2 Kasım 2010 Salı

Kore'de olup bitenler, Ferrari ve Interlagos'daki Hamilton

Takvimin genişlemesi aynı zamanda yağmur ihtimalinin de artması anlamına geliyor. Galiba artık son yıllara benzer yağmurlu dolayısıyla heyecanlı sezon finallerine hazır olmamız gerekiyor. Sonuçta kasım ayından bahsediyoruz. Kore'de cuma günü yağmurun olmamasını, pazar günü de olmasını istedim özellikle de sıralama turlarından sonra kirli taraftan kalkmanın buradaki oldukça fazla olan dezavantajından kurtulmak için. Piste gelirsek, bence şirin bir pist, garip bir start finiş düzlüğü özellikle tribünleri. İkinci sektörden itibaren kendinizi küçük ama hoş bir alana sıkıştırılmış ve eğleniyor hissi uyandırıyor. Tabii böyle pist anlatılmaz, yine de bu pist bende bu tür garip hisler uyandırdı. Son olarak da Yeongam'daki pist birçok pistin karışımı olmuş sanki ; Spa, İstanbulpark, Valencia, Hungaryring....


Cuma antrenmanlarından başlarsak, ilk seans pistte kaymama seansıydı. 2.20 ile başlayan tur zamanları 1.41'lik Hamilton'un turuyla bitti. İkinci seanstaki Webber, Alonso, Hamilton sıralaması bir şeylerin ipucuydu sanki. Kubica'nın sürekli iyi dereceler elde etmesi ve üçüncü seanstaki liderliği altı aracın arasına güçlü biri girebilir hissi uyandırdı. Pistin yeni olması nedeniyle takımlar arasındaki farklar biraz daha azalmış mıydı ? Antrenmanlarda her zaman olduğu gibi bir RedBull sorun yaşadı, Vettel'i pek ortalıklarda göremedik. Mclaren'de ise yeni parçalar deneniyordu ve bu sefer umut da vaat etmişti. Ferrari'yi ise bu sene kesinlikle kutlamak gerekir, geliştirme yarışında bu kadar iyi oldukları sezon çok azdır. Alonso ise gerçekte takımın bir numarası olduğunda kendisini iyi hissediyor ve takımı kendi etrafında toplamayı da beceriyor. Sıralamalarda ise yavaş yavaş gerçek hızlar ortaya çıkmış, RedBull-Ferrari-Mclaren sıralaması diğer yarışlara göre küçük farklarla da olsa kendini göstermişti. Vettel yine Webber'i kıl payı geçmiş, Alonso 3. Hamilton 4. Rosberg birer Ferrari ve Mclaren'i geçerek 5. Kubica ise beklenildiğinin aksine iyi bir sıralama turları geçirmeyip 8.oldu. Bu yarışı Japonya'ya göre kısa yazıp gazetelerdeki köşe yazıları gibi birçok konuyu yazımın içine sıkıştırmaya çalışcam.


