den ayrılarak tam da böyle bir pilota ihtiyacı olan McLaren'e geçmesi iki takım açısından da en hayırlısı oldu galiba.

Ferrari'nin Brawn'ın ayrılmasından bu yana yarış stratejilerinde hem rakiplerinin gerisinde kaldığına hem de çok tutucu davrandığına tanık olmuştuk. Arrivabene döneminde ise daha 2. yarışından risk alarak Malezya'da SC varken çoğunluğun aksine yeni lastikleri takmadılar. SC çıktıktan sonra Vettel lider, Hamilton 6. idi. Hamilton öndekileri geçene kadar fark 3,6 sn'den 9.995 sn'ye çıkmıştı bile. İngiliz, Vettel'in arkasına geldiği 10. turdan finişe kadar tam anlamıyla strateji savaşı yaşandı. İki takım farklı zarlar atsa da Vettel son tura girerken Hamilton'ın 10.094 sn önündeydi. Yani yaklaşık 45 turda fark sadece 0.099 sn değişmişti. Bazen verilerin içinde boğulmaya gerek yok, Ferrari Malezya'da Mercedes'in hızına yetişti ama asıl fark Vettel'in SC çıktıktan 5 tur içinde önü boşken attığı turlardan kaynaklandı. Alman pilotun galibiyeti Ricciardo'nun geçen seneki 3 galibiyetinden ise oldukça farklıydı, geçen seneki Mercedes için 10 sn çok önemli değildi, 10 tur içinde rahatlıkla kapatabilirdi bu farkı ama Sepang'da bütün yarış boyunca Ferrari'ye yaklaşamadılar bile.































Diğer önemli ayrıntı ise Mercedes motoru kullanan Williams'ta gözlendi. Sepang'da Ferrari
Melbourne'e göre sadece Mercedes'e değil, Williams'a karşı da belirgin şekilde hızlandı. Williams'lar önlerindeki trafikten 15. tur civarında kurtulduğunda lider Vettel'in 25 sn gerisindeydi. Yarış bittiğinde ise 70 sn. gerideydi. Tur başına 1 sn'den fazla yavaş kalmış Williams. Massa'nın Melbourne'de Vettel'in sadece 4 sn geride bitirdiğini unutmayalım. Bu tablo sadece Mercedes'in fabrika takımının değil Mercedes motorunun kullanan takımların lastikleri hızlı tükettiği sonucunu ortaya çıkarıyor. Sadece 2013'ün ilk yarısında değil, 2012'de de McLaren ve Mercedes'in diğer takımlardan daha hızlı lastik tükettiğini hatırlıyoruz. İsterseniz Çin verilerine bakıp daha net bir karar verelim.

Şangay'daki yarış birçok açıdan daha sağlıklıydı. Her şeyden önce iki yarıştan gelen önemli miktarda veri vardı ve Çin'deki sıcaklıklar Malezya'göre daha makul, pist de Albert Park'a göre daha net bir görüntü veriyordu. Ayrıca yarışın başındaki Ham-Ros-Vet-Rai-Mas-Bot sıralaması baştan sona pitler dışında hiç değişmedi. 3. tura girerken farklar Ros 1, Vet 2.3, Rai 3.3, Mas 4.4, Bot 5.1 sn idi. Öndeki sıralama 13. turda Vettel ve Massa'nın pite girmesine kadar bozulmadı, pitlerden bir önceki turdaki farklar 1.6, 6.1, 7.7, 14.5 ve 17.0 sn şeklindeydi. Hamilton ilk stintte yumuşak lastiklerle tur başına ortalama 0.4 sn'ye yakın hızlıydı Vettel'den. 18. tura girerken sıralama tekrar oturmuştu, farklar ise Ros 2.1, Vet 4.7, Rai 9.8, Mas 18.1, Bot 23.1 sn olmuştu. Bundan sonra ilk dörtlünün farklarına odaklanacağız.