Hepimiz pazar sabahına şokla uyandık, yağmuru geceden öğrenmiştik -Korede sabahken- ama bu kadarını da beklemiyorduk. Yarış kontrol, güvenlik aracı arkasında yarışı devam ettirmeyerek önemli bir iş yaptı ve yarışı düzenlemek için elinden gelen çabayı gösterdi kanımca. Belki son birkaç turda yarış bitirebilirdi. Güvenlik aracıyla yarış yeniden başladığında psikolojik savaş da başladı pilotlar arasında. Hamilton'un konuşmaları beni şaşırtmadı, ondan beklenilebilecek sözlerdi çünkü, ayrıca gayet mantıklıydı sözleri, yağmurun yağdığı bir pistte bir şeyler beklemenin manası yoktu. Hamilton güzel sözlerine rağmen, yağmurdaki belki de en kötü yarışını ortaya çıkardı, Rosberg'e geçilip, Alonso'nun önündeyken pist dışına çıktı. Yeni parçalar umut vaat etti demiştik ama hem Hamilton hem Button sorun yaşadılar sanki arabanın ön tarafında. Button da belirtti bunu yarıştan sonra. Hamilton da SC arkasındayken bir şeyler söyledi ve sonrasında pist dışına çıktı. Dikkatimi çeken Mclaren'in pit ekibinin Ferrari'den hızla çalışmasıydı. Alonso'nun yaşadıklarını kastetmiyorum, Massa ile kıyasladığımızda görüyoruz bunu. Webber'in güvenlik aracının ilk çıkışından biraz sonraki kazasına değinirsek, kerblerin azizliğine uğrayarak Rosberg'i de alıp götürerek Hamilton'un ekmeğine yağ sürdü özellikle. Sonrasında yeniden güvenlik aracı tabii. Kore pistine yarı cadde pist de diyebiliriz sanırım. Yarışın başında görüldü ki bugün çok şeylere gebe. İki Mclaren'in iki Mercedes'e geçilmesi de dikkatle not edilmeli ayrıca, pek normalmiş gibi gözükmüyor. Button'a yarışlar kazandıran stratejiyi yeniden deneyen Mclaren'in hesabı iki seferdir tutmuyor (diğeri Japonya). SC'den sonra Button geçiş lastiklerine geçti ama çok sürmeden birçoğumuzu üzerek Buemi Glock'u biçiverdi. 10.'luk savaşında alınacak 1 puan veya 11.lik kimbilir nelere kadirdi fakat motorsporları işte. Glock demişken değinelim,umarım seneye çok daha iyi bir arabaya oturur bence kendini fazlasıyla kanıtladı Toyota'da. Merak ettiğim başka konuysa Cosworth motoru yarış kazanabilir mi ?(Daha önce bunu başardılar mı bilmiyorum, araştırmak lazım!) Seneye bunu Williams ile yaparlarsa iki kat mutlu olurum. Button pitten sonra Kobayashili Glocklu grubun arkasına düştü, SC tekrar girince birçok takım geçiş lastiklerini taktı ; bunlara Hamilton, Massa ve Schumi gibi isimler dahil. Vettel ve Alonso'nun içeri girmemesi çok kritik olabilirdi ki diğer tur ikisi de girdi ve pitte sorun yaşayan Alonso üçüncülüğe düştü. SC'nin üçüncü ve son kez pite dönüşünden sonra Hamilton, Alonso'ya geçildi ve yarış biraz daha oturmaya başladı, Mclaren'in temposu Ferrari ve RedBull'a yakındı diğer yarışlara nazaran.



Artık meydan yine orta sıralara, özellikle de freni bozuk Sutil'in Sauberlerle çekişmesine kaldı. Kaç tane atak denemesi oldu biz bile sayamadık, Button ise bu grubun peşinde Algersuari'nin arkasında takılıp kaldı. Vet, Alo, Ham, Mas, Sch ...sıralaması bitirecek gibi gözükürken Vettel'in motorunun patlamasıyla olaylar başlayıverdi. Bu yeterince büyük şokken, tam Williams'lar 5-6 olmuş Force India'nın işi şimdi bitti dedim ki Hulkenberg lastik değiştirmek zorunda kaldı, Barrichello'ya ne oldu anlamadan Liuzzi'nin 6. olduğunu gördüm, o kadar kısa sürede gelişti ki her şey. Tabii tvden izlediğimiz için her olayı takip etmek kolay olmuyor ve bazen birçok nokta gözden kaçabiliyor, iş Fom ekibine kalmış tamamen. Barrichello 7, Kobayashi 8, Heidfeld 9 ve yine bence acemilik yapıp Heidfeld'le uğraşırken tek puanını Hulkenberg'e kaptıran Algersuari. 2012 RedBull koltuğu o kadar da kolay değil. Force India her ne kadar puan farkını üçe çıkarsa da Williams rahat biçimde puan alabilecek kapasitede duruyor. Liuzzi'nin morali ve Sutil'in devreye girmesiyle anca işi kurtabilirler belki, burada da Barrichello ve Sutil'in puanşarı eşitlendi 47'de, Schumi de aldı başını gitti 66'ya. Button da pek ortalıklarda gözükmeyerek 12. oldu. Bu kadar eleştirilmesine çok da anlam veremediğim Massa 3. Schumi 4. Kubica da 5. oldu. Alonso ise aşağıdaki yazının başlığı gibi Mclaren'den hızlı, RedBull'dan istikarlı olarak son 4 yarıştaki 3. galibiyetini alarak klasmanda liderliği kaptı. Hamilton 2. oldu fakat lider ile fark ancak 21 oldu bu sefer, artık kesinlikle kazanmak zorunda galiba.