Bu stintte iki takım da gıcır gıcır yumuşakları takmıştı ve Ferrari Mercedes'e darbe vuracaksa burada vurmalıydı. Kırmızılar darbe vuramadıysa da geride kalmadılar ikinci stintte. Vettel pite girmeden lider Hamilton'ın 4.9 sn gerisindeydi, hatta bu farkın 1.3 sn'si de pite girmeden önceki iki turda oluşmuştu. Stintin ilk turlarında Vettel'in farkı 3.5 sn civarına indirmesinden sonra farklar sabit kaldı ve Rosberg'in arada patates olma tehlikesini hissettiği ve takıma şikayette bulunduğu zaman da tam bu turlardı. Raikkonen'in lider Hamilton'la olan farkı ise çok daha oynaktı ve stintin sonlarına doğru iyice açılmaya başladı. 32. turda fark 13.7 sn olmuştu. Raikkonen iki stintte de ikişer tur fazla atması lider Mercedes'lere göre bir şey kazandırmadı ama yarışın sonunda 4 tur daha temiz lastikleriyle Vettel'i geçmesi içten bile değildi. Yine de büyük resim Raikkonen'in lastikleri bitmişken içeri girmemesinin çok doğru bir hamle olmadığını anlatıyor.

2. pitlerin ardından 35. turda farklar 6.2, 10.1 ve 14.9 sn şeklinde oluştu. Ferrari bu son stintte gözle görülür şekilde yavaş kaldı. Çünkü takımlar artık orta sert lastiği takmak zorunda kalmıştı. 35'den Verstappen'in kaldığı 53. tura kadar farklar 8 ve 20 sn civarındaydı. Hamilton bu stintte de Vettel'den yarım saniyeden fazla hızlıydı. Yarış normal koşullarda bitseydi 20-25 sn arasında bir farkla Hamilton rahat bir şekilde önde bitirecekti yarışı. Büyük resimde 56 turluk bir yarışta ortalama 0.4 sn daha yavaş bir Ferrari var, hatta 0.43-44 sn de denilebilir. Burada vurgulamak gerekirse, iki takım arasındaki farka bakmak için Hamilton-Vettel farklarını baz aldık. Sıralama turlarındaki 0.9 sn'lik fark yarıya inmiş gibi. Avustralya'daki yarış temposu da bundan çok farklı değildi. Diğer yandan Hamilton ikinci stintte temkinli mi sürdü yoksa gerçek temposu bu muydu ancak ilerleyen yarışlara göreceğiz. Williams'tan Massa ise Ferrari'den yarış sonunda 40 sn geriden gelerek 3.'lüğü tescillenmiş oldu. İngiliz takım bu sefer de Ferrari'den 0.7 sn'den fazla yavaş gözüküyor. Malezya'ya göre iyileşme var ama Williams bu sene gerçekten gelişememiş gibi. Bottas SC'dan önce liderden 75 sn. geride geliyordu. Geçen sene Mercedes'i zorlayabilen takım olduğunu düşünürsek durum pek iç açıcı değil.


































Biraz da McLaren'e bakalım. Takımın gözle görülür iyileşmesi Çin'de de devam etti. Şampiyon pilotları Q2'ye biraz yakınlaşsa da 17. ve 18. sırada kaldı. Açıkçası McLaren'i kime karşı kıyaslayacağımızı kestiremedik. Avustralya'da sorun yaşamayan en yavaş aracı baz almıştık ve Button Sainz'dan tur başına 1.25 sn gibi devasa farkla yavaş kaldığı tespit etmiştik. Button o yarışta Hamilton'dan 2 tur yemişti. Malezya'da ise durum daha iyiydi kesinlikle. Çin'de ise Hamilton Button'a 39. turda tur bindirdi. O tura kadar Button Hamilton'dan ortalama 2.65 sn daha yavaştı. Ricciardo'dan 0.4 sn, temiz bir yarış geçiren Grosjean'dan 0.9 sn yavaş kalmıştı. Sorun yaşamayan en yavaş araç Perez ise Button'dan ortalama neredeyse 0.8 sn hızlı olduğunu gördük. Button Malezya'da yine aynı turlarda liderin yine aynı farkla arkasındaydı. Avustralya'ya göre iyileşme zaten görünüyor da muhtemelen yeterli seviyede değil. Diğer yandan en hızlı turlarda önemli gelişmeler var. Melbourne'de Button'ın en hızlı turu Hamilton'dan 3.35 sn yavaşken, İngiliz pilot Malezya'da 16. olarak 4 sn geride kaldı en hızlı turdan. Çin'de ise yeni difüzöre sahip olmayan Alonso'nun en hızlı 13. sıradaydı ve sadece 1.5 sn gerideydi. Üstelik hızlı turu 40. turda gelmiş İspanyol'un.