Mclaren'den Hızlı, RedBull'dan İstikrarlı : Ferrari



Ferrari aslında Silverstone'dan beri Mclaren'den hızlı. Silverstone'dan sadece üç yarış önce Istanbulpark'da çok bariz geride oldukları Mclaren'den yani. Mclaren'in geliştirmede bu kadar kötü olduğunu ve Ferrari'nin ise geliştirmede bu kadar iyi olduğu sezonu çok az gördük galiba. Ayrıca Ferrari dayanınıklık konusunda da diğer iki rakibine göre iyi durumda motor durumu hariç. Motor da acaba 2006 gibi sürpriz yapar mı bilinmez, Ferrari ve Alonso Hockenheim'dan beri artan hızlarıyla ellerindekilerle maksimumum aldılar birçok yarışta. Aslında sezon başı ve ortasında RedBull'dan puan çalan Mclaren'in yerini Ferrari aldı. Tek ve önemli fark buydu. Mclaren'in önceden çaldığı puanları ise Hamilton öyle veya böyle yedi. (Macaristan 12, Monza 15?, Sinpapur 12 ?). Alonso ve Ferrari Monza, Macaristan, Singapur ve Japonya'da yapabileceklerinin en iyisini yaparak istikrar ne demek tekrar hatırlattı bize. Alonso dediği gibi çok iyi bir sezon geçiriyor ama Massa'yı da unutmamak lazım. Zaferlerin arasında böyle birçok durum veya kişi arada kalıp gözardı edilebilir. Artık iyice biliyoruz ki, Alonso takımın bir numarası olmayı, takımın ona yoğunlaşmasını, takımla bütünleşmeyi istiyor ve böyle olduğunda da çok daha rahat ve başarılı oluyor. Peki ya diğer pilot, nam-ı değer iki numara. İnsanlar bazen unvanlara fazla takılabiliyor, Massa bugün dünya şampiyonu da olabilirdi (Ne kadar dramatik bir sondu!). Aynı şekilde Hamilton şampiyon olamasaydı ona yeteneksiz mi diyecektik. Massa'nın Çin'deki pit olayı ve Kanada'daki şanssızlığı olmasaydı Alonso'nun dibindeydi. Bunlar başka konular ama değinmeden edemedik, konumuza dönersek Ferrari aracı sanki RedBull ve Mclaren'in karışımı gibi. Ne Monza'da RedBull kadar yavaşlar ne Singapur'da Mclaren kadar. Optimumu bulmuşlar sanki, elbette RedBull kadar hızlı değiller ama dayanıklı olduğu kesin. Kırmızılar uzun zamandır görmediğimiz şekilde iyi geliştiler, iki kere bitti denildikleri zaman geri dönmeyi başardılar. Gelişim yarışı da son yarışa kadar devam edecek, sürprizlerle dolu sezonların sonu da sürprizle biter, bakalım olacak mı ?


İnterlagos ve Hamilton
İnterlagos'da sadece üç kez yarışmasına rağmen, bu pist Massa veya Barrichello'dan bile çok Hamilton için özel bir anlam içeriyor sanırım. 2009'da podyumda neler hissetmiştir acaba diye düşünmüştüm yarışın tekranını izlerken, bu tür durumlarda ne hislerin biriktiğini anlatmak zordur, Hamilton bile ne hissettiğini anlatamazdı galiba. 2007 veya 2008'de podyuma çıkması şampiyonluk için yetecekti, birinde şampiyonluğu kaybedip, diğerinde kıl payı kazandı. 2007'de 7. 2008'de 5. 2009'da 3. oldu. Bu sene neler yapabilecek, istatistikten ister istemez 1 rakamını gördük, Lewis buraya ilk defa -2009'daki ilginç sezonu saymazsak- şampiyonada puan ve hız olarak geride ve rahat geliyor. Bu sefer gerçekten kaybedecek bir şeyi yok onun için. Kasım 7'de yapılacak yarış için yağmuru çok rahatlıkla bekleyebiliriz, yine de 1.olmadığı taktirde -diğerleri yarış dışı kalmazsa- şansı bitebilir. Azalan farkına rağmen elindeki en hızlı 3. araçla Hamilton'un işi oldukça zor, Hamilton ve Interlagos bağı bu sene yine bizi şaşırtacak mı ? Şampiyonların 4 senedir Interlagos'da belirlenme geleneği mi yoksa Hamilton'un 7-5-3-1'lik muhtemel serisi mi, yoksa boğanın geri dönüşü mü, yağmurla beraber başka bir efsane Interlagos yarışı izleyebiliriz.

19 Ekim 2010 Salı

Öncesi sonrası ve içiyle dışıyla Suzuka GP

Hava nasıl olursa olsun hüzünlü bir pazar günü. Allahtan ortamı Green Day'in popüler şarkısı Holiday ile dağıttım sayılır. Direkt ve net söylemek gerekirse iki araçla finiş görmek ve ilk iki sıra için yapacak pek bir şeyin olmaması diğer yarışlardan sonra olduğu gibi bir üzüntüye kapılmamı engelledi. Hafta sonu cuma günkü Hamilton'un kazası ve vites kutusu değişimi ile kabus gibi başladı. Bunlara bir de yeni parçaları test edememek de eklenince 'şaka mı bunlar' tepkisini vermemize neden oldu. Cumartesi sabahı da yağmur yüzünden test edemedik, daha da kötüsü sıralama turları yapılamadı. Sabah kalktıktan sonra izleyememek kötü oldu hem de yağmurda iki çok iyi pilota sahipken hayal kırıklığı daha fazla oluyor. Red Bull'un çok iyi olduğu bir pistte yağmurlu bir sıralama turları hem avantajlı hem de zevkli olabilirdi. Neyse, cumartesi gecesi hem Mclaren hem benim açımdan bir çok şeyin kötü gitmesinin ardından yine de umutluydum. O kadar yağmurdan sonra pist kurumaz ve biraz da şans bizim yanımızda olur diye düşündüm. Sabah sıralamayı öğrendiğimde pistin kuruduğundan çok iyi pozisyonlarımıza sevindim özellikle bu kadar dezavantaja rağmen Hamilton'un üçüncülüğüne. Güncellemeler işe yaramıştı sanırım, Hamilton 3, Alonso 5, Button 6 olmuştu, RedBull'u saymıyorum bile, Ferrari'yi geçmek önemliydi, bu saatten sonra bu pistte RedBull'u zaten geçemezsiniz. Vettel de öyle Webber'i açıkça mağlup edememiş sadece 0.078 saniye sn farkla polü almıştı. Fena değildi durum beş kırmızı ışık yanana kadar..

Hangi tarafın temiz olduğunu bilmiyordum ama gözüken tek sayıların yine temiz olduğuydu. Kubica'dan hiç bahsetmedik biliyorum çünkü ona ayrı bir yazı gerekiyor kesinlikle. Hamilton 8, Button 5. sıradan kalkıyor, bir iyi bir kötü. Startta Kubica Webber'i geçmiş, Alonso son anda yerini korumuş, bunlar yeterince açıklayıcıydı temiz tarafın neresi olduğunu. Hamilton Rosberg'in de kötü kalkışından yararlanarak iki sıra yükseldi. Güvenlik aracı Liuzzi, Massa, Petrov ve Hulkenberg'in kazaları yüzünden girdiğinde bu olayın Button'un sert lastik stratejisine nasıl yansıyacağını düşündüm ama pek bir sonuca varamadım işin doğrusu. Kubica yarış dışı kalmasaydı sanırım Vettel çok daha hızlı ve rakipsiz olabilirdi ama bu Kubica'nın arkasında bir tren olacağı manasına gelmezdi. Kubica'nın yarış dışı kalması Vettel hariç herkesin işine geldi, bütün rakipleri, ikişer üçer daha fazla puan kazandılar. Renault için feci bir hafta sonu, üstelik Petrov iyi bir kalkış yapmışa benziyordu, yayıncı kuruluş pek tekrarını izlettirmedi. Hulkenberg, Liuzzi, Petrov ve Massa yarış dışı daha ilk virajdan. Di Grassi de formasyon turunda ilginç bir kaza yapmış, Kubica'nın da kenara çekmesiyle daha yarışın başında altı araç yarış dışı kaldı. Kırıcı yarışları severim.

Güvenlik aracı çıktığında RedBull farkı açıyor, Alonso da hafif hafif Button'dan uzaklaşıyordu. Hamilton önde olsaydı belki tur zamanlarına bakarak Ferrari-Mclaren kıyaslaması yapabilirdik. Her şeye rağmen Mclaren biraz daha Ferrari'ye yaklaşmış gözüküyordu, sıralama turlarında ne oldu bilmiyorum ama Massa'nın 12. cepte başlaması da biraz da bunu kanıtlar gibiydi (Massa'nın şampiyonaya etkisini sonraya bırakalım). Herkes kabul eder ki, en hızlı üçüncü araca sahip olmaktansa en hızlı ikinci olmak kesinlikle daha iyidir. İşte bundan dolayı bu kritik noktanın üzerinde duruyoruz. Pit-stoplara kadar iş yine rutine bağlamıştı, Kobayashi hariç tabii. Beni sevindirse de, Kamui'nin atakları fazlaca tehlikeliydi, insanlara 11. mücadelesi hoş gelebilir ama bu tehlikeli atakları şu anki en hızlı üç takımdan birine yapsaydı olaylar çıkabilirdi. Yine de Kamui'nin atakları bazen fazlasıyla rutine bağlamış yarışları sorgulamamız gerektiğini gösteriyor da, şimdi söylemeyelim, bu da bambaşka bir konu. Algersuari'nin ikinci geçilişinde Kamui'ye yaptığı hareket nasıl cezasız kalır onu da anlamak gerçekten mümkün değil. Gözde pilotlarımdan Sutil'i geçişinde ise ne yalan söyleyim üzüldüm biraz. Mclaren acaba Hamilton'u Kobayashi'nin önünde çıkarabilir miydi, aynı soruyu Singapur için Webber olayında da sorabilirz. Button'a neden sert lastik taktiği uygulandı anlamış değilim belki de bu taktik muhtemel sıralar kaybettirdi ona, yumuşaklarla en iyi üçüncü zamanı alıp startta yer kazanmaya çalışabilirdi. Sene başlarındaki RedBull ve Mclaren takım ekipleri yer değiştirmiş sanki şu son yarışlarda. Son birkaç satırdaki yazdığımız eleştiriler tamamen fos da çıkabilir çünkü çoğu zaman Formula 1 futbol gibi basit bir spor olmayabiliyor, değişkenleri ve imkanlarınızı net görebilmemiz izleyeci olarak gerçekten çok zor.