Bahreyn GP'ye birkaç gün kaldı. Mercedes'te gerilen ilişkilerle beraber Rosberg'in atak yapma zamanı kaldı, geçen seneki sıralama formundan uzak. Aynı şekilde Raikkonen'in de. Çin'de net şekilde hızlı oldukları iki Williams'a da sıralamalarda geçildi. Massa bu sene oldukça formda gözükürken Button da klasını göstermeye devam ediyor. Bu seneki yazıların sonunda seçilmiş bazı istatistikler olacak, onları da bırakıp veda edelim.

Sıralama Turları

Hamilton 3-0 Rosberg
Vettel 3-0 Raikkonen
Massa 3-0 Bottas
Button 2-0 Alonso

Çin GP Hafta Sonunun En İyisi

Felipe Massa - Williams

2014'e Göre En İyi - En Kötü Pilot

Sebastian Vettel - Nico Rosberg


14 Nisan 2015 Salı

Ronde Van Vlaanderen 2015

2 sene önceydi, aynı anda hem Touf of Flanders hem de Ronde van Vlaanderen yarışı vardı. Ben bu Cancellara'nın olduğu yarışı internetten zar zor izliyorum ve Spartacus Sagan'ı geride bırakarak yarışı kazanıyordu. Klasiklerle tanışmam tam da bu zamanlara rastlıyordu. 2 hafta öncesinde de berbat bir Avustralya GP'nin ardından Milan-San Remo'yu izlemiştim zar zor. Ne yarıştı o da be ! Bu arada uzun uğraşlar sonucu Tour of Flanders ile Ronde van Vlaanderen'in aynı yarış olduğunu anlamıştım, Touf of Flanders sadece yarışın İngilizce adıydı, yani Flaman Turu. Biz orijinalini kullanacağız, yani Ronde Van Vlaanderen'i, bazen de belki RVV'yi.

Geçen iki sene içerisinde internetten izlemeler, D-Smart'ın Eurosport anlaşmazlığı derken hele şükür Eurosport'a kavuştum ve adam gibi yarışı izlemeyi başardım. Yarıştan bir gün önce kendi kendime YDS'den sonra baştan sona yarışı izleyeceğime kendime söz verdim. Tam 5 saat. Büyük bir şevkle yarışı izledim. Aslında tam bu noktada D-Smart'ı güzel anmamız gerekiyor. Gerçekten onlar yüzünden birçok yarışı kaçırdım, kötü kaliteyle yabancı dillerden izlemek zorunda kaldım. Halimden ancak yaşayan anlar. Bu sene de Eurosport 1'i gösterip, 2'yi göstermiyorlarmış. Bazen ülkede olanlara akıl sıra ermiyor..


Önemli tırmanışlardan, artık berg'in ne anlama geldiğini öğrendik değil mi ?




Bu seneki Ronde Van Vlaanderen'e dönersek, yarıştan önce en çok konuşulan konu Cancellara'nın olmamasıydı. Onun gidişiyle gerçekten peloton başsız kalmış gibiydi. Eurosport yorumcularının da sıklıkla vurguladığı gibi Spartacus'un yokluğunda herkes birbirini kollamak zorunda kaldı ve açıkçası ortada ne yapacağını bilemeyen bir peloton ve favoriler grubu vardı. Geçen senelerede öne çıkan Greg van Avarmaet(GvA), Sep Vanmarcke ile Geraint Thomas en büyük favorilerdi. Sprinterlerden de Degenkolb ve Kristoff öne çıkıyordu. Bu büyük beşlinin arkasında Sagan ve diğer isimler geliyordu. Açıkçası pelotondaki en sevmediğim takım Sky'dan Geraint Thomas en büyük favorimdi.