Pitlerden sonra ne oldu, Button'un birinciliğinin dışında önde değişen bir şey olmadı. Hamilton Kobayashi'nin arkasına düşmüş ve belki de pistin en çılgın iki pilotu karşı karşıya gelmişti ki birkaç tur sonra Hamilton'un çok zorlanmadan galip geldiği bu çekişmede eminim birçok kişinin yüreği ağzına gelmiştir. Sert lastikli Kobayashi ve Button devam ederken Rosberg pit-stopların ardından kılpayı Schumi'yi geçmiş, (yarışın başlarındaki Schumi'nin Barrichello'yu geçişini unuttuk) arkada Rubens, Heidfeld, Sutil, Algersuari sıralaması devam ediyordu. İlk pit-stoplara kadar Yamamoto-Trulli-Glock üçlüsünün sık sık ekrana gelmesi de sponsorlarını baya sevindirmiş olsa gerek. Tabii bu üçlü pitlerden önceydi, sonra Trulli geçti.

Yavaş yavaş eriyen lastikleriyle Button'un, yeni lastikleriyle RedBull'a direnebileceği zaten pek mümkün gözükmüyordu. Button sayesinde ilk beş otomobil birbirine iyice yaklaşmışken pite girmesi biraz şaşırttı. Button'un MP4-25 ile beraber düşen perfomansının bir nedeni de artık yumuşak sürüş stilinin eski avantajını kaybetmiş olması. Pitten sonra zaten Hamilton ile farkı 10 sn'ye düşmüş farkı Button'u 5.düşürdü, bundan sonra da Alonso ile Hamilton'un karşılıklı en iyi tur zamanları geldi. Domenicalli'nin dediği gibi sert lastiklerle Ferrari-RedBulllar ile aynı tur zamanları yapmaya başlamış Hamilton da onlardan geride kalmamıştı. Bunca olaydan sonra Hamilton Alonso'ya yaklaşırken, geçisin oldukça zor olduğu bu pistte atak yapmaya çalışır mı diye düşünürken Hamilton'da vites kutusu sorunu baş gösterdi. O sıralar yoksa her şey bitti mi derken, Hamilton'un yarışa devam etmesi biraz olsun rahatlattı, yine de Button'a geçilme gerçeğini değiştirmedi bu. Arkadaki Rosberg-Schumi ikilisi çok çok arkadaydılar ve iki çılgından birinde yaşanan sorun nedeniyle meydan gıcır gıcır lastikleriyle Kobayashi'ye kaldı. Geçen yarıştaki Kubica olayından sonra biz seyirciler iyice pekiştirdik ki, yakıt ikmalinin yasaklanmasından sonra lastik artık çok önemli bir bileşen Formula 1'de. Kubica'nın geçişin zor olduğu bu pistte yeni lastikleriyle beş-altı kişi geçmiş, belki o pist Marina Bay değil de Monza olsaydı Hamilton da Webber'i geçebilirdi. Demek istediğim yarışın başında güvenlik aracıyla sert lastiklere geçmek artık çok çekici durmuyor. Kobayashi pitten sonra tekrar Algersuari'yi geçmiş fakat bu sefer Jaime'nin yaptıkları kesinlikle cezalık bir hareketti. Sutil ise bu sefer geçilmedi, yarış dışı kaldı, arkasından Rubens ve Heidfeld'i de geçen Kobayashi Rosberg'in de kazasıyla yarışı yedinci bitirdi ve sporun şov tarafına Japonya'da çok büyük katkısı oldu. Rosberg'in kazasından sonra ise gerçekten yüreğim ağzıma geldi güvenlik aracı girer korkusundan. İşte o zaman Hamilton için birçok şey bitebilirdi, konvoya dizilmiş güvenlik aracı çıkar çıkmaz Hamilton'u geçmek için gözlerini bürümüş pilotları hayal bile edemiyorum.

Vettel işini güzelce yapıp, Webber'i geçip birinci olmuş, Alonso, Button, Hamilton ve Schumacher ilk altıda, ardından Kobayashi, Heidfeld, Barrichello ve Buemi de diğer puanları aldılar. Scumi'nin toplamda Sutil'i geçmesi, Williams ve Sauber'in artık her yarışta puan almaları veya puana aday olmaları, Kubica'nın şanssızlığı, Massa'nın kazası ve biraz da motivasyon kaybı, pek dikkat çekmeyen Lotus'un 12. ve 13. olmaları diğer göze çarpan olaylardı Suzuka'dan. Böylelikle Lotus 10.'luklarını daha da pekiştirdiler. Yeni takımlar da formasyon turundaki Di Grassi'nin ilginç kazası dışında 6'da 5 yaparak önemli bir iş yaptılar. Liuzzi ve Massa'nın kazası da iki tane takım arkadaşına geçilmiş kısmi depresyondaki pilot için manidar oldu. Bir şey biliyorsak o da Massa'nın bu olmadığıdır, neyse bu konuyu da sonraya atalım. Mclaren'in uzun zaman sonra Ferrari'den iyi bir sıralama turu geçilmesi not edilmeli, Kore'de Red Bullların baskın olarak güçlü olmadığı bir pistte önemli bir ayrıntı olabilir. Yarıştan sonra Webber ve Alonso'dan iki güzel açıklama geldi. Webber artık kazanması gerektiğini, Alonso ise RedBull'lara uyan 16 pistten 15'inde sadece üçünde duble yapabildiklerini, sürekli olaylar olduğunu ve olaylardan yararlanabileceklerini söyleyerek bence tecrübesini konuşturdu.

Son olarak da, Hakkinen'in şampiyon olduğu 99 yılından sezonundan sonra, bir iki yıl Suzuka'yı izledikten sonra sanırım ilk defa bir Suzuka GP izledim. Arada 2003'de umut yok diyerek kalkmadığım ve 2007'deki Fuji GP'si olmak üzere iki yarış var. Trt'de Formula 1 Klubü'nde bir seyircinin dediği gibi klasik pistler gerçekten başka. İnsan bu pistlerin değerini onları yavaş yavaş kaybettikçe anlıyor. Normalde bu yazıyı yarış günü bitirecektim ve birkaç gün içerisinde bloga koymuş olacaktım, tembelliğim yüzümden bir hafta sonraki pazar günü bitirdim ve rezalet biçimde çok sonra koyabiliyorum. Herkese nacizane tavsiyem hiçbir işi ertelemeyin, zamanında yapın. Kore'de görüşmek üzere..

4 Ekim 2010 Pazartesi

Rekabetler, Taraf Tutmak

İlk yazı dediğim gibi biraz karman çorman olmuş. Özellikle de bazı takımları sevme, sevmeme konularıyla ilgili olan kısım. Ferrari-Mclaren, Alonso-Hamilton gibi rekabeti üzerine daha geniş konuşmak istedim. Hepimizin az çok tuttuğu bir taraf var, zaten -bence- tüm sporlarda olduğu gibi motorsporlarında da takım/sporcu tutmadan o spora ilginizi uzun süre devam ettiremezsiniz. Ben f1 izlerken Hamilton-Alonso veya Mclaren-Ferrari gibi sert sürtüşmelere şahsen pek rastlamadım. Ta ki bu sezonun başlarından itibaren internetteki f1 siteleriyle ilgilenene kadar. Haberlerin altına yazılan yorumlar bazen beni oldukça şaşırtıyordu bazen de arkadaşların işin teknik boyutuyla ile ilgili yazdıklarını merakla okuyordum. Gerçi bahsettiğim türden pek iyi niyet beslemeyen yorumlara internetteki futbol veya siyaset haberlerinin altında sık sık görüyordum ama bir f1severin bu tür yorumlar yapmasını/yapabileceğini pek düşünmemiştim.