Yarışa dair çok uzun bir özet yapmayacağız. Yarış boyunca iki kere yoldaki araçlar yüzünden yaşanan kazalar belki de pazar gününün en ilginç olaylarıydı. Diğer yandan bol bol lastik patlatan gördük ve daha yarışın başından Wiggins'in kötü bir gün geçireceği belli olmuştu. Thomas Wiggins'den olmasa da başka takım arkadaşlarından yardım aldı. Bunların dışında her km ve berg'de (tepe) gittikçe seyrekleşen bir peloton vardı.































Klasiklerin de bu tarafı güzel bence. Yarışı kontrol etmek oldukça zor ve sıradan bir etaba göre sürprizlere oldukça açık. Zaten kontrolü çok seven Sky'ın Klasiklerde tutunamamasının en önemli nedenleri bunlar. Takım genel klasman takımı olmasının yanında kazandığı yarışları da domine etmeyi, etabı baştan sona kontrol etmeyi çok seviyor. Çok kuralcılar ve her şeyi hesaplıyorlar. Bu da klasiklerin ruhuna pek uymuyor.

5 Nisan Pazar günü de yarış ilerledikçe peloton bölünmeye başladı ve bütün olağan şüpheliler önlerde yer alıyordu. Favorilerden Sep Vanmarcke ise pek iyi görünmüyordu. Yarışta ilk önemli atak Terpstra'dan geldi. Terpstra'yı takip eden de Kristoff oldu. Bu ikilinin kaçışı kazanan bir kaçış olacağa benziyordu. Diğer favoriler arasında bu atağı karşılayacak güçlü bir hamle gelmedi ve her zamanki gibi herkes birbirinden bekledi.

Favoriler arasından Greg Van Avermaet ve Sagan öne atıldılar. İkisi takip grubu olmayı başardı ama öndeki ikiliye bir türlü tam olarak yaklaşamadı. Sona yaklaştıkça Terpstra veya Kristoff'dan birinin yarışı kazanacağı kesinleşti. İkili son km'de birbirine kollarken müzmin ikinci GvA neredeyse öndekilere yaklaşıyordu. Zaten yarışı da 7 sn. geride üçüncü olarak bitirdi. Biz acaba Kristoff'un enerjisi kalmış mı diye düşünürken, Norveçli rahat bir sprintle ikinci anıtsal klasiğini kazanırken Etixx Quick Step bir klasikten daha boynu bükük ayrılıyordu. Sagan da 4. olarak patronu Oleg Tinkov'u bir kere daha üzdü.



Anlatmaya çalıştığımız final, Terpstra'nın yakın olduğuna bakman.



Dikkat çeken sonuçlardan daha ilk Ronde'sinde eüniversitede ekonomi okuyan Tiesj Benoot'un 5. sırayı almasıydı. Arkadaki sprinti yine Degenkolb almış ve 7. olmuştu. Stybar 9, Thomas 14. sırada finişe geldi. Yarışın en dikkat çeken isimlerden Greipel de kendi grubu içindeki sprintte önde kalmayı başarmış ve 15. olmuştu. Yarışı ise 133 kişi bitirebildi. Son olarak Ronde Van Vlaanderen gerçekten Belçika'daki en önemli olaylardan biri. Sürekli Twitter'dan TT listesini kontrol ettim ve yarış boyunca sürekli RVV ön plandaydı. Ayrıca Fransa, İngiltere, ABD ve Worldwide diye arattığımda da yarış sonrasında en azından bir TT ile RVV'in listeye girdiğini gördüm, bunların ekran görüntüsü var, aşağıda sadece Belçika'nınkini paylaşacağım. En ilginci ise Kristoff'un memleketi Norveç'te RVV ile ilgili hiçbir TT yoktu. Roubaix'de görüşmek üzere..



Alttaki tweetten anlaşılıyor zaman.