Bu dallanıp budaklanabilecek bir konu ama kısa ve net söylemem gerekirse Formula 1 izleyicileri olarak bu tür sakıncalı yorumlarda bulunmamalıyız, ki sporun ruhuna aykırı tamamen aykırı bu davranışlar. Buna benzer birçok site kurallarını andıran şeyler yazabiliriz ama sıkıntının sebebine inersek, bence Formula 1'i futbol gibi yorumluyor olmamızdan kaynaklanıyor bu tür şeyler. Oysaki f1, futbol gibi stresli, -en azından bizim için değil- kavgalı, gürültülü bir spor değil. Siz hiç bir yarış öncesi veya sonrası kavga eden, yarış istemediği gibi gittiğinde piste bir yabancı madde fırlatan f1 taraftarı gördünüz mü ? Daha birçok örnekler verebiliriz bunun gibi, bu sporun değerini bilmek lazım özetle. Bir de kendimden örnek vereyim, Mclaren'in hiç iddaalı olmadığı zamanlar bile yarışları takip etmeyi devam ettirmeye çalıştım, bazen sadece kendi takımımızı tutmak yetmeyebilir eğlence açısından. Bu sene mesela özellikle Sutil'e, Williams'a, Glock'a da dikkat kesildim biraz. Williams'ın tekrar başa güreşmesini kim istemez ki ? Sadece ön sıralar değil odak noktası olmamalı, medyanın bulunduğu her işte olduğu gibi -ya da insanın mı diyelim- sanırım arka taraftakiler hep göz ardında kalacak. Başka bir konuya geçmemek için kendimi tutup , Formula 1'in sadece kendi takım veya pilotun değil, gerçekten bu yarışları sevmekle zevk alınabileceğini söyleyip noktayı koyuyorum.




Son olarak söylemek istediklerimin bir de, teknik konularla yeni yeni ilgilendiğim için bu konudaki bilgilerim oldukça kısıtlı. Eskiden yarışları izlerken arka sıralardan kalksalar bile bizim otomobillerin kazanmasına odaklanmışken, şimdi biraz daha gerçekçi bakabiliyorum. (bizim pilotlar pite girdiğinde kızdığım olurdu biraz daha pisttekalıp hızlı turlar atsaydınız diye) Taraf tutma veta tutmama, rekabetlerden bahseden yazılarda sabırsızlıkla 'bir an önce tarafını söyle be adam ' dediğim çok olmuştur özellikle futbol programlarında. Diyeceğim, böyle yapmanın hata olduğunu sonraları anladım. Bazen çok sinirleniyorum yarış dışı gibi durumlarda, o zaman ise yorum yapmamaya, sinirlenmemeye çalışıyorum. Hepimiz biliyoruz ki sinirli olduğumuzda hep istemediğimiz şeyler yapar, söyleriz. Sanılmasın ki, süper bir insanım ama hatalarımızı paylaşırsak belki daha güzel olabilir. Suzuka'ya kadar yeni bir yazı yazmayı düşünüyorum, umarım yazabilirim. Sevgiyle kalın...

27 Eylül 2010 Pazartesi

Singapur Gp, Başlangıç

Hep bir şeyleri beklerim yapmak için ve hiç de istemediğim bir zamanda yapmak zorunda kalırım. niye beklersem hep sanki, oysaki insan bir an önce harekete geçmeli. Bu bloğun ilk yazısı 2010 Singapur Gp'den sonra olmasa daha iyi olabilirdi. Olabilecek en kötü şey oldu, Hamilton yarış dışı kaldı, en önemli rakiplerden Alonso birinci oldu. Alonso ile Ferrari son yarışlarda önemli bir yükselişe geçti. Bir Mclarenci olarak Ferrari ve Alonso'yu sevmiyor olabiliriz ama Mclaren ve bu spora ilgimizi bu sevmemezlik üzerine kurmamalıyız. Bu futbolda da böyle ve bu hatayı son yıllarda sık sık yapıyoruz. Son iki yarıştır Hamilton'un kazalarına gelirsek, aslında ikisi de tam anlamıyla Hamilton'un hatası değildi. Bu sene Petrov ve Vettel'de gördüğümüz türden hatalar değildi en azından. Massa ile sürtünmesinde ise şu ana kadar şikana iki aracın girdiğini çok sık rastladık, avantajlı çizgiyi koruyan araç genellikle yerini korur veya duruma göre yerini kazanırdı. Hamilton da muhtemelen bu iyi oldukları pistte Massa'yı geçip kafayı yarış birinciliğine koymuş olabilir. 2008'de hatırlarsanız yakaladağı momentumla (virajı tam hatırlayamadığımdan yazmadım ) Raikkonen'i geçerek kritik bir hamle yapmıştı. Ama bu sefer lastikler birbirine öyle bir dokundu ki sağ süspansiyon gitti. Eğer viraj çıkışında Hamilton Massa'yı geçip, Mclaren dublesi olsaydı Hamilton'a ne kadar çok övgüler dizileceğini tahmin edebiliriz az çok. Bu tür ince detaylar bazen büyük sonuçlara neden olabiliyor ama aynı futboldaki gibi 3o metreden şut çekip top direkten dönüyorsa kızamazsınız, öndeki aracın durumundan faydalanabiliyorsanız Hamilton'a da kimse dur diyemez sanırım. O yarış dışı kalmasaydı Monza baştan aşağı değişebilirdi. Demek istediğim Vettel'in Belçika'da yaptığı ile Hamilton'un Monza'da yaptığı kesinlikle aynı şey değil. Her yerde olduğu gibi bu işte de yorumlarken kolaycılığa kaçıyoruz. Sözde Singapur Gp'yi yorumlayacaktım ama aklım ister istemez önceden oluşan düşüncelere gitti. Bilinçaltı işte.



Aslında yazacak çok şey var ama yarışa dönelim. Ferrari Red Bull'u ciddi manada yakalamışa benziyor, en azından en iyi ikinci araçlar. Monzaya kadar Hamilton ve Mclaren elindekilerle inanılmaz bir iş çıkardı. Şu an en iyi üçüncü araçlar bazen ikinci oldular ama asla en hızlısa olmadılar. Mclaren'in idari patronu J. Neale Singapur'a uyum sağlayan asıl parçaların asıl verimi Suzuka'da vereceğini, verebileceğini söylemiş. Açıkçası sıralama turlarındaki 3.lük ve 4.lük bizi umutlandırmıştı çünkü Hamilton Alonso'dan 0.180 sn gerideydi. Bu Macaristan'daki 1.2-1.3 snlik Red Bull ve 0.3-0.5 snlik Ferrari farkına göre oldukça iyi bir rakam. Ama bu yarış performansına pek yansımadı. Bu arada ilginçtir ki elimin altında sürekli bir internet bağlantısı olmadığından tur zamanlarını tam inceleyemedim ve yarışı bir kez daha izleyemediğimden Alonso'dan oldukça geri olma durumumuzun incelenmesini sonraya bırakıyorum. Bu sene sıralama turlarındaki farklar yarışlara tam yansımadı. Valencia'da Hamilton Q3'te yaptığı hata ile belki de polü kaçırmış, yarışta pitten sonra Vettel ile aynı tur zamanlarını yapmaya başlamıştı. Silverstone'da 1 snlik fark yarışta Hamilton ile Webber' arasında 0.25-0.30 snidi. Hockenheim ve Macaristan'da ise sıralama turlarındaki fark ile yarıştaki fark aynıydı tabii 1 snlik performans farkı Vettel'in Alonso'yu geçmesine yetmedi ( Burası şu futbolcunun tek golü takımını kurtarmaya yetmedi gibi oldu : ) fakat bu performans farkı Webber'e galibiyeti getirdi. Monza'da ise Mclaren'in yaptığı değişik agresif hamlelerin ne getireceği ise Hamilton'un kazası ile faili meçhullere benzedi.



Singapur'da Vettel ile Alonso'nun aynı temporda gitmesi, Ferrari'nin nasıl bir gelişim gösterdiğinin de kanıtı. Monza'da da gayet iyiydiler, muhtemelen en hızlı araçtılar. Alonso hem Vettel hem Webber'i sıralamalarda geçerek, yarışta da yerini kaybetmeyerek pit duvarıyla beraber çok iyi bir iş çıkardı. Webber'in bu sene bazı yarışlarda olduğu gibi bu cumartesi de yavaş kaldı. (Bazı yarışlarda Vettel çok da zorlanmadan Webber'i geçerek polü almıştı ) Suzuka onlar için son şans olabilir. Çünkü Ferrari-Alonso ikilisi Massa'nın da rüzgarıyla gümbür gümbür geliyor. Webber veya Vettel'in ikisinden biri mutlaka kendileri için yarışı kazanmalılar. Aslında bu yarışta Vettel'in Webber'i geçmesi de Alonso'ya yaradı. Vettel'in Webber'e geçildiği olası bir durumda, puan farkı bir yarış galibiyetinden fazla olacaktı ve Vettel psikolojik olarak iyice zor bir duruma düşeceketi. Şimdi dört ayrış var ve Webber şampiyon olmak istiyorsa kesinlikle Suzuka'yı kazanmalı. Böylelikle hem Vettel'i geçip takım içi savaşı bitirecek hem Alonso'nun rüzgarını kesecek hem Mclaren'i dipsiz bir kuyua atacak, işte bütün bunlar için Suzuka çok çok iyi bir şans. Aksi taktirde yine elimize kağıt kalem alıp hesaplar yapmamız gerekebilir.


Bu ilk yazı da biraz çalakalem biraz da önceden kafamızda olanlarla garip bir yazı oldu. Singapur'u, özellikle Heidfeld'i, Sutil'in Williams'a direnişini ve daha birçok şeye uzunca değinmek istiyorum. Umarım iyi vakit geçirebiliriz.